12 Mart darbesi üzerine

Türkiye’yi hep darbelerden şikayetçi olan, darbe mağduruna oynayan buna karşılık darbelerden gerçekten mağdur olmuş kesimleri görmezden gelen hatta o kesimleri darbecilikle suçlayabilen, hiçbir etik normu olmayan bir siyaset yönetiyor.

Dahası var, bu siyasi akımın tarihsel gelişim sürecine bakıldığında, darbelerden doğrudan veya dolaylı olarak en çok yararlananların başında geldiği görülüyor.

Örnek mi? 12 Mart Muhtırası’ndan sonra Erbakan’ın Hava Kuvvetleri komutanının uçağıyla Türkiye’ye getirilmesi ve politikaya sokulması, daha sonrasında 1970’lerin önemli bir kesitinde CHP’li ve AP’li koalisyonlarda Başbakan Yardımcısı koltuğunda oturması, Türkiye’deki İslamcı hareketin darbelerin sillesinden ziyade ekmeğini yediğini göstermez mi?

Esasen, ABD’nin Sovyetleri yeşil kuşakla (ılımlı-ılımsız İslamla) çevirme hareketinin bir parçası (yani erken bir Büyük Ortadoğu Projesi’nin halkası) olarak da görülebilecek 12 Eylül 1980 darbesinin, sonuçta nesnel olarak siyasal İslam ile etnik milliyetçi hareketin önünü açması bir yanlış hesap sonucu olabilir miydi? Bu askeri rejimin tertiplediği mitinglerde, Evren’in Kuran’dan ayetler okuması sadece onun bireysel tercihi olarak değerlendirilemeyeceği gibi.

Bu nedenle AKP’nin kökleri 12 Eylül’dedir. Daha yakın kökler, 1997’deki 28 Şubat olayında, 28 Şubat sürecinde Gülen hareketinin generallerle birlikte davranmasında, daha sonra Fazilet Partisi’ni kapatma iddianamesine AKP’yi kuracak olanların Erbakan partisi aleyhine delil taşımasında (sonra da kapatmayı istismar etmelerinde), nihayet Nisan 2007’de Büyükanıt’ın danışıklı internet bildirisindedir.

Şimdi AKP’nin mirasçısı olduğu hareketin sadece darbelerce kollanan siyaset olmanın ötesinde, darbe çağrıcısı olduğunu da gösteren bir yayına bakalım.

O zamanki “mukaddesatçıları” biraraya toplayan “Mücadele Birliği”’nin yayın organı olan “Yeniden Milli Mücadele” dergisinin 16 Şubat 1971 tarihli 55. sayısının kapağında Tağmaç’ın tam sayfa resminin altında “Komünistlere Karşı Ordu Millet Elele” manşeti yer alıyor. 12 Mart darbesinden 3,5 hafta önce. Derginin yazarları arasında Aykut Edibali, Cemil Çiçek, Melih Gökçek, Taha Akyol, Atilla Yayla, Hüseyin Gülerce, Ali Müfit Gürtuna gibi bugün de bilinen isimler var.

Dergi, Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç’ın adeta gelecek faşist darbeyi haber veren Kurban Bayramı mesajından cesaret alarak bu mesaja sahip çıkmakta ve darbeye davetiye çıkarmaktadır. “Mücadele Birliği İstanbul Sancağı İdare Heyeti Adına” Tağmaç’a telgraf çekerek destek veren ve bağlılıklarını bildiren ve mesajı çerçeve içinde derginin bu sayısında yer alan kişi ise bugünkü Meclis Başkanı Cemil Çiçek’ten başkası değildir.

Tağmaç’ın Bayram mesajına tepki gösterenlere, bu arada özellikle TİP Genel Başkanı Behice Boran’a “Kızıl Ordu ve Kızıl Bayrak Hayranlarına Milli Ordunun Cevabı Korkunç Olacak” başlığı altında vurulurken, Derginin Başyazısı da ordunun sağ bir darbesine açık davettir: “Milletin asırlardan beri biriken ve katmerlenen kini, milli ordusu ile elele, gayri milli olan ne varsa hepsini silip süpürecek muazzam bir tufan gibi kabarmaktadır. (...) Milletin duası ve bükülmez yumruğu, milli ve mukaddes ordunun süngüsünü takip edecektir. (...) Vatanı koruma şerefli vazifesi, milli orduyu, millet düşmanlarını ezmek görevi ile karşı karşıya koymaktadır”.

Herhangi bir yoruma gerek olmayacak kadar açık bir darbe çağrısı değil mi?

İktidarının 11. yılına gelindiğinde AKP kendi sivil darbesinin mimarisiyle meşgulken, şimdi içte ve dışta irtifa ve itibar kayıplarını yeni yalan-dolanlarla onarmaya çalışıyor. Son aylardaki hırçınlık ve saldırganlık artışının arkasında, iktidarın giderek ayaklarının altından kaymakta oluşu yatıyor.

Not 1: Berkin Elvan, demokrasi kahramanları arasına adını genç yaşta yazdırdı.
Not 2: Türkiye’nin yurtseverleri ve devrimcileri, özgürlüğe hoş geldiniz.