‘Yağma ittifakı’nın gözü Orta Afrika Cumhuriyeti’nde

Geçtiğimiz Pazartesi günü yapılan AB Dış İlişkiler Konseyi toplantısı sonrasında, emperyalist ittifakı AB’nin bu kez Orta Afrika Cumhuriyeti’ne müdahale etmesine karar verildi. Müslümanlarla Hristiyanlar arasındaki iç çatışmalara son vermek amacıyla “barışı sağlayacak insani yardım görevi” bahanesi bir kez daha kullanılıyor. Söz konusu çatışmaları kışkırtansa emperyalistlerin kendileri, özellikle 5 Aralık 2013’te ülkeye askeri müdahale başlatan Fransa. Halihazırda ülkede askerleri bulunan ABD ise mali destek sağlıyor.

Afrika’nın bu bölgesindeki doğal kaynakların kontrolünü ele geçirmeyi hedefleyen, klasik bir emperyalist müdahaleyle karşı karşıyayız. Eski kapitalist güçlerin ve gelişmekte olan Rusya, Çin, Brezilya, Hindistan gibi ülkelerin güçlü tekelleri, bu jeo-stratejik oyunda mevzi elde etmek üzere rekabet ediyor. Bu çerçevede Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika’daki konumunu daha iyi bir yere taşımak isteyen Yunan burjuva sınıfı ise ND-PASOK koalisyon hükümeti üzerinden bu müdahalede bir rol arayışı içerisinde.

AB Parlamentosu seçimlerinin ışığında Avrupa Sol Partisi ve SYRIZA gibi oportünist güçler, “sol, ilerici hükümetlerin galip gelmesi durumunda” AB’nin değişebileceği, daha halk yanlısı, daha sosyal hale gelebileceğini iddia ediyorlar. Tabii ki AB anlaşmalarına dokunmadan… Bu güçlerin kapitalist büyümeyi mümkün olduğunca çabuk sağlamakla ilgilendikleri bilinen bir gerçek. AB çerçevesinde uygulanan baskın yönetim kademelerini, bu sürece engel olmakla eleştiriyorlar. Asıl soru şu: Pazarların bölüşümü ve kontrolü, rakiplerini eleme ihtiyacı konusunda tekellerin bu yağma arzusunu acaba hangi sihirli yöntemle bastırabilecekler? Çünkü SYRIZA’nın da konuya dair son açıklamasında belirttiği gibi müdahalelerin temel nedeni “neo-liberal yönetim” değil, bu arzu. İster “neo-liberal” ister “neo-Keynesyen” bir yolla olsun, “kapitalist büyüme” hedefi Avrupa sermayesinin emperyalist saldırganlığını, Yunan sermayesinin ise bölgedeki konumunu güçlendirme amacını asla engellememekte, aksine pekiştirmektedir.

AB onarılamaz, değiştirilemez. Bu birlik, kendisini oluşturan ülkelerin halklarına ve Orta Afrika Cumhuriyeti gibi diğer ülke haklarına karşı sermayenin bir aracıdır. İnsan kılığına girmiş olsa bile kurda kuzu emanet edilmez. Halklar artık AB ve sözde halk yanlısı dönüşümüyle ilgili bu yanılsamalara inanmaya bir son vermelidir. Bir halkın başka bir halkı ezmesinin önüne geçecek, halkların yararına olan tek çözüm her ülkede bu tekellerin iktidarına son vermek ve uluslararası barışı ve karşılıklı işbirliğini temin edebilecek işçi sınıfının iktidarını kurmak üzere halkların tekellere karşı, emperyalist birliklerden ayrılmak için vereceği mücadeledir.