Toplumun sağlığıyla ilgili durum oldukça ‘hastalıklı’

Son yıllarda Yunanistan’da hüküm süren emek düşmanı politikalar işçi sınıfının ve toplumun genelinin sağlığıyla alakalı olumsuz etkiler ortaya çıkardı. Maaşlardaki kesintiler, esnek çalışma koşullarının artışı, toplu iş sözleşmelerinin feshi, çalışma saatlerinin ve emeklilik yaşının artışı, işten çıkarmaların yaygınlaşması, sağlık hizmetlerinin ticarileştirilmesi, sigorta katılım payının artması, sağlık gibi sosyal hizmetlerdeki kesintiler, elektrik ve yakıt ücretlerindeki zamlar bu politikaların sadece bazıları. 2014 yılında toplum için yapılan harcamalar yüzde 12,5 oranında, Sağlık Bakanlığı’nın bütçesi yüzde 19,7 oranında azaldı. Devletin sosyal güvenlik kurumu olan EOPPY bütçesi, kesintinin yüzde 32’si hastane harcamalarında olmak üzere yüzde 30 oranında azaldı. Toplamda 5 milyar dolarlık bütçe kesintisi var ve her yıl bu daha da vahim hale geliyor.

Bu kesintiler yaşanırken aynı zamanda sigorta katılım payı, genel vergiler ve popüler tüketim mallarından alınan vergiler artırılarak toplumun kazanımları yok ediliyor. Hastalıklar için tanısal muayenelerin çoğu sigortalılar için ücretsizdi şimdi yalnızca bazıları ücretsiz, diğerleri ise belli oranlarda ödeniyor, ya da aşılmaması gereken kotalar konuluyor. Örneğin, hastalar dijital mamografi veya vajinal ultrason için ödemelerini kendileri yapmak zorunda. Diyabet hastaları için test cihazları ve diğer gerekli materyaller için kota konulmuş durumda. Doğum yardımı, önce devlet hastanesinde, daha sonra özel hastanede doğum yapanlar için iptal edildi. EOPPY laboratuvarlarının imkanlarının kısıtlı oluşu, insanları özel sektöre ve yüzde 15 katılım payı ödemeye mecbur bırakıyor.

Atina’da ve Selânik’te sosyal güvenlik kurumuna ait 4 hastane ve 8 devlet hastanesi kapatıldı, diğerleri ise birleştirildi. İlerleyen süreçte(2015 civarında), akıl hastanelerinin ve ülkedeki diğer hastanelerin kapatılmasını, çalışanların topluca işten çıkarılmalarını veya yerlerinin değiştirilmesini göreceğiz. Tüm ülkede hastanelerde 10 bin civarında yatak azaldı, işçi alımı durduruldu. Aynı zamanda devlet hastanelerinin ticari fonksiyonlarını artırmak üzere önlemler alındı. Ameliyat ücretlerinin büyük bir kısmı, sigorta fonları ve hastalar tarafından ödeniyor. Sosyal güvencesi olmayan hastalar devlet hastanelerinde ödeme yapmak, diğerlerinde ödenmediği takdirde vergi dairesine gidecek olan bir borç belgesi imzalamak zorunda kalıyorlar. Binlerce işsizin ve sosyal güvencesi olmayan diğerlerinin tedavi borçları toplanmak üzere vergi dairesine bildiriliyor. Bu borçlar popüler ailelerin ödeyecekleri ağır vergilere ekleniyor.

Sözde devlet hastaneleri, özel hastaneler gibi maliyet-kâr mantığıyla işliyor. Ticari bir eksende hareket ediyorlar ve yiyecek, bilgi teknolojileri, güvenlik ve temizlik, sigorta alanlarındaki tekellerin yanı sıra ilaç, sağlık tekelleriyle çevrelenmiş durumdalar.

Aynı zamanda, işletim maliyeti iş ilişkilerinin ihlâli aracılığıyla da düşürülmeye çalışılıyor. Hükümet tarafından ilan edilen veya AB fonuyla desteklenen programlar dahilinde çalışan sağlık işçilerinin sayısı artış gösteriyor. “İşsizlikle mücadele” adı altında emek sömürüsü şiddetlenerek artıyor.

Toplumun sağlık koşulları berbat durumda. Bu barbarlığın temelinde tekellere sağlanan siyasi destek, tek önemsediği şey kâr olan kapitalist sistem var. Sağlığı, yatırım yapılacak, üstünden kâr sağlanacak bir alan olarak görenler sermaye sınıfı ve onların yağmacı ortağı AB’dir.

Geçen hafta binlerce işçi, Tüm İşçilerin Mücadele Cephesi(PAME)’nin çağrısıyla tüm ülkede bu duruma karşı işçi sınıfı ve diğer emekçilerin çağdaş ve ücretsiz, kamusal sağlık hakları için sağlık alanındaki tüm çalışmayı durdurarak eylem yaptılar.