Bu borç halka ait değil

Sözüm ona piyasalara girilmesi üzerine geçtiğimiz dönemde borca ilişkin yapılan tartışmalar yoğunlaştı. Hükümet borçların şimdi daha iyi koşullarda tartışılabileceğini öne sürüyor. SYRIZA pazarlara girilmesiyle borcun artacağını ve görüşmelerini yapmanın daha da zor hale geleceğini savunuyor.

Bu “kamu borcu” nun sermayeye vergi muafiyetlerinden, devlet sübvansiyonlarından, iş dünyası için devlet kredilerinden, NATO harcamaları ve ülkemizin NATO’ya katılmasının sonuçlarından doğduğunu kendimize hatırlatmamızda fayda var.

Halk, işçi sınıfı sorumlu olmadıkları bir borcu ödüyor.

Bu borç kapitalist gelişmenin önü kesilmedikçe ya da emperyalist örgütlenmelere ve uluslararası para piyasalarına katılım durdurulmadıkça var olmaya devam edecektir.

Reform konusunda yürütülen tartışmanın esaslı noktası, Yunan sermayesini güçlendirmeye ve likidite problemlerini çözmeye yönelik kredi ödemelerinde (bunu finansman geliştirme olarak tanımlıyorlar) kullanılmak üzere ayrılmış bir para bölmesine duyulan ihtiyaçla ilintili. Çünkü reform yapılsın ya da yapılmasın nasılsa bunu emekçiler ödeyecek.

Tartışmanın tamamı temel problemin borç değil üretime bağlı kapitalist ekonomik kriz olduğunu ortaya çıkarıyor.Bazı güçler tarafından borç kriziyle alakalı olarak yapılan görüşmelerin hedef şaşırttığı ve krizin esaslı noktasını gizlemeyi amaçladığı ortaya çıktı.

Yunanistan borcunun sınırlanması olasılığı halkın üzerindeki yükün hafifleyeceği ya da halk düşmanı gidişatın son bulacağı anlamına gelmiyor aksine sözde reformların yani barbarca önlemlerin devamı anlamına geliyor.

Son gelişmeler gösteriyor ki:
İlk olarak halk düşmanı politik hat yalnızca borçla ilintili değil, AB’nin sermaye yanlısı politik hattının hayata geçirilmesini teşkil ediyor ki bu yönlendirmeler krizden uzun zaman önce ve sürekli denetim altında tutulan borç seviyesini dikkate almaksızın duyurulmuştu.

İkinci olarak hükümet ve SYRIZA arasında süren borcun küçülme yoluyla mı yoksa kesinti yoluyla mı azaltılacağı üzerindeki çatışma halkta yanlış bir izlenim uyandırıyor çünkü her iki taraf da halkın bu borcu ödeyeceğini ve hepsinden öte AB’nin talimatlarını kabul ediyor.

Üçüncü olarak, halk yanlısı tek gerçekçi çözüm yolu YKP’nin önerisiyle halkın sorumluluğundan kaynaklanmayan bu borcun tamamının tek taraflı olarak feshedilmesi. Birincil ön koşulu halkın iktidarı ele geçirmesi olmak kaydıyla AB’nden çıkarak ve tekelleri kamulaştırarak halk, AB’nin ve tekellerin zincirlerini kendisi kırdığında bu başarılabilecektir.

*Yazarımızın cumartesi günü yayımlanması gereken yazısı, teknik bir aksaklık nedeniyle bugün sayfamızda yeralmıştır. Hata nedeniyle siz okurlarımızdan özür dileriz.