‘Yüzüğü’ aramak

Odysseass Roussos'un "'Yüzüğü'aramak" başlıklı yazısı 26 Ocak 2013 Cumartesi tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Eski çağlarda krallar ve padişahlar, tahtın varisini gücün el değiştirdiğini sembolize eden yüzüğü devralması için seçtiklerinde ona göz kulak olurlardı. Sonradan burjuvazi siyasi sisteminde bu gelenek birçok politikacı ve politik güç tarafından belirli iş çevrelerinin, güçlerin ve yerli ya da yabancı oyuncuların yararını gözetmek olarak görünüyor. Böylece yüzüğün el değiştirmesi sembolü değişti ancak bizim çağımızda dahi tamamen kaybolmadı.
İkinci büyük partinin liderinin kendini yurtdışındaki burjuva politik güçlere muhatap olarak ilan etme girişimini izlerken aklımızdan geçen düşünceler bunlar oldu. “radikal sol koalisyonu” olarak anılmaya devam edilen Syriza’ nın lideri A. Çipras Latin Amerika’ya düzenlediği ve Brezilya ve Arjantin’in başkanlarıyla görüştüğü uzun gezinin ardından bir hafta önce Angela Merkel hükümetinin Ekonomi Bakanı Wolfgang Schauble görüştü.
Syriza için bir tarafta Yunanistan’a yapılan “Alman istilasından” bahsederken aynı zamanda açıklaması çok zor bir biçimde, Almanya ekonomisinin başındaki adamla görüşmek nasıl mümkün olabiliyor. Bu sorunun cevabını bu partinin “kardan önce insanlar” bulmacasını çözdükten sonar verebiliriz. Bu demek oluyor ki gizemli bir şekilde kapitalizmin karı ve insanların iyiliğinin aynı anda devam edebilmesi mümkün ve göz önünde bulundurulacak bir şey.

Görüşmeye geri dönecek olursak. Syriza nın gazetesi Avgi “Almanlar Çiprasın açıklamalarını rahatça dinlediler” diye yazdı. “Biz mali istikrar için harcanan çabaları durdurmayacağız” “Hedef faiz dışı fazla”... Sadece demagojik ve seçim yalanları dahi olsa tekellerin stratejilerinin merkezine karşı yaptıkları konuşmaların her izinin silinmesi Syriza’nın küçük bir muhalefet partisinden burjuvazi güçlerinin yöneticisi konumuna yükselmesi durumunun en net açıklaması.

Schauble’den sonar sıra ABD’ye geldi ve Çipras bu hafta Brooking Enstitüsü ve Kolombiya Üniversitesi’nin Levy Enstitüsü’yle birlikte düzenlediği bir toplantıya katılmak için ziyarette bulundu. Levy Enstitüsü’nün temel unsurlarına bir bakalım. Internet sitesinden okuduğumuza göre “Levy Enstitüsünün araştırmalarının ve aktivitelerinin en temel amacı ABD için daha geniş bir politika geliştiren topluluğa ulaşmak ve dünyanın geri kalanında ortak çıkarlarla iş, emek ve siyaset dünyasındaki liderlerin ilgili sorunlar üzerinde birlikte çalışması”... Başından itibaren enstitünün açıkladığı hedefler sınıf uzlaşmasını sağlamak işçilerin kapitalistlere koşulsuz boyun eğmesinin tercümesi demek oluyor. Önerileri her koşulda hakim sınıflar için “özel üretim”. Örneğin, işsizlik hakkındaki önerilerinin özeti şu “ istihdam fırsatları” programını savunuyorlar ki bu sektörler arası geçişi ve esnekliği savunuyor, çalışma haftalarını düşürmek ya da, işçileri kiralayan patrona yönelik teşvik tedbirleriyle “iki tarafta yararlı çıkacak” diyorlar. “İstihdam için geleceğe yönelik politikalarla” patronlara ucuz işgücü teklif ediliyor.

Enstitünün analizleri Syriza nın kriz ve burjuvazi yönetimi için yaptığı öneriyle benzeşiyor. Adeta İkiz kardeş gibiler. Syrizanın ekonomisti G. Stathakis bu hafta syrizanın var olan kapitalist sistemi yönetmek isteyip istemediğine dair sorulara uzlaşmacı bir cevap veriyor : “ Sistemin içinde , tabiki (...) eğer yönetmek istersek , ve isteriz, teklifimiz daha açık, daha belirgin ve gerçekçi olmalıdır.”
Bu açıklamaların ardından bizim çağımızda “yüzüğün” yok olduğuna inanan var mı?