'Sol kanat çeşnisinin' başkanının terk edilmesi

Odysseas Roussos'un "'Sol kanat çeşnisinin' başkanının terk edilmesi" başlıklı yazısı 29 Haziran 2013 Cumartesi tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Üç partili koalisyon hükümeti, Başbakan A. Samaras’ın Devlet Radyo ve Televizyonu’na kapatması kararından yara almadan kurtulamadı. Bu üç partiden hükümet treninin “solundaki” “Demokratik Sol”un (DIMAR) Başkanı, treni terk etse de hükümete verdiği desteği sürdürüyor.

Bu gelişmeler Yunanistan’da ve Avro Bölgesi’nde yaşanan kapitalizmin derin krizinden, aynı zamanda burjuva sınıfının kendini kurtarmak adına insanları iflasa sürüklemesinden ayrı görülmemeli. Son günlerde yapılan açıklamalara rağmen, Yunanistan’da krizin etkileri derinlerde ve bu krizin yönetimi insanların karşısına yeni uygulamalar olarak çıkıyor. Troyka ile yürütülen tartışmaların karakteristiği, bütçe açığının kapatılması için gereken milyarlarca avronun insanların karşısına çıkarılan “yeni uygulamalarla” sağlanması...

Yeni gerici uygulamalar ayrıca boru hatlarındaki emek ilişkilerinde ve sosyal güvenlik meselelerinde açığa çıkıyor. Yunanistan Komünist Partisi’nin önceden açıkladığı sosyal güvenlik fonlarındaki trajik durum, sermayenin yararı için düzenlenen hatta rezil haldeki emeklilik maaşlarını daha da etkileyecek. 2.5 milyar avroluk zararda olan EOPPY (Sosyal Sigortalar Fonu) tarafından yapılan açıklamaya göre, milyonlarca insanı bağlayan bu durum saatli bomba gibi. “Tünelin sonundaki ışık” iddiasındaki koalisyon hükümetinin dediklerinin aksine, bunlar insanların yararına bir şey sağlamayacak ancak yerel ve yabancı plütokrasi halk karşıtı uygulamaların meyvesini toplamaya başladı ve ekonomiyi kendi çıkarlarına gore düzenlemek için yenilerini planlıyorlar.

Ama neden burjuva sistemi “sol kanat çeşnisini” hükümetin muhafazakar Yeni Demokrasi (ND) ve “sosyal demokrat” PASOK salatasından çıkardı? Burjuva yönetimindeki bütün partilerin rolleri daha net bir şekilde garantileniyor. Siyasi bedeli göz önüne alındığında, altında yatan nedenlerden biri de burjuva politik sistemindeki taban kaymasında oynamak istedikleri rol.

Halk için önemli olan ise bu koşullarda kapitalizmin krizini yöneten, partilerin arasındaki birçok anlaşmazlığın görülmesi, ancak bu anlaşmazlıklar halk karşıtı politikalara karşı değil ya da tekel yandaşı uygulamalara karşı değil. Anlaşmazlıklarının uygulamak istedikleri politikalar düşünüldüğünde bir sınırı var, toplumsal tepkileri dizginlemek ve radikalleşmeye başlayan halk bilincinin manipüle edilmesi konusunda ortaklaşıyor.

Bu sadece muhalefete kayan DIMAR partisiyle ilgili değil, aynı zamanda “kafeinsizleştirilen” radikalizmin temsilcisi “Avrupalı” ve “hükümetin solu” olarak anılan emperyalist organizasyonlara “güven belgesi” veren hem IMF hem ABD nin krizi yönetmesi ve halkın yararına olacak kapitalizmin “tek yönlü yol”undan başka bir çıkış olarak bunu sunan SYRIZA ile de ilgili.

İşçi sınıfı mutlaka bu yeni ve eski “cankurtaran”ları reddetmeli. Bu gelişmeler karşısında, halk kendi çizgisini belirlemeli, kendi organizasyonları ve şehirlerle kırsaldaki birlikteliğiyle geniş kitlelere ulaşmalıdır. Komünistlerin ve onların dostu PAME’nin son yükselişi, Atina İşçi Merkezi’nin (Yunan sermayesindeki bütün özel sektörün sendikalarını birleştiren) kongresinde en geniş katılımı sağlaması (yüzde 27,8) bu yoldaki cesaretlendirici gelişmelerden biri.