Patronların kârları kanla kaplı

Odysseass Roussos'un “Patronların kârları kanla kaplı” başlıklı yazısı 27 Nisan 2013 Cumartesi tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Monalada Elis’te çilek üreticisi olan bir patron, çoğunluğu Bangladeşli olan 200’e yakın tarım işçisi göçmene 6 aydır alamadıkları ödemeleri talep etmeleri üzerine büyük bir soğukkanlılıkla ateş etti ve bu saldırının sonucunda 35 göçmen işçi ağır yaralandı. Ülkemizdeki işçi sınıfı, saldırılara hemen cevap verdi. Hem Yunanistan Komünist Partisi (KKE) hem de sınıf eksenli sendika PAME, bu öldürücü saldırıyı ifşa etmek için çok yönlü bir çalışma yaptı.

Monalada’daki saldırı, kârı koruma isteğinin neye yol açtığını gösteriyor: Tarım işçilerine ateş edenler “silahlandırıldı”. Bu işçi sınıfının karşı karşıya kaldığı saldırıların bir parçası, bunun en açık göstergesi işçilerin hakkı ve ihtiyacı olan “bedeli” düşürmek adına hiçbir engel tanımamaları.

Yaşananlar Monalada bölgesinde meydana gelen bu tür vakaların ilki değil. Hükümet, burjuva partileri, burjuva medyası bu yaşananlardan ötürü şoka uğramış gibi davranıyorlar sanki daha önceden bu işlenen “suç” hakkında hiçbir şey bilmiyorlarmış gibi. Tarım işçilerine yapılan bu saldırı gösteriyor ki kapitalistler için işçilerin hiçbir değeri yok. Monalada’daki tarım işçilerinin çalışma koşulları bunu ortaya çıkarmış oldu. Büyük üreticilerin ve ithalatın gelirleri, işçilerin bedenleri üzerinden sağlanıyor. Bunlar hükümet ve yerel otoriteler tarafından model olarak sunulan patronlar. İşçiler silah tehdidi altında, kötü koşullarda acınası maaşlara çalışıyorlar, Çilek tarlalarındaki çalışma koşulları gaz odası gibi. Bu yerler hayvanlar için bile uygun değil. Elektrik, tuvalet, içme suyu buralarda bulunmuyor. Kendilerini tarlanın ortasında bahçe hortumuyla yıkıyorlar. Aynı suyu içip, aynı suyla yemek yapıyorlar. Şansı olan birkaçı, terk edilmiş eski evlerde ve depolarda kalıyor, 20 kişi aynı yere sıkışıp yaşamak için maaşlarının bir kısmını vermek zorundalar.

Tabii ki ilginç olan SYRIZA’nın Elis bölgesindeki milletvekilinin açıklamaları, kendini burjuva partilerinin tarafında konumlandırdı. Bu olay “kötü bir işadamı” tarafından gerçekleştirilen “münferit bir olay” ve “sağlıklı girişimcilikle” bağdaşmayan bir şeydir dedi. Tabii ki biz, yıllardır kapitalist kâr olabilir ve aynı zamanda “insanlar bundan önce gelebilir” demagojisiyle bu sömürüye bir mazeret sunan bir partinin, başka bir şey demesini beklemiyorduk. Özellikle son dönemde, “solun” bu partisi ne zaman kapitalizmin yönetimi ve kriz konusunda “alternatif” bir çözüm söylemeye kalkışacak olsa, işadamlarına ve yatırımcılara zıt düşmemek için yapılan açıklamalar düzeltiliyor.

Ancak Manolada’daki çilek tarlasındaki saldırı geçmişten bir “resim” değil ya da bugünün geçici bir hastalığı değil, bu, bugünkü sağcı hükümetlerin geleceği ve yarını ya da “sol” hükümetlerin bütün işçi sınıfını ve göçmenleri yedekte tutmaları. Bu kapitalistler, ekonomide ve üretimde söz sahibi olduğundan beri, bu sözde yeni Yunanistan’ın “gelişimi”, ”yeniden kuruluşu” ve “rekabeti” demek oluyor. Bu planlarını çoktan yaptıkları adı kötüye çıkmış “Özel Ekonomik Bölge” nin habercisi. Bu Manolada’daki göçmen işçiler gibi işçilerin hakları olmadan sadece köle gibi çalıştığı kapitalist Yunanistan.

Ama bizim Yunanistan’da her zaman dediğimiz ise, onların hesaplarını ülkenin savunucularına göre yapmadıkları. Planlarını halkın ve gençliğin müdahalesini hesaba katmadan yapıyorlar. Bütün ülkede dile getirildiği gibi “ bizler 21.yüzyılın köleleri olmayacağız!”