‘Zemzemle demli demokratlık’ta sersemlemek!

“Laisizm, aydınlanma ve yurtseverlik karşıtı ‘demokrasi reçetesi’yle üfürükçünün ‘ağrıları dindirme muskası’ arasında ne fark var?”

Dinle yoğrulmuş (daha doğrusu dincilik) temelli “demokratlık-demokrasi” anlayışı ‘yerli malı’dır. Yani ‘biz’e aittir! Kaşiflerin çalışmaları ABD ve taşeronlarının sponsorluğunda başlamıştır. “Demokratik açılımlar” diye sunulan “dinle yoğrulmuş demokrasi” anlayışı, ilerleyen zamanda “ileri demokrasi, radikal demokrasi” gibi sonuçlara ulaştı. “Demokraside çağ atlamak” diye nitelendi! Bu keşfin kaşifleri siyasi literatürde ‘liberal’ler diye anılır. Önemli bir kısmı, ABD’nin Ortadoğu politikası konusunda eğitimlidir. 2000’li yıllar Anadolu’sundaki dinci yapılanmada emekleri büyüktür! Bir dönem sol kesimde görünüp tekrar sisteme rücu edenler, bu kadroların itici gücüdür. Şeriatçılar, gedikli gericiler ve  muhafazakâr kesimle, omuz omuza sürdürdükleri “insan hakları, demokrasi, özgürlükler” gibi konulardaki çabaları dinci yapılanmaya hizmet etmiştir! “Muhafazakâr” kesimi “özünde halkı temsil ediyorsunuz, demokrasinin inşa görevi sizin omuzlarınızda” diye; “minareler süngü, kubbeler miğfer, camiler kışlamız, mü’minler asker, bu ilâhi ordu dinimi bekler, Allahu ekber” diyerek iktidar yolunda şahlananları “halk  yönetime el koydu” diye alkışladılar. 

Zemzemle demlenmiş demokratlığın toplumda popüler olması için, liberallere her olanak sağlandı! Toplum onlarla yatar, onlarla kalkar oldu! Laisizmi savunan kesimler bile vitrinlerini dinci otiflerle süsleme telaşına kapıldı. Kara çarşafa “parti rozeti” takılır; Said-i Nursi “demokrasi için görüşlerinde birleşmemiz gereken aydın” diye anılır; halk, “İslam bayrağının altında toplanmaya” çağrılır oldu. “Laisizm demokrasinin olmazsa olmazıdır” diyenler “darbeci” sayıldı; dincilikle flört “halkla bütünleşme” yolu oldu! Zemzemle demlenmiş demokrasi nutuklarıyla, toplumu sersemlettiler. Sonunda toplum kara-kanlı duvara tosladı! 

“Aydınlanma karşıtlığı temelinde demokratlık” anlayışı da yerli malıdır, yani o da “biz”e ait! Yobazlık türü olan aydınlanma karşıtlığının kökleri toplumda derindi. Emperyalizme kapıkulu gerici iktidarlar tarafından beslense de, hortlayıp topluma egemen olamıyordu! İrtica canavarının asıl gövdesi, örtünün altındaydı! Göstermelik de olsa, cumhuriyet kazanımlarının irticaya ‘yasal engel’i vardı! Bilim, eğitim, hukuk, kültür gibi aydınlanmayla iletişimi yaşamsal önem taşıyan kurumlar için, göstermelik haliyle bile, bu güvence önemliydi. “Özgürlük  yolunun bu engeli aşmaktan geçtiği”ni de yine liberaller keşfetti! Bunların sayesinde aydınlanma düşmanları “insan hakları savunucuları” maskesiyle, mantar gibi türedi. Şeriatçılar, “demokrasi ve insan hakları” konulu etkinliklerin şeref konukları oldular. Dilipak türü dinciler, bunların sayesinde katlana katlana çoğaldı. Dinciliğin bilim, sanat, hukuk, eğitim alanlarına dönük tehlikesine işaret eden aydınlara karşı liberaller medyada saldırı kampanyası başlattı. Türban için çırpındı da çırpındılar ama bilim, sanat, hukuk, eğitim alanlarında aydınlanma anlayışının altı sinsi sinsi oyulurken kıllarını kıpırdatmadılar. Gelinen yer ortada: İrtica kınından sıyrıldı. Kestiği canlının önünde bayram yapma anlayışını eleştiren bir sanatçıyı bile hırıltıyla  gizli gizli lanetleyen tarikat şeyhlerinin “duygu”larına, artık yüksek makamlar “yüksek sesli tercüman”! “Emperyalizmle dirsek temaslı demokratlık” anlayışı da yerli malıdır! RTE’yi “demokrasi fatihi” diye yere göğe sığdıramayan liberallerin, elinde beyzbol sopasıyla dünyayı yöneten Obama aleyhinde tek satırları yoktur; ama övgülerini toplasan kitaplıklara sığmaz! Bunlara “kullanışlı ebleh” deniyor; aslında ‘hünerli hain’ demek daha denk. 

Kendi yurduna düşmanlık konusunda bunlardan daha hünerlisine insanlık tanık olmadı. Mazlum halk ve ulusların, özgürlüklerini emperyalizme karşı dişe diş dövüşle elde ettikleri; emperyalist saldırıya karşı ülkelerini ölümüne savundukları; emperyalizmin ise o ülkeleri çözmek için yurtseverlik duygusu ve ulusal kültürün altını oyduğu bir çağda bunlar dinci yobazlığa, kültürel erezyona, emperyalist ablukaya “bahar” simgesi oldular! “Prof, yazar, uzman” sıfatlı bir sürü zevzek, “özü ırkçılıktır” diyerek yurtseverlikle dalga geçti. Emperyalist yağmacılığa “sivil hizmet” sundular. 

Gelinen yer ortada!

Laisizme, aydınlanmaya, yurtseverliğe karşı, ama “demokrasi rehberi”ymiş; hadi canım! O zaman IŞİD’in bıçağı da “cerrah neşteri”!