Mayıs Darbesi ve Liberal Ahlaksızlık...

Aslında ‘ahlaksızlık’ tanımı da, başladığım şu yazıda sözünü edeceğim kişilerin kişilik yapılarını açıklamakta yetersizdir. Bir adım ötesi küfüre kaçar ki, o da yakışık değil. Tek çare: bunları en etkili mücadelenin hedefi almaktır. Acımasızlıkmış! Bu tavrı acımasız bulan kusura bakmasın, benim acıma duygum tomurcuğa koşulludur, onu saran haşarata değil! Mazlum emekçi halkın ufkunda çiçeklenen kavgayı hayatın tomurcuğu sayanlardanım.

Ahlaksızlık dedim de, işte tazesi tazesine bir örnek: 1 Mayıs ve 6 Mayıs’ı bağrında taşıyan Mayıs’ın ilk haftasında, hiç ummadıkları bir biçim ve güçte, halkın faşist sisteme ardı ardına indirdiği balyoz darbeleri karşısında sistemin erketesi liberallerin hali! Sanki birkaç hafta öncesinde Tekel işçilerinin direnişine ve Denizler’e ağızları ‘darbecilik’ salyasıyla sıvalı olarak ‘Ergenekon çamuru’ sıçratmaya yeltenenler onlar değildi 1 Mayıs’ı devletin şemsiyesi altına almaya çabalayan yurtsever duyguları ırkçılık yaftasıyla boğazlamak için çırpınan, kapitalist emperyalist sistemim ‘demokratik açılımlar’ diye sunduğu ‘sol’ yemli kanlı karanlık şeriat oltasını halk denizinde sallayıp duran onlar değildi...

TKP’nin kızıl bayraklarla bezeli binlerce devrimciyle, rüzgârda dalgalanan gelincik tarlası gibi alana girerek, orak düzeninde kitleyi çevreleyip, çekiç sesiyle yankılanması ve vakti geldiğinde 30 bine varan kitlesiyle Dolmabahçe’ye inip, gerçek anlamı ve kendi öz eylemiyle orada 1 Mayıs’ı kutlaması, dincisi, sağcısı, liberaliyle halk düşmanı gericileri şaşkına çevirdi. Tek çareleri vardı: görmezden gelmek! Bu tavır, ahlak yapıları gereği doğaldır! O kitlesel gösterinin yüreklerine demir ökçe olup oturması onlara yeter de artar bile. Sultan soytarısı medyanın suskunluk örtüsü bin kat olsa ne yazar? Carakas’dan Atina’ya kadar halkları saran yangını bu örtüyle örtmeye, söndürmeye çabalamalarından daha doğal ne var? Ahlaksızlık bu noktadan sonra köpürmeye başlıyor: Örtemedikleri gerçekliğe çamur olup sıvanmak.

İktidar partisinin ‘bir grup vekiliyle 1 Mayıs’a katılacağı’ açıklamasını kusmuğa konmuş sinekler gibi kapıştılar, olmadı! 1 Mayıs’ı sendika ağalığının şemsiyesi altına alma hesaplarını bozan Tekel işçilerinin kürsüyü işgal eylemini, tırtıllar gibi orasından burasından kemirmeye çalıştılar, olmadı! Geniş kitleleri saran yurtsever devrimci coşkuyu iktidar oltasına takıp solucanlaştırmaya kalktılar, olmadı! Komünistlerin örgütlü gücünü gizlemek için kameralarına alanda kızıl bayraksız boşluk aradılar, olmadı! Halkın iktidara lanetini, gençlerin anti emperyalist öfkesini liberalizmin tatlı zehriyle uyuşturmaya çabaladılar, olmadı! Ne ağızlarında pelteleşen ‘Ergenekon’ hesapları yetti, ne sistemin çarpıtma, susturma, gizleme silahı olarak ellerine verdiği medya düdüğü. Son çareleriydi: ‘AKP’nin 1 Mayıs açılımı’ diye ahlaksızlaştılar.

Komünistlerin büyük bir kitleyle alana girip devrimci coşkuyu yükseltmesi karşısında, rüzgâra tutulmuş sivrisinekler gibi sıvıştılar. Devrimcilerin, liberallerce hiç de beklenmeyen bir darbe olarak şanlandırdığı 1 Mayıs’ı, bu kez yayınlarında sahtekârlıklarına yakışır yorumlarla ‘sahiplenmeye’ kalkıştılar...

Halkın 1 Mayıs’ta şahlanan anti-emperyalist, yurtsever, devrimci duygusu, 6 Mayıs’ı da kucakladı. Bu yıl Denizler, Van’dan İstanbul’a hiçbir yıl olmadığı kadar yaygın ve kitlesel gösterilerle anıldı. Sistemin kapıkulu liberal kesimin bir ahlaksızlık sarası da o günlere rastlar. Yurtsever devrimci gençliğin, her ulustan emekçi halkın kardeşliği ve sosyalizm tutkusuyla, Denizleri yurt çapında ve kitlesel olarak anışı karşısında, ahlaksızlar çetesinin kimi temsicileri çıt çıkarmadan günü kaçırmaya çalıştı yüzsüzlüğü, utanmazlığı kişilik edinmiş bir kesimi ise, ‘Denizleri herkesten çok kendileri anıyormuş’ havasına sarındı! O konuda ‘gençlik’ anıları, çiziktirdikleri kitapları falan da var ya! Koca Marks’ın teşhisiyle, “kapitalist kendi asılacağı ipi satan adamdır” misali, böylesi kâr hırsına ahlaksızlık sınır mı tanır? Gedikli dinci gericiler ise adeta kuduz köpüğüne döndüler. İktidarın ‘kurusıkı solcu’ öncü gücü liberal soytarılar, yedikleri darbenin ilk şaşkınlığından kurtulur kurtulmaz, bu köpüğü ‘sol boyayla’ renklendirmekte gecikmedi. Zaman yazarının “Denizler darbeciydi, devrimi bugün AKP yapıyor!” hırıltısını, Taraf’ın “Ne kadar darbe yanlısı varsa 6 Mayıs’ı andı” zırıltısı izledi. ‘Marksist’ kod adıyla AKP destekçiliği yapan internet sitesinin “Deniz Gezmişsiz bir marksizm mümkün” mırıltısını, kurusıkı solcu Taraf yazarının “Deniz Gezmiş milliyetçiliğininin marksizm ve devrimcilikle ilgisi yok” vızıltısı izledi!

Dinci-liberal ittifakın besleme sözcüleri, halkın, faşist darbe generallerine, emperyalizme, kapitalist düzene, dinci softalığa karşı öfkesinin simgesi kıldığı, canları pahasına ödünsüz direnişleriyle kahramanlaştırdığı evlatlarını anma ve anılarıyla yaşatma duygusuna karşı ahlaksızlığı köpürtmekte yarıştılar.

Hangi saldırganlık türü ve ahlaksızlığa baş vururlarsa vursunlar, sistem yalakalarının gücü, 1 Mayıs ve 6 Mayıs’la ısınan Mayıs’ın ilk haftasını, yurdun her yanında yüzbinlerce insanın bilinçle ve gönülle soluduğu gerçeğini örtmeye, çarpıtmaya, kirletmeye yetmeyecektir. Bu yılın Mayıs’ı, liberal ahlaksızlığın sisteme güdümlü yorumlarıyla değil, yaşanmış kendi gerçekliğiyle anılacaktır: Marksistlerin, anti-emperyalist güçlerin, direnen işçilerin, emekçi halkın Mayıs’ı olarak zalime karşı öfkenin çığlaştığı sistem ve kapıkulu soytarılarının hesap tutturamadığı emekçi halkın, özgürlük kavgasına şehit verdiği evlatlarının acısıyla bilendiği Türkiyeli komünistlerin, kurtuluş yangınlarının kıvılcımları gibi kızıl bayraklar ve onbinlerce gönüllüsüyle alana çıktığı işçilerin sendika ağalığına yiğitçe efelendiği... ve en önemlisi, evet en önemlisi: sokakları, alanları çok genç ve dinamik bir kitlenin ‘geliyoruz’ diye çınlattığı...

Zaten halkın öz mirası da budur, sistem ve bir avuç kapıkulu beslemenin ahlaksızlığı değil.