İnsan hâlleri, insani hâller

Her insan hâli insani bir hâl değildir. Öyle insan hâlleri var ki, bırakın insani bir hâl olmasını, bir hayvan hâli bile değildir. Sözgelimi teslimiyet. Doğrudur, insan hâlidir. Ama, insani bir hâl mi? Bana göre hayvani bir hâl bile sayılamaz! Teslim olan bir karınca gören var mı? Eline tek tek bir milyon karınca alıp denesen, teslim olan bir tekini bulamazsın. Sonuna dek kurtuluşu için direnir. Korkunun doruğunda bile solunsa, düşmana teslimiyet doğada yoktur.

‘Kendiliğinden teslimiyet’ canlılar aleminde sadece insanda var. Ağaç bile kesicinin önünde kendiliğinden yıkılmaz. Kesicinin ellerine tüküre tüküre tuttuğu baltayla yıkmaya çalıştığı şey ağaç değil, ağacın direnişidir. Kesicinin üstüne yıkılıp da intikamını alan ağaç bile var!

Teslimiyet bir insan hâli olsa da, insani bir hâl özelliği taşımaz. İnsani hâl direniştir.

Sahnede fıkırdayan ‘sanatçı bayan’, bir ara kendine bakanların arasındaki Bakan’a dönüp, ‘Sizinle gurur duyuyorum!’ diye cilveyle gurulduyor! Olabilir, insan hâlidir. Aynı Bakan’a ‘yumurtalı öfke’yle gürüldeyen öğrencilerin insani hâlini zaten sistem yalakalığı yapan ‘sanatçı’lardan bekleyen yok. Demem o ki: efendisinin dizleri dibinde cilveyle guruldayan kölenin duyduğu gurur, bir insan hâli olsa da, insani hâl, kölenin efendisine öfkeyle gürüldemesine denk düşer. Tersi de var: siz grevdeki bir işçinin emeği uğrundaki direnişinden insani bir sevinç solursunuz, patron aynı işçinin eylemini nefret ve öfkeyle izler. Patron da insan olduğuna göre, onun bu hâli insan hâlidir, ama insani bir hâl mi?

Mutlaka öyle bir insan da vardır, yani akrepliği, çıyanlığı, yılanlığı, keneliği, kiri, pası, yalanı, sahtekârlığı, üçkâğıtçılığı, ihaneti, hırsızlığı ile övünen. Eh, insan olduğuna göre, hâlleri insan hâlleridir. Peki bu hâllerin insanilikle bağlantısı var mı?

Bencillik, sinsilik, içten pazarlıkçılık, arkadan hançerleme, vicdansızlık, gaddarlık, zalimlik, ve ihanet gibi hâller de insan hâllerindendir. İnsaniliğin zerresini olsun taşımayan insan hâllerinden...

Cahilin cahili, görgüsüzün görgüsüzü, utanmazın utanmazı her tip, çıktığı ekranda “Dinle beni Türkiye!” diye ötmeye başlıyor! Bakarken utanç duyuyorsunuz! Asıl utanması gereken ekrandaki şaklabanken! Şu ‘utanma’ değerinin insanda aldığı şekillere bak! Ben şahsen, beni ve ülkemi yönetenlerden ve ekranlarda onlara yalakalık yapanlardan utanç duyuyorum. Utanç duygum, nefret ve öfkenin en koyusunda yankılanıyor. Tam tersini hisseden, yani onlarla coşkulanan da var. Var ne kelime, seçim sonuçlarına göre, iki kişinin biri böyle. Benimki de insan hâli, onlarınki de. Ama sadece ikimizde birininki insani!

İnsan hâlini anketçiler ve nüfus müdürlükleri de sayıp kayıt altına alabilir. ‘Ne kadar köfte o kadar ekmek’ misali, ne kadar insan o kadar insan hâli! Sonuçta ülkeleri yönetenler insan. Dünyada ‘devlet yöneticisi insan’ sürüsüne bereket! Ama dünyamız, insani yönetime hasret!

‘Hasret’ dedim de, sanki onun her biçimi insani mi? İnsani olanı da var, insanlık dışı olanı da! Hatta, hayvana yakıştırsan onu bile kahrından öldürecek olanı da var! Celladın, kumarcının, eroin tüccarının, seri katilin, faşistin, bankerin, banka hortumcusunun, tefecinin, din yobazının, zalim erketesinin, sinsi işbirlikçinin, “yetmez ama evet”çinin, ajanın, kalpazanın.... hasreti de ‘hasret’ değil mi? Yani!

Biri çıkıp “Benim düşüm ağaçta armut olmak!” diye armut olmayı düşleyebilir. İnsan hâlidir. Bu örnek fazla abartılı olduysa, abartısı daha az olanıyla söyleyeyim: insan, ‘CHP nin adam olması’nı düşleyebilir. Ya da, oğlunuz tüccarlığa meraklıdır, sizin düşünüzse mimarlık okuması olabilir. İşkenceci, tutsağı konuşturacak en etkili işkenceye, avcı ceylanı vuracak en kusursuz pusuya kafa yorabilir. Her biri insan hâlidir. Ama insaniliğin bu hâllere uğrayıp da konakladığını daha gören olmadı.

Bazı insan hâlleri çocuklukta masumanedir, hatta sevimlilik bile taşır. Diyelim ki şımarıklık, kandırmaca, mızmızlık. Ama büyükte aynı hâller ağza yüze bulaşıp rezilliğe ulaşır.

İnsan hâlini ve insani hâli anlıyorum da, ‘insanlık hâli’ dedikleri ne anlama gelir, anlayabilmiş değilim. Bu tanımda bir yamukluk var. İnsanlığa karşı suça mazeret arama türünden bir yamukluk.

İnsani hâl, insani olanı gözeten enerjiyle yüklüdür. O enerji insani değerlerin çekirdeğidir. Bütün insani değerler bu enerji çekirdeğini taşır. Onsuzluk, içi boşluk, kofluk anlamındadır. Sözgelimi: içinde insani olanı gözeten enerjiden yoksun umut, sadece hantal bir bekleyiştir.

Merak, acı, fedakârlık, dayanışma, sevinç gibi insan hâlleri yansıdıkları durumlara göre binbir anlam taşır. İşte bir örnek: Alt katlarındaki gençlerin hâllerinden işkillenip, polisi haberdar eden aile ‘polisle dayanışma’ gösterdiği için ödüllendirilmiş! Konuyla ilgili gazete haberinde, ihbarcının ‘işkilinde haklı çıkma sevincinden’ söz ediliyor. Merak, işkil, sevinç... bu örnekdeki şu insan hâllerine bak! Hangi biri kaç gram insanilik içerir?

‘Devrimci hâl’in en sade, en basit tanımı: insani olanda derinleşmek, insani olanı egemen kılmaktır. Bu tanım, insanı, insanlık düşmanlarından koruma enerjisiyle örüldüğü oranda devrimci anlam taşır. Bu anlam, gerçek sanat ve bilimin de çekirdeğidir. Bir insanlık sevdası olan devrimci siyaset bu çekirdekten filizlenir. Bu çekirdeği kurutmak da, ‘sulandırıp’ çürütmek de insanlığa yapılan en büyük alçaklıktır. İnsan olmanın yolu, bunu anlamaktan geçer. Anlamayan ne hâli varsa görsün!