Nasıl girdiysek öyle geçsin

İyi yıllar! Umarım bu yazıyı çalışarak değil eğlenerek yorulduğunuz güzel bir gecenin ardından okuyorsunuzdur. Bizim için çok zor bir yıl geride kaldı, günlerdir sosyal medya Facebook’un “harika bir yıldı” sloganlı uygulamasıyla geçilen dalgayla dolup taşıyor dolayısıyla herhalde pek çoğumuz saatler gece yarısını vururken 2015’in 2014’e benzememesini dilemiştir.

Boğucu olsa da bir o kadar ilginç zamanlarda yaşıyoruz. Türkiye öylesine ikiye ayrılmış durumda ki yılbaşında eğlenmek bile politik bir tavıra dönüştü. Bu ülkede yılbaşı kutlamalarına küfreden meczuplar hep vardı ama gericiliğin şahane kısaltmalı gençlik derneğinin, altmış yıl önce 6-7 Eylül olaylarında papazları zorla sünnet edenlere özenip Beyazıt Meydanı’nda şişme Noel Baba bıçaklama ritüelleri düzenlemeye başlaması basbayağı AKP karanlığının ürünü. Üstelik bu saçmalıklar yellenen bir imamdan feyzalan cemaat mensuplarının ortalık yere halt etmesinden ibaret görülemeyecek bir bütünlüğe işaret ediyor. Taksim’deki yılbaşı kutlamalarına lümpen kitlelerin akması ve kameralar önünde insanlığın her türlü alçalma halinin sergilenmesi AKP döneminde gelenekselleşti. Bu rezillikler İslamcı örgütlerin yılbaşı düşmanlığına malzeme sağladı. Ve bütün bu süreç gerici-rantçı zihniyetin Taksim ve Beyoğlu’nu işgal edip başta sanat olmak üzere bize ait, insanlığa ait, bu ülkenin modernleşmesine ait ne kadar değer varsa buradan söküp atmaya girişmesinin yalnızca bir kısmıydı.

Birkaç hafta önce bu köşede kentsel bellekte ortaklaşılan yerlerin, tek tek bireylerin insanlıkla bağ kurabilmesi ve kendisini anlamlandırabilmesi açısından çok önemli olduğunu; AKP gericiliğinin tam olarak bu bağı kopartma amacıyla kente saldırdığını vurgulamıştık. Yılbaşına yönelen gerici saldırı da aynı şeyi amaçlamaktadır zira yılbaşı kutlamaları kemalist batılılaşma/modernleşme projesinin seküler bir ritüelinden, Milli Piyango çekilişi ve Nesrin Topkapı’dan çok daha fazlasıdır. Yılbaşı kutlamaları, sadece Türkiye modernleşmesinden değil insanlığın tüm evrensel değerlerinden beslenen ve AKP gericiliğini bu evrensel değerlere aykırı olduğu için reddeden toplumsallığın ortak belleğidir. Bu ülkenin eğitimli, nitelikli insanlarının hemen hepsinin en güzel çocukluk anıları yılbaşı gecelerindeki neşe dolu ev eğlencelerine, bu günlerde aldıkları hediyeleri açarkenki heyecana dairdir. Bu yüzden işi ilkokullara “çocukların birbirine hediye almasını engelleyin” genelgesi yollamaya kadar vardırdılar. Gerici karanlık bu güzel anılara dayalı belleğin sürekliliğini kopartmaya ve böylelikle sönümlenip yok olmasını sağlamaya çalışıyor.

Evet, bu kadar kötü insanlar bunlar. Şairin dediği gibi “hiç çocukla çocuk olmamış gibi” kötüler.

Bu yüzden hiç titrek olmamak lazım. Gericinin en sinsisi 364 gün susar, iş yılbaşına gelince sevdiklerimize aldığımız hediyeleri, eğlencemizde yediklerimize içtiklerimizi diline dolayıp “kapitalizmin tüketim kültürü”nden dem vurmaya başlar. Böylesiyle açıktan dalga geçip “bunu milyarlık sarayda oturan padişahına söylesene delikanlı” diyecek kadar rahat olmalıyız. İşyerinde ayrı, gericiliğin baskıladığı toplumsal yaşamda ayrı stres biriktiriyoruz ve bunca stresi topraklamak için ara sıra biraz dağıtmazsak kahvaltımızı antidepresanlarla yapmaya başlarız.

Dolayısıyla bu yazıyı baş ağrısı eşliğinde okuyorsanız dert etmeyin. Dün gece kaldırdığımız kadehlerde hayatımızı, değerlerimizi, sevgilerimizi, hatta basbayağı insanlığımızı diktatörün karanlığına teslim etmeme inadı vardı. Artık tek derdimiz 2015’i nasıl girdiysek öyle geçirmek olsun. Bu yıl, 2013 Haziran’ındaki depremde bütün kolonları ve kirişleri çatlamış diktatörlüğü elbirliğiyle yıkalım, her günü dostlarla geçirilen bir yılbaşı gecesi gibi severek yaşayacağımız bir ülke kuralım.

İyi yıllar!


[email protected]
@nevzatevrimonal
www.facebook.com/nevzatevrimonal