Avrupa’dan bakmak

Ortadoğu belki de her zamankinden fazla kan ve gözyaşı içinde. Suriye’de Esad’a karşı verilen savaşta ABD ve Avrupa tarafından desteklenen Sünni İslamcı çeteler giderek serpildi, güçlendi ve şimdi Suriye halkının yanı sıra Irak’ta da halka özellikle de kadınlara ve sünni olmayanlara kan kusuturyor. İsrail, Ortadoğu’da akmakta olan kandan feyiz alarak Gazze halkına bir kez daha ve çok daha acımasız bir şekilde saldırarak sivilleri katlediyor, halkı aç ve susuz bırakıyor.

Avrupa’dan bakınca ise tüm bunlar Ortadoğu’ya özgü bir trajedi olarak görülüyor. Ortadoğu’da onyıllardır bitmeyen diktatörlükler, Sünni-Şii çatışması, İslamcıların Hristiyan düşmanlığı, kadın düşmanlığı, bir türlü gelemeyen demokrasi, Hamas’ın provokasyonları, İsrail’in ölçüsüzlüğü, tarafların anlaşmazlığı vs…

Avrupa’dan bakmakla neyi kastediyorum? “Avrupa’dan bakan” Avrupa medyası, Avrupa aydınları ve Avrupa solcusu ve Ortadoğu’yu onların gözlerinden gören, onların ağzından duyan ve onların gösterdiklerinden takip eden Avrupa halkı. Bunlar arasında tabii ki istisnalar var ama ben bir genellemeden, hakim bakış açısından bahsedeceğim. Daha farklı ifade etmek gerekirse, bugün emperyalist bir ülkede ortalama aydın ve solcu tipolojisinin Ortadoğu’ya ve aynı şekilde Afrika’ya bakışını idelemeye çalışacağım.

Burada en önemli nokta, Avrupa solcusu ya da aydınının bu ülkelerde olup bitenleri, yukarıda tanımladığım üzere bu ülkelere özgü, daha net söylersek Doğu’ya ya da İslam toplumlarına, Araplara, Afrikalılara özgü bir trajedi olarak görmesi ve kendi Avrupa ülkesinin bu trajedideki rolünü görmezden gelmesi. Dolayısıyla bu ülkelerde yaşananlar için hissedilenler bir acıyı paylaşma duygusundan çok bir acıma duygusu oluyor. Siyasete tercüme edildiğinde ise ortaya konan çoğu kez dayanışma eylemleri değil “insani yardım” kampanyaları oluyor.

Avrupa solu ve aydınları konusunda beni en çok rahatsız eden de bu “insani yardım” anlayışı. Bu anlayış, Ortadoğu ve Afrika’da yaşanan “trajedi”yi siyasi bağlamından tamamen kopartarak ele almaya hizmet ediyor. Vardığı nokta da örneğin, Fransa’nın hangi ülkedeki trajediye ne zaman nasıl müdahale etmesi gerektiği konusunda fikir yürütmek oluyor. Trajedi bir kez “insani yardım”a odaklandıktan sonra, Esad’ın hapse attığı muhalifler, İslamcı çetelerin tehdit ettiği Hristiyanlar ve şiiler, savaştan kaçarak çevre ülkelere sığınan aileler, kadınlar, çocuklar, Boko Haram’ın kaçıdrığı kadınlar, IŞİD’ın sünnet etmek istediği kadınlar, İsrail bombardımanlarında ölenler, evsiz kalanlar… Hepsi aynı trajedinin kurbanları olarak görülüyor. Sel ya da deprem felaketinin vurduğu insanlar gibi. Dolayısıyla, Fransa’nın Mali’de İslamcılara karşı müdahalesini, Suriye’de Esad’a karşı müdahalesini, Irak’ta İŞID’a karşı müdahalesini –Henüz Gazze’de İsrail’e karşı bir müdahale öneren olmadı nedense- destekleyen bir Avrupa solu ve solcusu çıkıyor karşımıza. Fransa’nın bu trajedideki rolünü sorgulamak ise ya fazla konspiratif oluyor ya da fazla arkaik.

Halbuki dün olduğu gibi bugün de Ortadoğu ve Afika’da dökülen kan, savaşlar, çatışmalar ABD ve Avrupa ülkelerinin emperyalist politikaları ile doğrudan bağlantılı. Ve Ortadoğu’da ve Afrika’da barış ve kurtuluş ancak bu ülkelerin müdahalelerine karşı verilecek mücadele ile mümkün. Dolayısıyla Suriye’de, Irak’ta, Nijerya’da, Mali’de, Filistin’de bugün dökülen kana, çocukların öldürülmesine, kadınlara tecavüz edilmesine karşı Avrupa’nın müdahalesini ya da insani yardımını talep etmek değil tam tersine ikiyüzlülüğünü teşhir etmek gerekiyor. İslamcı çetelerin Ortadoğu’nun başına bela kesilmesinde, bu coğrafyadaki gericiliğin ve mezhep çatışmalarının yanında bugüne kadar gerçekleşen ABD ve AB müdahalelerinin de aynı derecede sorumlu olduğunu görüp çözümü burada aramak gerekiyor.

Türkiye ile, bizimle ne ilgisi var? diye sorulabilir. Birincisi, Türkiye bugün, her zamankinden fazla Ortadoğu’daki çatışmaların içinde. IŞİD sadece Suriye ve Irak halkını değil Türkiye halkını da tehdit ediyor. Kısacası yarın öbür gün birileri bizim için de “insani yardım” talep edebilir. İkinci ise her ülkenin “doğu”su var. Yani öyle gündemler oluyor ki, ortalama Türkiye solcusu Avrupa solcusunu aratmayacak tepkiler verebiliyor.

[email protected]