2013’ün kaybedeni

Her sene sonunda, geride bırakılan senenin muhasebesini yapmak adettendir. 2013 nasıl başladı, sene boyunca yaşanan gelişmeler bizi nereye getirdi… Bazen her şey çok çabuk değişir. Sene başında bazıları tarafından takdirle izlenen, parmakla gösterilen, model olduğu iddia edilen bir devlet adamısınızdır, sene sonunda bir bakmışsınız adınız “istenmeyenler” listesinin ilk sıralarına yazılmış. Ya da bir zamanlar sıkıfıkı olduğunuz, hatta yol göstermeye soyunduğunuz bir devlet adamı bir anda tüm kötülüklerin başı ilan edilir. Siz de fırsattan istifade onu deviren kişi olma rolüne soyunursunuz. Bu “istenmeyen” devlet adamına herkes bir vuruyorsa siz üç vurusunuz. Halkına ne zulümler ettiğini anlatırsınız. Demokrasiden nasıl nasibini almamış olduğundan yakınırsınız. “Yol yakınken koltuğunu bırak kaç kurtul” diye tavsiyeler verirsiniz. Sonra bir gün bir bakmışsınız sizi de aynı kefeye koyuvermişler.

Bilindiği gibi kendilerini “demokrasi bekçisi” addeden Avrupa ve Amerika’nın hep bir “istenmeyenler” ya da diktatörler listesi vardır. Bu listenin de uluslararası gelişmelere göre en popülerleri. Son zamanlarda bu listenin en popüleri sık sık dile getirildiği üzere Suriye Devlet Başkanı Beşir Esad’dı. Görünen o ki bu listeye yeni bir isim eklenmiş durumda: Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan.

Bu liste çeşitli şekillerde teşhir edilir. Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün listesi ingilizce “predators” başlığını taşır, yani “yırtıcılar”. İşte bu “yırtıcılar” listesine en son eklenen isimlerden biri de Erdoğan. Henüz internet sitelerine koymamışlar. Ancak Sınır Tanımayan Gazeteciler’in Avrupa’da televizyolarda yayınlanan reklamında, ülkelerinde basın özgürlüğünü engelleyen “yırtıcılar”ın fotoğrafları arasında Erdoğan, Esad’ın yanındaki yerini almış bulunuyor.

Reklam şöyle: Esad’ın ailesi ile doğumgünü pastası üflerken mutlu bir fotoğrafını görüyoruz, sonra İlham Aliyev güzel karısıyla objektife gülümsüyor, Mugabe’nin mutlu bir pozu ve ardından Erdoğan bir çocuğu öperken görülüyor. Ve reklam şu yazıyla sonlanıyor: “Özgür basın susturulduğunda göreceğimiz bunlardan ibarettir.”

Herşey ne kadar da bir anda değişebiliyor. Daha bu yılın başlarında hala bir “Türk modeli”nden bahsediliyordu. “Demokrasi ve İslam Türkiye örneğinde bir araya getirilebilir mi acaba?” diye soruluyordu. Tayyip Erdoğan ve iktidarının Arap ülkeleri için bir model olup olamayacağından bahsediliyordu. Ara sıra bazı gazetecilerin, siyasetçilerin ya da öğrencilerin iktidar tarafından hapsedildiği haberleri geliyordu gerçi. Ama Türkiye’den bazı önemli yazarlar Avrupa televizyonlarına çıkarak ya da gazetelerine demeçler vererek göğüslerini gere gere Erdoğan’ın ne kadar demokratik bir insan olduğunu, AKP’nin sabah akşam ülkeyi demokratikleştirmek için ne çabalar sarfettiğini anlatıyordu. Sonra Erdoğan Suriye’de halkına zulmeden Esad’a karşı savaşıyordu. Falan.

Şimdi ise 2013’ün bitmesine 3 gün kala Fransa’da Le Monde gazetesi “Türk modeli”nin yolun sonuna geldiğini duyuruyor. Gazete şunları yazıyor:

“Uzun süre Arap ülkelerinin hayali oldu ve Batılılara güven verdi. Ne İran modeline -diktatörel ve Batı karşıtı- ve de Suudi Arabistan modeline –diktatörel ve kötücül islamcılığı yayan- benziyordu. ‘Türk modeli’ demokrasi ve kapitalizmi, hem kendisinden emin hem de ABD yanlısı İslamcı-muhafazakar bir parti çatısı altında birleştiriyordu.

Arap-Müslümn dünyasında modernleşmenin temsilcisiydi. Alışveriş merkezi ve camiiyi, Türkiye’nin hem ekonomik hem de diplomatik anlamda sürekli büyümesini sağlayan daha önce görülmemiş bir şekilde sentezliyordu (75 milyonluk bir ülke, gayri safi milli hasıla sıralamasında 17., NATO üyesi ve AB’ye üyelikte aday ülke).

Cenazesini kaldırmakta acele etmemek gerekiyor. Ancak yazdan beri “Türk modeli” büyük bir yara almış durumda. Ve son birkaç gündür de iyice sallanıyor.”

Yazıda da bahsedildiği gibi asıl yara Haziran’da alındı ya da asıl değişim Haziran günlerinde gerçekleşti. Nobel ödüllü bir yazarın Avrupa’da çıkıp sizi savunması bazıları için ikna edici olabilir. Ama halkın sokaklara çıkıp “istemiyoruz” demesi bambaşka tabii.

SoLgazetesi bir yıl kadar önce ilk sayısında AKP için “kaybedenler kulübü” nitelemesini kullanmıştı. O dönem için gerçekten takdir edilesi bir öngörüydü. Şimdi 2013’ün son gününde hiç de zorlanmadan görülüyor ki bu yılın kaybedeni Tayyip Erdoğan.