Sırtında isim yazmayan formalar

Türkiye spor belgeselleri açısından pek de zengin bir ülke değil. Uluslararası turnuvalarda alınan başarılı sonuçlar ya da popüler kulüplerinin önemli yıldönümleri esnasında çekilen, röportaj ağırlıklı haber belgeseller bir tarafa bırakılacak olursa, ülkede belgesel sinemayla sporun kesiştiği örneklerin sayısının hayli az olduğu görülebilir.

Geçtiğimiz ay ilk kez izleyici karşısına çıkan ve Diyarbakır'ın Bağlar ilçesi basketbol takımının ve Koçunun öyküsünü anlatan "Bağlar", bu kesişmeyi sağlayan bir yapım. Film, belgesel sinema ile kurmaca sinema arasında, senaryo bağlamındaki en belirgin ayrımlardan olan, karakterin değişim sürecinin izlenmesi farkının da hakkını veriyor. Karaktere dayanan bir kurmaca film bitmiş bir senaryo ve değişim süreci tamamlanmış karakterle seyircinin karşısına çıkar ve seyirci bunu bir anlamda retrospektif olarak izlerken, karakter (katılımcı) öyküsüne dayanan bir belgesel filmden beklenen bu gelişimi süreç içerisinde aktarmasıdır. Filmin katılımcısı, çekiminin sürdüğü dönemde ve halihazırda, 4. Kümeye tekabül eden Erkekler Bölgesel Basketbol Ligi'nin iddialı takımı. Dört beş yılı bulan çekim süreci içerisindeki gelişmeler Koç Gökhan Yıldırım'ı, baş katılımcı olarak öne çıkartıyor. Her ne kadar !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali kapsamındaki gösterimlerde gerçekleşen söyleşilerde, yönetmenler Berke Baş ve Melis Birder bu durumdan hayıflansa da, sürece yayılmış bir belgesel film açısından, yine bir senaryo tabiriyle olasılıklar dahilinde bir "twist" bu dönüşüm.

Bağlar, 1990'lı yıllarda çatışma bölgelerinden kent merkezlerine doğru yaşanan yoğun göçün sonucunda nüfusu artan ve bu nüfüsun çoğunluğunun yoksul olduğu bir ilçe. Dicle Üniversitesi'nden iki akademisyen tarafından Diyarbakır'daki kentsel yoksulluk üzerine yapılan bir araştırma çerçevesinde(2012), anket çalışmaları için seçilen mahallerin yarısının Bağlar ilçesinden olması şaşırtıcı değil. Bölgede aşırı yoksulluk sorunu olduğu biliniyor, ancak boyutlarının anlaşılması açısından birkaç veriye yer verelim. Ankete katılanların %86'sı, aylık gelirinin 500 TL'nin altında olduğunu, yaklaşık olarak her 3 kişiden 2'si herhangi bir işte çalışmadığını ve %96'sı da, maddi yoksunluklardan dolayı sinema, tiyatro vb. sosyal etkinliklere katılamadığını belirtmiş.

Belediye sınırları ve civar mahallelerde yaşayan insanların ekonomik durumları, Belediyenin maddi kaynaklarının ne kadar sınırlı olduğunu da ortaya koyuyor. Bu koşullarda kulüp yönetimi, her sezon öncesi önemli oyuncularını rakip kulüplere kaptırma ve bütçesini dengede tutma ikilemiyle karşı karşıya kalıyor. Bütçe derken, filmin kayda aldığı ve anlaşıldığı kadarıyla 2012-23 sezonu için yapılan toplantıda, 12 sporcu için aylık maaş bütçesinin uzun tartışmalar sonucunda 11200 TL olarak belirlendiğini öğreniyoruz.

Takımın ve filmin hikayesinin koşullarını oluşturan bir diğer olgu, tahmin edilebileceği gibi Kürt Sorunu ve bu bağlamda son yıllarda dalgalı bir seyir izleyen politik gelişmeler. Ancak filmde, dikkatli izleyicinin hissedeceği ve Kürt Sorununun, ateşkes, görüşmeler, yeniden çatışmaya dönüş sarmalının ötesinde, insanların günlük yaşamlarında yerleşik hale geldiğini gösteren anlar daha değerli. Bir örneği oyuncuların, "Batı" takımlarına ya da Diyarbakır'da yeni kurulan ve Bağlar Belediyesi'nden ve kent dışından yaptığı transferlerle, hızlıca ezeli olmayan rakip statüsüne yükselen Anadolu Aslanı'na karşı kaybettikleri maçlardan sonra, Koçla sohbetlerinde ortaya çıkıyor. Oyuncular bu maçlarda özgüven eksikliği hissettiklerini, şutları atarken ellerinin titrediğini söylüyorlar. Koç Yıldırım da bölgede herkesin özgüven eksikliğiyle yetiştiğini vurgulayarak oyuncularına anlayış gösteriyor; oysa filmden anladığımız kadarıyla kaybetmeye tahammülü olmayan birisi.

Bağlar Belediye Basketbol Kulübü, hem erkekler hem de kızlarda genç takımları da olan bir organizasyon. Mütevazı hedefleriyle, yoksulluk ve yoksunluklarla ve şiddetli bir politik atmosferde mücadele ediyor. Kendi salonlarına, antrenman ve maçlar için sıradan bir servis aracına sahip olmaları zaman almış. Yine uzunca bir zaman bekledikleri ve bir oyuncunun, "Doğu takımıyız diye bizim güzel formalarımız olmayacak mı" serzenişiyle bahsettiği sırtlarında isimleri yazan formalaraysa, ancak oyuncuların kendi aralarında topladıkları parayla ve Koç Yıldırım ile kulübün yollarının sürpriz biçimde ayrıldığı dönemde kavuşabiliyorlar.

Hoş bir sürpriz olmasa da, ben yine de açık etmeyeyim, izlemek en iyisi. Hemen akla, belgesel filmler sinemalarda oynuyor mu, sorusu gelecektir. Son yıllarda Ekümenopolis, Benim Çocuğum gibi belgesel filmler sınırlı sayıda salonda da olsa vizyona girebildiler. Anaakımda yer alan tuhaf komedi filmlerden fırsat bulabilir mi bilinmez ancak "Bağlar" bu olanağı ziyadesiyle hak ediyor. Bulamazsa da, Festival gösterimlerinde ve de çoğunlukla film ekibinin emeğiyle gerçekleşen özel gösterimlerde yakalanabilir.