İsmiyle müsemma

İsmiyle müsemma denilir ya, bir kişinin isminin ifade ettiği dış görünüşü ya da karakter özelliklerinin, o kişinin taşıyor olmasını anlatan bir deyim. Tabirin "mot a mot" karşılığı, bu tanımı karşılamıyor olabilir, biz yine de bu yerleşmiş deyimden yola çıkarak devam edelim.

Türkiye'de profesyonel futbol kulüplerinin son yıllarda sık sık isim değiştirdiğine tanıklık ediyoruz. Bu değişiklikler çoğu zaman, kötü yönetilen ve mali krize giren kulüplerin tepetaklak amatör kümeye gidişlerini durdurmak adına yapılıyor, kimi zaman da kuralların etrafından dolanmak adına. Tabi bir de, yıl aşırı değişen sponsorluklar yüzünden zincirleme isim tamlamasına dönen takım isimleri var, ama bu yazıda "esas" isimlerle ilgileneceğim. Zira, bu yeni isimler incelenmeyi hak ediyor. Önce işin tarihçesine bakalım kısaca.

1960'lı yıllarda deplasmanlı profesyonel ligin kurumsallaşması ve ülkede kentleşme oranlarının artmasıyla, üç büyük ilin dışında da futbol takımlarının kurulmaya başladığını görürüz. Bu ilk yıllarda, illerdeki takımların bir araya gelerek "il" takımı oluşturması yönünde bir eğilim olduğunu tespit etmek mümkün; en bilinen ve en başarılı örneği Trabzonspor. Kent ya da il takımlarının yanı sıra, daha az sayıda da olsa kamu kurumlarının takımlarının var olduğunu biliyoruz, Demirsporlar, Şekersporlar ve diğerleri. Sonraki yıllarda bu iki grubun yanına, kulüplerin yönetimini ya da mali sorumluluğunu üstlenen sponsor ve belediyelerin isimlerini taşıyan takımların da eklenmesiyle, bu dörtlü tablonun tamamlandığını söyleyebiliriz. Gerçekten de, İstanbul'un üç büyüklerini ilçe/semt takımları olarak kabul edersek, Gençlerbirliği dışında bu kümelerin hiçbirine dahil olmayan başka bir takım yok.

Son yıllarda beşinci bir kategorinin varlığından bahsedilebilir, tarihsel göndermeler içeren isimler. Takımların isimlerinin başına Osmanlı döneminde ülke topraklarına katıldıkları yılın, 1461 Trabzon örneğinde olduğu gibi konulabildiğini ya da Gökçekler'in son projesinde olduğu üzere, doğrudan Osmanlıspor isminin alınabildiğini görüyoruz (Bu gidişle sezon sonunda Süper Lig'e terfi alacaklar). Buna karşın, cumhuriyete ya da ulusal kurtuluş mücadelesine gönderme yapan isimlere de rastlıyoruz. İzmir'in, İl Özel İdaresi'nden devralınan, Tire ilçesinin takımı, Tire 1922 Spor ya da Fenerbahçe'ye en farklı iç saha mağlubiyetini tattırmasıyla tarihe geçen Aydınspor'un Amatör Liglere düşmesinden sonra, Belediye takımının isminin değiştirilmesiyle oluşan Aydınspor 1923 gibi. Daha ilginç isimler de yok değil. Muhtemelen alt kümeleri takip eden futbol delileri ya da azimli bahisseverlerden başka pek kimsenin ismini duymadığı, Halide Edip Adıvarspor isimli bir İstanbul kulübü var örneğin! Hemen heyecanlanmadan, ismin Cumhuriyet döneminin özgün figürlerinden Halide Edip ile olan bağının ancak dolaylı olduğunu, İstanbul'da bu ismi taşıyan mahallenin takımı olduğunu belirtelim.

Yazının başına dönersek, masa başında, bir yasal zorunluluğu yerine getirmek üzere alınan bu yeni isimler, kulüplerin karakteristik özelliklerini yansıtmaktan uzaklar. Özellikle yeni kurulan ya da yeniden yapılanma süreci geçiren kulüplerin, bir başka deyişle sıfırdan başlayan kulüplerin, kendilerine tarihsel göndermeli isimler seçmelerinin nedenini kestirmek zor değil. Sonuç olarak kimlik de, gelenek gibi icat edilen bir olgudur, öyle değil mi?