Dünya şampiyonası ve bir başka anti-doping harekatı

22 Ağustos'ta Beijing'de başlayacak olan Dünya Atletizm Şampiyonası öncesinde IAAF, ARD (Almanya) ve Sunday Times (İngiltere) işbirliğinde hazırlanan bir belgeselde dile getirilen iddiaların etkisini bertaraf etmeye çalışıyor. Uluslararası Atletizm Federasyonları Birliği, iki yılda bir düzenlediği bu en popüler organizasyonu öncesi, son yıllarda şampiyonalarda madalya kazanan atletlerden yaklaşık olarak 1/3'ünü doping şüphesi altında bırakan bu iddiaları, kendilerine ve spora açılmış "topyekün savaş" olarak niteledi.

Belgeseldeki iddialar, bu iki medya kuruluşunun ulaştığı - IAAF, "bunlar zaten gizli belgeler değil" diyor - yaklaşık olarak 5,000 sporcuya ait olan ve sayısı 12,000'i geçen kan testi sonuçlarının yorumlanmasına dayanıyor. İnanılması güç sayıdaki raporu yorumlayan uzmanlar, özellikle dayanıklık gerektiren orta ve uzun mesafe koşularında (800 m ve üstü) yer alan atletlerin kan değerlerinin alışılmadık seviyelerde olduğunu belirtiyorlar. Bu belgesel-haber için konuşan iki doping uzmanı, 2001-2012 yılları arasında dünya şampiyonaları ve olimpiyatlarda orta ve uzun mesafe koşularında kazanılan madalyaların sahiplerinin yaklaşık 1/3'ünün kan testi sonuçlarının şüpheli olduğunu ifade ediyor. Burada bahsedilen anomali, "kan dopingi" olarak adlandırılan bir yöntemle oluşabiliyor. Çeşitli yöntemlerle uygulanabilen bu doping türü, vücuttaki kırmızı kan hücrelerinin sayısının arttırılarak, kan dolaşımının hızlandırılmasını sağlıyor. Bu noktada, BBC'ye konuşan Birleşik Krallık Anti-Doping Ajansı'ndan Nicole Sapstead'in hatırlatmalarına kulak kabartmakta yarar var. Sapstead, atletlere ait kan değerlerinin belirli bir çerçeve içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini, bu çerçevenin içinde, yarış/antrenman öncesi ya da sonrasında testin yapıldığı yerin rakımından, sporcunun o andaki fizyolojik durumuna kadar birçok değişkenin yer alması gerektiğinden bahsederek, bu veriler değerlendirilmeden, kan değerlerinde rastlanan olağan dışı sonuçların nedenlerinin anlaşılamayacağını söylüyor. 

Bu tartışmalar devam ederken, birkaç gün önce IAAF yeni bir açıklama yayınlayarak, bir süredir sürdürmekte oldukları eski test sonuçlarının yeniden değerlendirilmesi olarak tanımlanabilecek çalışmasına ilişkin bazı sonuçları duyurdu. (Anti-doping kurallarındaki son değişikliklerle, sporcuların test sonuçlarının 10 yıl boyunca yeniden incelenmesi mümkün ). Federasyon yetkilileri, 2005 Osaka ve 2007 Helsinki Dünya Şampiyonalarında yapılan, 28 atlete ait test sonucunda olumsuz bulgulara rastlandığını bildirdiler. Kısacası IAAF, dopingle mücadele konusunda üzerine düşeni yaptığını savunuyor. Bu noktada atletizmde, diğer birçok branşa kıyasla, dopingle mücadelenin daha etkin biçimde yapıldığını söyleyebiliriz. Örneğin uluslararası yarışlara katılan atletler, Atlet Biyolojik Pasaportu adı verilen ve dopingin biyo-göstergelerini izleyen bireysel elektronik dokümanlarla takip ediliyorlar. Son yıllarda, aralarında Türkiye'den de bazı sporcuların olduğu doping cezalarının önemli bir kısmı, biyolojik pasaportlardan elde edilen bulgular sayesinde tespit edildi. Bununla birlikte Atletizm, dopinge en sık rastlanan ya da dopingin en sık tespit edildiği sporlardan birisi. En popüler disiplinlerinden birisi olan 100 metre (E) tarihindeki en iyi 5 dereceye sahip olan atletlerden, Usain Bolt hariç 4'ü, doping nedeniyle çeşitli cezalar almış isimler. Bu nedenle, atletizmin de bisiklet sporunun yaşadığı itibar kaybını yaşamakta olduğu yorumlarına şaşırmamak lazım.

Bu kadar dopingden bahsettikten sonra, heyecanlı geçmesi beklenen yarışlara, iddialı atletlere, yeni rekor olasılıklarına geçmek biraz tuhaf gelebilir. Zaten bazı atletlerin performansı da, dopingle olan ilişkilerinden ötürü merak ediliyor. ABD'li sprinter Justin Gatlin, 2006 yılında aldığı 4 yıl men cezasının ardından, kariyerinin en iyi derecesini bu yıl 33 yaşında koştu. Gatlin'in 9.77'si, uzun mesafe koşucularının aksine, sprinterlerin performanslarının yaş ilerledikçe düşüşe geçiyor olması nedeniyle, pek inandırıcı bulunmadı. 100 metrede Bolt, sakatlık sonrası toparlanmaya başlamış olsa da, henüz formunun zirvesinde değil. Bu durum, 100 metrede uzun yıllar sonra bir şampiyonluk mücadelesinin yaşanabileceğini gösteriyor. Bolt'un yurttaşı Fraser-Pryce ise her zamanki gibi rakipsiz ve kadınlar sprint koşularını domine etmeye aday.

Bir başka yıldız Mo Farah, bir önceki şampiyonada elde ettiği 5.000-10.000 şampiyonluklarının ikisini de savunmaya çalışacağını açıkladı. Farah, bu gerçekte hiç kolay olmadığı gibi, kulağa da kolay gelmeyen iddialı hedefe ulaşırsa, Oregon Project soruşturması* ile uğraştığı yılı, muzaffer bir edayla tamamlamış olacak. Farah'ın başını çektiği Britanyalı atletler, 2012 Londra Olimpiyatıyla gerçekleştirdikleri atılımı, Dünya Şampiyonasına 63 sporcudan oluşan kalabalık bir kafileyle katılarak sürdürüyorlar.

Büyük kafilelerden en kalabalık olanıyla devam edelim. 130 sporcuyla şampiyonaya gelecek olan ABD'de dekatlonun büyük ismi Ashtor Eaton, 400 metre LaShawn Merritt ve diğer birçok şampiyon, ünvanlarını korumak isteyecekler. Yine de bu geniş kafilenin serüveninde en çok, Jamaika ile gireceği hem ferdi, hem bayrak sprint yarışlarındaki rekabet ilgi çekecek. Tyson Gay ve yukarıda bahsettiğimiz Gatlin'in yanısıra, Oregon soruşturması esnasında genç yaşta steroid kullandırılmak zorunda bırakıldığı iddialarıyla gündeme gelen, Mo Farah'ın takım arkadaşı Galen Rupp da kadroda. Ancak ABD kafilesinde esas tartışma, Nike firmasının ürünlerini kullanmayı reddeden Nick Symmonds'un takıma alınmamasıyla yaşandı. 800 metre koşucusu atlet, anlaşmalı olduğu firmanın ürünlerini kullanmak istiyordu fakat, doping araştırmasından geçmekte olan Oregon Projesinin sahibi olan Nike firmasının sponsorluğu, parayı verenin düdüğü çaldığını bir kez daha göstermiş oldu.

Uzun yıllar boyunca yanına bile yaklaşılamayan iki rekoru tarihe gömen iki atletten de bahsedelim. Genzele Dibaba, 1993 yılında 1500 metre rekorunu elde eden ve daha sonra uluslararası yarışlarda ismine pek rastlanmayan Çinli atletin şüpheli rekorunu, 1 ay önce kırmayı başardı ve 5k ile 10k yarışlarında tartışılmaz üstünlüğü olan Ethiyopya'nın, daha kısa bir mesafede ürettiği ilk rekortmen oldu. Önümüzdeki seçimde IAAF başkanlığına aday olması beklenen Sergei Bubka'nın rekorunu geçtiğimiz yıl 1 cm. ile geliştiren Fransız sırıkla atlamacı Renaud Lavillenie de, ülkesinin en büyük şampiyonluk umutlarından olacak. Hava şartları ve diğer koşullar da bu sporculara avantaj sağlarsa, bu rekorların geliştirilmesine tanıklık edebiliriz.

Gelecek hafta, Şampiyonadaki iddialı atletler ve heyecan vaat eden yarışlardan bahsetmeye devam etmek üzere burada duralım. Organizatörler, 2008 Olimpiyat Oyunlarının ana merkezlerinden birisi olan "Kuş Yuvası" stadyumunda akşam yarışlarının büyük ölçüde dolu olacağını şimdiden söylüyorlar. Doping cezalarının artması sporun güvenilirliğini sarssa da, izleyici ilgisi artarak sürüyor, en azından şimdilik.


* Oregon Projesi ve Koç Salazar hakkında yürütülen araştırma üzerine önceki bir yazım. http://haber.sol.org.tr/yazarlar/nazim-sinan-odabasi/atletizmin-ornek-ku...