Doping hikayelerinin gölgesinde şampiyona

Atletizmdeki en yeni anti-doping harekatı üzerine çıkan yazımın mürekkebi kurumadan, atletlerin biyolojik pasaportları üzerinde yapılan değerlendirmelere dayanarak daha önceden verilen bir cezanın, yasal olarak kesinleştiğini okuduk. 2012 Olimpiyatında 1500 metrede altın madalya alan Aslı Çakır Alptekin'in kan değerlrindeki anomali üzerine IAAF tarafından verilen ancak Türkiye Atletizm Federasyonu ve Alptekin tarafından CAS tahkim mahkemesine götürülen ceza, tarafların uzlaşmasıyla, tahkim duruşması görülmeden kesinleşmiş oldu. Buna göre sporcunun, 2010 Ağustos-2012 Ağustos döneminde katıldığı yarışlarda elde ettiği dereceler geçersiz sayıldı ve Alptekin, olimpiyat şampiyonluğu da dahil olmak üzere bu süreçte kazandığı madalyaları kaybetti. Bu yeniden değerlendirme yönteminin isabetli olup olmadığının uzmanlar arasında halen tartışıldığını da hatırlatmak gerekiyor. 

Bu tartışma varlığını sürdürmekle beraber, bu yöntemle verilen doping cezalarına yenileri ekleniyor ve tartışmalar bir tarafa, Türkiye atletizmi açısından oldukça üzücü bir durumla karşı karşıyayız. Türkiye uluslararası atletizm yarışlarında, tarihin hiçbir döneminde iddialı sporcularla boy gösteren bir ülke olmadı. Bu sporseverler açısından hayalkırıklığı yaratan bir eksiklik olabilir, ancak bir anlamda olağan bir durumdur da; bir ülkenin bütün sporlarda iddialı olması, ya da herhangi bir sporda iddialı olması şart değildir. Başarılı olmak şart değil, ancak kurallara uymak ve temiz yarışmak öyle olmalı. Uluslararası spor karşılaşmaları, bir ülkenin tanıtımı, prestiji ya da gücü oranında kültürel hegemonyasıyla ilintiliyse eğer, bu platformlarda oyunu kuralına göre oynamamak ya da hile yapmak, en geniş kabul gören evrensel değerlerden birisi olan dürüstlüğe aykırı davranmak anlamına gelecektir. 2000'li yıllardan beri, atletizmde Türkiye formasıyla kazanılan birçok madalya geri alındı ve bu gidişle, ayyıldızlı formayı giyen atletlere şüpheyle bakılmaya başlanacak. Madalya için her şeyi mübah gören spor yönetimi anlayışının bir an önce bırakılması lazım.

Bu zorunlu girişten sonra, dün başlayan Şampiyonaya ilişkin ön notlarla devam edelim. Yazıda yer vereceğim branşları sübjektik bir yaklaşımla belirlediğimi baştan itiraf edeyim. Erkekler üç adım atlamada ilginç bir rekabet yaşanacak. 18 metreyi geçebilen ender sporculardan olan, Bir önceki dünya şampiyonu Fransız Teddy Tamgho, bu başarısına antrenör değişikliğinden sonra ulaşmıştı. Yeni antrenörü, atletizme uzun yıllar damgasını vuran bol madalyalı Ivan Pedroso, ülkesi Küba'nın, yüksek atlama dünya rekortmeni Sotomayor ile birlikte en büyük yıldızları arasındaydı. 2013 Moskova'da Tamgho'yu en çok zorlayan ise, bir başka Kübalı Pichardo olmuş ve atlet, gümüş madalyayı almıştı. Koç Pedroso, Tamgho'nun başarılarından, en az kendi sporculuğu döneminde Küba adına kazandığı madalyalar kadar mutluluk duyduğunu ve Kübalıların da aynı şekilde gurur duymaları gerektiğini söylüyor. İkili çalışmalarının önemli bir kısmını Havana plajlarında sürdürüyor ne de olsa. Tamgho ve Picardo'nun çekişmesi, rekabet ve dostluğa dair güzel bir hikaye sunmaya aday.

Altın madalya adayı sayısının çok olduğu branşlardan birisi de erkekler yüksek atlama. Öyle ki, bir önceki Olimpiyat Şampiyonu Ivan Ukhov (RUS) ve bir önceki dünya şampiyonu Bohdan Bondarenko (UKR) isimlerini gölgede bırakabilecek kadar çok sayıda sporcu, Şampiyonaya yüksek bir form seviyesinde geliyor. IAAF'in her sezon düzenlediği 6 "Diamond League" yarışından 5'ini farklı sporcular kazandı. Bunlardan birisi, Katar adına yarışan Mutaz Essa Barshim, 2.41 ile sezonun en iyi derecesine sahip. Diğerleri, Guowei (ÇİN), Tsyplakov (RUS) Fassinotti (ITA) ve Duffield (ABD). Yüksek atlamada halen Kübalı Sotomayor'a ait, 1993 tarihli bir rekorun egemenliği sürüyor. Sotomayor'dan sonra gelen atletler uzun yıllardır, 2.40'ı aşamıyordu. Günümüzde bunu başarmış ve başarabilecek olan sporcular var. Bu şampiyonada bu rekorun kırılması zor gözükmekle beraber, finalin gidişatına göre 2.46 deneyecek atletler olabilir.

Her şampiyonanın olmazsa olmaz bir azim hikayesi vardır. ABD'li Aries Meritt, 110 Metre Engelli (E) dünya rekorunu kırıp, olimpiyat şampiyonu da olduktan sonra, genetik mirastan kaynaklandığı söylenen bir böbrek hastalığına yakalanmıştı. Böbreklerinin çalışma kapasitesi %15-20 dolayına düşen bu zor branşın sporcusu, 2013-14 sonbahar ve kış aylarını hastanede geçirdikten sonra, yeniden antrenmanlara ve yarışlara başladı. Bu rahatsızlıktan sonra hiç yarış kazanamamış olsa da, son dönemde aldığı 13.12'lik dereceyle, ABD takımında yerini almayı başardı. 110 M engellinin ABD egemenliğinde bir branş olduğu ve son 15 yılda, 2 Kübalı (Garcia ve Robles) ile bir Çinli (Xiang) dışında kimsenin bu egemenliği kıramadığı düşünüldüğünde, takıma seçilebilmenin bile Meritt için yüksek bir engeli aşmak anlamına geldiği anlaşılıyor.

Son olarak, biraz iş, biraz gezi amacıyla geldiğim Saraybosna'da kalmakta olduğum yeri işleten arkadaşların duyduğu heyecanın hatrına, 800 metre (E) yarışından bahsedelim. Boşnak arkadaşlarımızı heyecanlandıran, bu yıl dünyanın en iyi derecesini bir vatandaşları, Amel Tuka'nın koşmuş olması. Bir Bosna-Hersekliden pek de beklenmeyen bir başarı. Bununla birlikte 800 metre, hem kadınlar hem erkeklerde bayrak çeşitliliğinin olduğu bir branş. Orta mesafe koşularında, Orta ve Doğu Avrupalı atletler ile Afrikalı atletler aynı anda iddialı olabiliyorlar; branşın 3000 metre engelli ya da 100-200 metre yarışlarındaki gibi mutlak hakimi olan bir ya da iki ülke yok. Tuka'nın yanısıra, Adam Kszczot (POL) da eleme serisini rahat biçimde kazandı. Bu iki atlet, önceki dünya şampiyonu Mohammed Aman (ETH) ve dünya rekortmeni David Rudisha (KEN) yı zorlayabilecek isimler arasında yer alıyor.

Son olarak, genelde gözlerden kaçan ve ancak altyazılar ya da özetlerden takip edilen çoklu yarışmalardan, heptatlonun bugün sonuçlanacağını hatırlatalım. Son üç yarışın öncesinde, ilk iki sıra için 2 Britanyalı, Ennis-Hill ve Johnson-Thompson arasında ve bronz madalya için ise 3 belki de 4 farklı atlet arasında mücadelenin devam edeceğini görüyoruz. Saniyelerle ifade edilen yarışlar ya da atlayışlarla, çabucak sonuçlanan branşların aksine heptatlon ve elbette dekatlon, atletizm şampiyonalarında lig heyecanı yaşatan, puan hesapları yaptıran disiplinler. Yine bugün, 100 metre (E) yarı-final ve finalleri koşulacak. Usain Bolt'un formu en üst seviyesinde değil ve geçmişte hepsi çeşitli doping cezaları almış olan Asafa Powell (JAM), Tyson Gay (ABD) ve Justin Gatlin (ABD) karşısında ne yapacağını merakla izleyeceğiz.