Bay Geçmek

Biraz paslanmış bir tabir başlıktaki. Turnuva fikstürlerinde verili bir maç günü herhangi bir takımla eşleşmeyen takım için kullanılır, yanılmıyorsam ligde en son, 19 takımın mücadele ettiği 1988-89 sezonunda her hafta bir takım, matematiğin doğal sonucu olarak "bay" geçiyordu.

Futbolseverlerin bu sezonu bay geçmesi için yeterince neden yok mu? Ligde mücadele eden 3 takım, UEFA turnuvalarına katılmaktan men edilmiş durumda. Ligin yönetim katına bakalım tarihin en başarısız Dışişleri Bakanının, Başbakanlıkla mükafatlandırıldığı ülkemizde, geçenlerde yaşamını yitiren Süleyman Seba'yla aynı koltuğu paylaşmış olmasına insanın kendisini güçlükle inandırabildiği bir zat-ı muhterem, bu koltukta sergilediği savurganlık ve kötü yönetime rağmen, "Yeni Türkiye" söylemini benimsemesiyle de gösterdiği biatın ödülü olarak bütün operasyonun başındaki adam. Bu kadar çelişki yetmemiş olacak ki, sezonu müteveffa Beşiktaş Başkanının ismiyle anma riyakarlığından geri kalmadılar.

Aslında bütün bunları ve buraya sığmayacak diğer olumsuzlukları sıralamanın da alemi yok e-bilet uygulaması, tutkulu taraftarların olduğu kadar, hatta bir bakıma onlardan da çok, futbol seyirciliğini bir boş zaman aktivitesi olarak gören çoğunluğun ayağını kesecek stadlardan. Bir bakıma yeni sistem, seyircileri bay geçmeye zorluyor.

Geçen sezonun son haftalarında uygulanmasına başlanan e-bilet sisteminin, tribünleri nasıl tenhalaştırdığını görmüştük yeni sezon da pek farklı başlamadı. Çaykur Rizespor taraftarları, bir tesadüf eseri geçen sezon ve bu sezonun ilk maçlarında Gençlerbirliği ile karşılaşmalarına rağmen, 29 Ağustos Cuma akşamı oynanan karşılaşmadaki seyirci sayısının, geçen yılın açılışının 1/10'u kadar olduğunu gösteren fotoğraflar paylaştılar. Benzer fotoğrafları Samsunspor taraftarları da palaşıyorlar, geçtiğimiz sezonun başlangıcında yaptıkları güzel koreografiyi anımsayarak. Öte yandan, bu yazıyı yazarken gelen başka bir habere göre de, Elazığ polisi, sahaları bakımda olduğu için iç saha maçını Elazığ'da oynamak durumunda kalan Şanlıurfaspor'un pasolig kartı olmayan taraftarlarını, değil stada almak Elazığ'a dahi sokmuyor. Haber, taraftar dernekleri tarafından henüz teyit edilememiş olsa da, bir meydanda yapılmak istenen bir mitingi yasaklamak için, bütün kentteki seyahat özgürlüğünü kısıtlamaya cüret eden devlet pratiğini de anımsayarak, benzer sahnelerin sezon boyunca yineleneceğini düşünebiliriz.

Kısacası, 40 yıl aradan sonra Süper Lig'e yükselen Balıkesirsporlular ve heyecanla yeni statlarını bekleyen Beşiktaşlılar vd. istisnaların haricinde, e-bilet alabilmek için istenen Pasolig kartını alan taraftar sayısı halen, "Yeni Türkiye" sevdalılarının istedikleri seviyede değil. Bu noktada, e-bilet henüz birkaç haftalıkken, 02.05.2014 tarihli soL Gazetesinde yayınlanan ve Avrupa'daki benzer uygulamalara karşı seyircilerin gösterdikleri tepkilerden örnekler verdiğim yazıma tekrar bakıyorum. Yazıda, Almanya'da seyircilerin, futbol yönetiminin ticarileşmeyi ön plana alan keyfi uygulamalarına karşı, tribünlere rağbet etmeme ya da televizyon yayınlarını izlememe gibi sessiz direnişlerinin zaman zaman olumlu sonuçlar doğurduğuna, hatta günümüzde Bundesliga'nın, Premier League'e nazaran daha "sosyal" bir lig olmasını bu direnişlere bağlayan bir yazara atıf yapmıştım. Türkiye'de de çekirdek taraftarların ve "çekirdekçi" seyircilerin, e-bilet karşısındaki tutumları sürerse, Federasyonun ve asıl irade olan AKP'nin üzerindeki basıncın artacağını ve en azından e-bilet'i gözden geçirmek durumunda kalacakları öngörüsünde bulunabiliriz. Aynı yazıda, İtalya Yüksek İdare Mahkemesi'nin, Tessara del Tifoso kartı üzerindeki çip vasıtasıyla, kullanıcı bilgilerinin kartın ait olduğu bankaya geçmesini, tüketici haklarına aykırı bulan kararından bahsetmiştim. Benzer bir gelişmeye geçtiğimiz hafta içerisinde tanıklık edebildik. Taraftar Hakları Derneği ve bu konuda insiyatif alan hukukçuların çabaları sonucunda, Reklam Özdenetim Kurulu, Pasolig kartın kendisi kadar pespaye olan reklamının bu haliyle yayınlanmamasını talep eden bir karar aldı. Kurulun kararında, özellikle T.C. kimlik numarasının "her yer"e verilebileceğini söyleyen metne vurgu yapıldığını görüyoruz. Bununla birlikte, taraftar hakları ve futbol hukuku üzerine çalışan avukatlar, bir twitter adresi de verelim: @futbolhukuku, Pasolig uygulamasının rekabet kurallarını ihlal ettiği yönündeki dilekçelerini paylaşıma açtılar ve Rekabet Kurumuna başvuruya hazırlanıyorlar. Daha önce Tüketici Mahkemesi ve Danıştay nezdinde iptal davalarının açıldığı da düşünülürse, Pasolig meselesinin mahkemede biteceğini düşünebiliriz. Şu hatırlatmayı yapmakta yarar var, asıl olan ve yasaya dayanan konu e-bilet, pasolig, e-bilet uygulamasında ortaya çıkan bir usul. Dolayısıyla pasolig kartın hukuka aykırı bulunarak iptal edilmesi, e-bilet sistemini sarsmakla birlikte, ilk başta tamamen ortadan kaldırmayabilir. Ancak birçok örnekte gördüğümüz üzere, toplumsal destekle sürdürülen hukuki mücadelelerin başarı şansı da oldukça yüksektir. Taraftar dernekleri seslerini duyurup, çalışkan hukukçular çabalarını sürdürdükçe ve çekirdekçi futbol seyircisi de bay geçerek bu çabalara destek verdikçe, sonuç almak hiç de zor değil.

Sosyal medyada ya da başka mecralarda, taraftarların birbirleriyle didişmeye devam etmeleri ve takım tutanlar arasında yer yer nefret ifadelerine varan atışmaların yaşanıyor olması kimseyi yanıltmamalı ve 2013 Haziranında tüm ülkenin elle tutup, gözle gördüğü gezi ruhunun solduğu endişesine sevk etmemeli. Taraftar hakları derneklerinin, bağlı oldukları takımları aşan dayanışmaları geçici ve Türkiye'ye mahsus bir olgu değil Mısır'dan İskoçya'ya hemen her yerde benzer öyküleri izliyoruz. Önemli olan, taraftarlığın yapısal bir parçası ve "işin tuzu biberi" olan kızdırma ve çekişmelerin, ayrışmaya ve çatışmaya vardırılmaması ve hayatın her alanına hükmeden ticarileşmeye karşı mücadelenin üstünü örtmesine mahal verilmemesi.