Antalya Film Festivali Tartışmaları - I

Yaz aylarında Antalya Film Festivali'nin Endüstri Bölümü olarak nitelenebilecek olan Antalya Film Forum için çalışmalara başlarken, popüler ismiyle Altın Portakal'ın, davet edilen uluslararası yıldızların kavgaları, jüri üyelerinin yeterliliklerinin tartışılması ve ödül kazanamayan yönetmenlerin tepkileriyle de hatırlandığını ve diğer festivallerimize nazaran daha hareketli bir atmosfere girdiğimi düşünmüştüm. Beklediğim hareketliliğin küçük çaplı bir fırtınaya dönüşeceğiniyse öngörememiştim doğal olarak.

Yeterince yazıldı ve çizildi 51. Antalya Film Festivali, Ulusal Uzun Metraj Belgesel Yarışma Bölümü filmlerinin neredeyse tamamının çekilmesiyle doruğa çıkan sansür krizinin gölgesinde geçti. Ulusal Uzun Metraj (Kurmaca) Yarışmasındaki filmlerin yapımcı ve yönetmenleri, sansüre karşı tavır alırken, bu tavrı Festival'in içinde kalarak göstermeyi tercih etmeselerdi, Festival büyük ihtimalle, 12 Eylül Döneminden sonra ilk kez yapılamayacaktı. Sonuç olarak sinemacılarımız, jüri üyelerinin yarısına yakınının çekildiği, Belgesel Yarışmasının iptal edildiği, sonu gelmez tartışmaların yapıldığı, kalplerin kırıldığı bir Altın Portakal'ı geride bıraktılar.

Çekilenlerin neden çekildiği malum. Peki kalanları, hem de sansür girişiminde bulunulduğunu teslim etmelerine rağmen, orada tutan neydi? İlk akla gelebilecek açıklama, yarışma kapsamında verilen para ödüllerinden ve tanıtım imkanından mahrum kalmamak olabilir. Ancak birkaç nedenden ötürü bunun doğru olmadığını söyleyebilirim. Öncelikle, özellikle Belediyeler tarafından ihale usulüyle gerçekleştirilen festivallerin vaat ettiği, Türkiye ölçülerine göre yüksek sayılabilecek ödül meblağlarının, uzun zamana ve taksitlere yayılarak ödendiğini belirtelim. Sansür gölgesi düşmüş bir Festival'e katılmış olmanın getireceği tanıtımın da, filmin gişe başarısına her halükarda olumlu etki yapacağı söylenemez. Dolayısıyla, ulusal yarışma filmlerinin sahiplerinin, AKP döneminin parlayan sinemacılarından Kutluğ Ataman'ın anlaşılabilir noksanlığıyla imzalamış oldukları, "Alana Sahip Çıkıyoruz" deklarasyonunun içtenliğinden şüphe duymadığımı belirtmek isterim. Bu tavrı Festival'i boykot etmeden geliştirilmesini, sinemacıların, içlerine sinmediği durumlarda dahi, ne olursa olsun önemli bir ilk gösterim olanağı sunan bir festivale sırt çevirmelerinin zor oluşuna yorabiliriz ki, ben de bu durumun anlayışla karşılanması gerektiği kanısındayım. Bununla birlikte, geçtiğimiz hafta içerisinde, bir AKP sendikasının düzenlediği kısa film ödül töreninde yaşananlar da gösteriyor ki, 10 yarışma filminin yapımcı ve yönetmenleri, önümüzdeki yıllarda ödül alırken dayak yemek istemedikleri için bile Festival'e katılmayı ve meydanı boş bırakmamayı tercih etmiş olabilirler!

Öte yandan, bu vesileyle bir kez daha, ana akımın dışında kalan, kimi zaman art house, kimi zaman da bağımsız sinema başlıkları altında anılan filmlerin içinde bulundukları açmaz üzerinde durmak yararlı olabilir. Bu filmlerin üreticileri, proje aşamasından post prodüksiyon aşamasına kadar zamanlarının ve enerjilerinin büyük bir bölümünü, ortak yapım arayışları ve destek fonu başvurularına harcamak durumunda kalıyorlar. Üstelik, ana akım sinemadan bağımsızlaşmak ya da gişe başarısına odaklanmamak, film üreticilerinin yaratıcılıklarını her zaman olumlu yönde etkilemiyor. Nasıl kitlesel izleyiciyi hedefleyen filmler, kendilerini belirli kalıplarla sınırlama ihtiyacını hissediyorlarsa, bağımsız filmlerin ortaya koymak istedikleri estetik ve kullandıkları sinema dili de, çoğu zaman, başvurulan destek fonlarının ya da festivallerin çizdiği, elle tutulması zor olan kimi sınırların içinde kalmak riskiyle karşı karşıya kalıyor. Bunun sonucunda da, biraz daha açık yazmaya çalışayım, bir filmin künyesinde olumlu referans oluşturması gereken festivaller listesi, gişeye gelen izleyici tarafından geliştirilen, "festival filmiyse gitmeyelim abi" yargısına toslayabiliyor.

Bu yazıda, 51. Antalya Uluslararası Film Festivali üzerinden gelişen sansür ve sansüre karşı boykot tartışmalarını, bir festival emekçisi olarak değerlendirmeyi hedeflemiştim bu çetrefilli konuya bir giriş yapmış oldum. Haftaya bu noktadan devam etmek üzere.