70 yıl sonra

Geçtiğimiz yıl, içinde bulunduğumuz yıl ve önümüzdeki birkaç yıl içerisinde, uluslararası toplumu oluşturan önemli bazı kurumların ve Doğu Avrupa ile Balkanlardaki bazı spor kulüplerinin 70. kuruluş yıldönümleri kutlandı, kutlanıyor ve kutlanacak ( İkinci Dünya Savaşı'nın sona erdiği 1945 miladının, daha fazla yıldönümü getirmesi gerekmez miydi?). 1944 Bretton Woods Konferansının sonucu olarak IMF ve Dünya Bankası, temel kurumlar olarak ortaya çıkar ve ABD, kapitalist dünyanın finansal garantörü ve dolayısıyla yeni hakimi olurken, uluslararası siyasi dengeler ve barışın korunması da BM ve spesifik olarak, Güvenlik Konseyi'ne emanet ediliyordu. Öte yandan Sovyetler Birliği'nin, tarihin en yıkıcı savaşlarından birisini atlatmış olmasının yarattığı siyasi iklim, Doğu Avrupa'da sosyalist hükümetlerin kurulmasına zemin hazırlamıştır. Bu yıllarda, yeni ve uzun ismiyle Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti Başkenti Belgrad'da Kızıl Yıldız ve Partizan, Zagreb'de Dinamo, Saraybosna'da FK Sarajevo, Romanya'nın başkentinde Steau ve Dinamo Bükreşler, Bulgaristan'da CSKA Sofia ve başkaları, kurulan yeni düzenin spordaki yansımaları oluyorlardı.

Aradan geçen 70 yılda, ekonomide, siyasette, uluslararası ilişkilerde dönüşümler yaşandı. Bretton Woods sistemi, ABD'nin 1971 yılında tek taraflı olarak döviz politikasını değiştirdiğini ilan etmesiyle geçerliliğini yitirse de, IMF ve Dünya Bankası giderek artan sayıda ülkenin yönetiminde söz sahibi olmaya ve ABD de, hegemonyasını sürdürmeye devam ediyor. BM ilkeleri ve kuralları, özellikle Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra, birçok uluslararası krizde çiğnense de, BM ve Güvenlik Konseyi ülkelerin bir masa etrafına oturup sorunları konuştukları platformlar olma işlevini belirli ölçülerde sürdürüyor. Süreklilik-kopuş teorilerini sınamak için her daim elverişli konular.

Peki, tevellüdü yaklaşık 1945 olan futbol kulüpleri açısından, çeşitli uğraklardan geçmekle beraber belirli bir devamlılık sergileme halinin olduğu söylenebilir mi? Kuruluş hikayeleriyle birlikte ele alalım. Yukarıda andığım takımlar, değişen seviyelerde taban dinamiğine sahip olmakla birlikte, yeni kurulan sosyalist yönetimlerin insiyatifleriyle oluşturulmak gibi bir ortak noktaya sahipler. 2. Dünya Savaşı anti-faşist Sırp gençliğinin kurduğu, hali hazırda Balkanların tek Avrupa Şampiyonu (Şampiyonlar Ligi) takımı olma ünvanını koruyan Kızıl Yıldız, 45 milyon Euroya yaklaşan borçları nedeniyle Avrupa Kupalarına katılma ehliyetinden yoksun. Ordu takımı olmakla bilinen ve ismini yine 2. Dünya Savaşı'nın Yugoslav direnişçilerinden alan ezeli rakipleri Partizan'ın durumu biraz daha iyi. Arada bir Şampiyonlar Ligi ve daha çok Avrupa Ligi gruplarına kalıp, farklı mağlubiyetler alma şansına erişebiliyor. Bu iki takım da Yugoslavya döneminde, eşleşmekten çekinilen saygın rakiplerdi, günümüzde en son ne zaman önemli bir Avrupa Kupası galibiyeti aldıklarını hatırlamak pek kolay değil. Yine 1945'te, kentteki 3 takımın  birleştirilmesiyle kurulan Dinamo Zagreb, son 15-20 yılda, Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi'nde toplamda 11 defa gruplara kalmayı başarmış olsa da, bunların hiçbirisinde bir üst tura yükselememiş. Romanya futbolunun en yetenekli oyuncularını kadrosuna toplamak ve dönemin iktidarının örtük desteğini almasıyla bilinen, bununla birlikte 1980'lerde Avrupa'da da önemli bir güç olmayı başarabilmiş Steau'nun - Eski Yugoslavya takımlarından daha fazla maddi olanağa sahip olsa da - son yıllarda elde ettiği en büyük başarı, 2008-09 sezonunda Galatasaray'ı Şampiyonlar Ligi eleme turunda ekarte etmek.

Kısacası bu takımlar, kuruluşlarından 70 yıl sonra eski günlerini arıyorlar. Bu anlamda bir kopuştan söz edilebilir. Peki süreklilik yok mu, varsa nerede? Süreklilik ya da kopuş yaşanılan dönemden günümüze devreden özellik, kulüplerin yönetiminde dönemin elitlerine bağlı olmanın getirdiği tuhaflıkların, yeni dönemin yeni koşulları bağlamında sürüyor olmasında. Kızıl Yıldız'ın berbat mali durumu, Dinamo Zagreb'in kabadayı tavırlarıyla ünlü Başkanı Zdravko Mamic, UEFA kuralları nedeniyle Ordu ile olan bağı kesilmiş olan Steau Bükreş'in, Romanya'nın tartışmalı politikacısı Gigi Becali tarafından, kulüp hisselerini dağıttığı akrabaları aracılığıyla yönetilmesi vd. tuhaflıklar.

Yeni bir haber olmayacak ama kapitalizm, Doğu Avrupa futbolunu kelimenin tam anlamıyla duman etmiş durumda.