Suudi Arabistan’da neler oluyor?

Kral Selman'ın oğlu Prens Muhammed, 11 kuzenini, eski bakanların bazılarını ve çok sayıda işadamını yolsuzluğa bulaşmakla suçlayıp, tutuklanmalarını sağladı. Eğer maya tutarsa amcasının çocuklarını saf dışı bırakarak Krallığın Selman oğullarına geçmesini garantileyecek.

Tutuklamalar şaşırtıcı, çünkü bunların çoğu aynı soydan geliyor, aynı kaynaktan besleniyorlar. Büyük çoğunluğu Suudi sülalesi mensubu; hepsinin gelir kaynağı petrol gelirinden üremiş, bazıları finansal alana yatırım yapmış. Hepsi para babası, görgüsüzce para harcamaya alışıklar. Büyük çoğunluğunun ABD’nin yerleşik güçleri ile uzun süredir içli dışlı oldukları biliniyor, bazılarının doğrudan ortaklıkları var.

Selman oğlu Muhammed’in Trump’ın damadı Kuşner ile ahbab olduğu biliniyor. Trump Japonya’da başbakan Abe’ye silah satmaya çalışırken, damadı Kuşner de Prens Muhammed ile temas kurmayı ihmal etmemiş. Ajanslar duyurdu; Trump da durumdan memnun olduğunu belirten tweetini atmış.

Bütün bunlara rağmen, ABD’de bulunan ortaklar, yerleşik güçler, nasıl tepki verecekler? Merak konusu, fakat çok da fazla büyütmemek gerekir, çünkü Trump tepki verebileceklerin bazılarının ağzına bir parmak bal sürmeyi becerdi: 110 milyar dolarlık silah anlaşması yaptı.

Buna rağmen Trump'ı bypass edebilirler mi? İhtimal dışında değil, fakat muhtemel gözükmüyor. Amerikan yerleşik güçlerinin Trump’a yol vermeyeceği varsayımından hareket eden Talal gibi işadamlarının eksik hesap yaptıkları anlaşılıyor. Bu tutuklamalar Trump’ın seçilmesinin imkansızlığı veya seçilmemesi gerektiği üzerine gelecek inşa edenlerin zaptı rapt altına alınmasını yansıtmaktadır. Bunun ötesinde bir hesap var mı? Tartışılır. Trump’ın uzun erimli politikası var mı? O da tartışmalı. Kısa dönemli politikasında ne tür zik zaklar yapabilir bunu da zaman gösterecek.

Suudi Arabistan’da yaşanan güç mücadelesi ile ABD’de yaşanmakta olan güç mücadelesi arasında doğrusal bir ilişki olduğu net. Trump Muhammed’i, Muhammed de Trump’ı besleyebilir.

Öte yandan, veliaht Prens Muhammed’in modernleşme (aydınlanma ile ilgisiz) politikası Obama dönemi, yani Amerikan yerleşik güçlerinin politikasının devamıdır. Neoliberalizme uygundur. Bu bağlamda devamlılık mevcut.

Değişim ise tam da zurnanın zırt dediği noktadadır: Kraliyetin kalıcı el değiştirmesi meselesi. Kral Selman abisinin oğlunu veliaht prens olmaktan azledip, kendi oğlu Muhammed’i, 21 Haziran 2017’de, veliaht prens ilan edince işin rengi anlaşılmıştı. Trump bunu fırsat bilip, durumu onayladı. Trump ile Selman’ın siyasal çıkarları burada örtüştü.

Veliaht Prens Muhammed Trump’ı geçen yaz aylarında sınadı: Katar’ın İran ile işbirliği içinde olduğunu, terörizmi desteklediğini ileri sürüp Katar Emirliğine karşı yaptırım uygulanması stratejisini öne çıkardı. Trump önce sessiz kaldı, sonra iki tarafa da çok ileri gitmemeleri gerektiğini dayattı.

Diğer körfez ülkelerinde olduğu gibi Katar’ın da güvenliği ABD’nin savunma sistemi içinde olduğu için ne Katar ne de Suudi Arabistan ABD’nin çizdiği sınırların dışına çıkabildi.

Trump bunu seve seve yaptı, fakat öncelikle Suudilere yüz on milyar dollar civarında silah satış anlaşması imzalattı. Trump silah tüccarlarının desteğini kazanıp, kendi iktidarını sağlamlaştırmak istiyor.

ABD’nin yerleşik güçleri, bunun ötesine geçip, Suudi Arabistan’da devlet mülkiyetinde bulunan ARAMCO petrol şirketinin özelleştirilmesinin hızlandırılmasını istiyor. Trump iktidarını kaybetmekten kurtarmak için bu durumu fırsata dönüştürüp ABD’de bulunan yerleşik güçlerle modus vivendi yakalamak isteyebilir. Kral Selman da hanedanlığı kendi soyuna kalıcı hale getirmek için ARAMCO’nun özelleştirilmesine karşı çıkmayabilir. Oğlu Muhammed buna çoktan teşne olmuş durumda. Bütün bunlar olasılıklar içinde, müzakere edilen konular arasında olduğu anlaşılıyor. Müzakereler nereye evrilir, bunu yaşayarak öğreneceğiz.

Suudi Arabistan’da yaşanan güç mücadelesi Türkiye’yi nasıl etkiler? 11 Eylül hadisesi sonrasında Arap sermayesinin konuşlanacak yer aradığı dönemde, bugünkü kralın abisinin verdiği poz; sağına birini soluna diğerini oturtup, para akışını kısmen Türkiye’ye yönelttiği durum bir kez daha yaşanır mı bilinmez. ABD yönetimleri böyle bir görüntüye ikinci kez izin verir mi, bu da tartışmalı. Bilinen, köprünün altından epeyce su aktığıdır.

Daha vahimi, veliaht Prens Muhammed güç mücadelesinden zaferle çıkmak için İran’a karşı gerginliği artıracak sınamalara girebilir.

İran’a karşı İsrail ile işbirliği yapan Suudi Kralı, Mısır’ı da arkasına alırsa, ittifak pekişmiş olacak. O halde şimdilik Kral Selman’ın Yemen’den atılan balistik füzeye karşılık vermek yerine, İsrail ve Mısır’ın desteğini pekiştirmeye çalışması beklenebilir. Trump’ın ve Amerikan yerleşiklerinin tutumuna bağlı olarak gerginliğin artacağı veya azalacağını söylemek mümkündür.

Türkiye’de iktidar oynak bir zemin üzerinde bir oraya bir buraya savruluyor. Bu kıskaçtan çıkabilmesi kolay gözükmüyor; umarız bütün maliyetini halka yüklemez.

Emperyalizmin iyisi olmaz, ehveni şeri de bulunmaz. Rusya ile mi, ABD ile mi, Almanya ile mi ittifak içinde bulunmak ehveni şerdir sorusu yanlış seçenekler arasından birini tercih etmek anlamına gelir. Doğrusu bu duruma düşmemektir, emperyalistlerin hepsine karşı koymaktır.