Rusya’nın çekilme hamlesi

Putin’in son hamlesi nasıl okunabilir? Bu hamlenin Suriye’den tamamen çekilme olmadığı biliniyor. Rusya yönetimi askeri varlığının bir kısmını Suriye’den geri çekmeye karar verdiği, askeri üslerini korumak üzere gerekli gördüğü silahlı gücü Suriye’de bulunduracağı, S400 hava füze savunma sisteminin de buna dâhil olduğu, basında yeterince duyuruldu.

Bütün bunlar ne anlama geliyor? Herkesin merak konusu.

Putin, Rusya’nın Suriye’de koyduğu hedeflerine büyük ölçüde ulaştığını, böylece Suriye’den çekilme vaktinin geldiğini ilan etti. Hedeflerinden bir tanesi şu idi: Kuzey Kafkasya’da yer alabilecek İslamcı teröristlerin Suriye’de belini kırmaktı, bunu gerçekleştirdiğini düşünüyor olmalı. Bir başka hedefi şu idi: Suriye’de elinde tuttuğu iki askeri üssü uluslararası düzlemde tescil ettirmek, bu da gerçekleşti. Diğer bir ifade ile Rusya Doğu Akdeniz’den sökülüp atılamayacak noktaya geldi. Şöyle ki, 2011’de yapılan askeri müdahale esnasında Rusya’nın sessiz kalması ile Rusya Libya’dan çıkarıldı. Mısır’da önce dışlandı, sonra yeniden girmeye çalıştı, fakat Rusya’nın Mısır’da varlığına karşı ciddi meydan okumalar söz konusu oldu. Uçağının Mısır hava sahasında düşürülmesi karşısında Rusya büyük bir karşılık veremedi. Doğu Akdeniz’de tutunmak için yeterli değildi Mısır.  Hâlbuki Doğu Akdeniz’de tutunabileceği bir alan vardı: Suriye.  Üstelik bölgesel düzlemde yeni ilişkiler ağı kurmak imkânı da sunabilecek verimli bir ortam vardı. Putin bunu gördü ve Suriye yönetiminin arkasında durmaya karar verdi.

İran’da aynı gözlükle baktı, İsrail’e karşı Lübnan’da bulunan Hizbullah örgütüne lojistik desteği Suriye üzerinden verebilirdi, bu nedenle Suriye’yi kaybetmek istemiyordu. ABD Irak’ı üçe bölerek İran’ın Basra bölgesinde bulunan Şii Araplara yakın durmasına imkân sunmuştu. İran bunu sonuna kadar değerlendirmeye karar verdi: Suriye Irak merkezi yönetimi ve İran için önemli hale geldi.

İlk adım olarak Rusya 2013 Eylül ayı sonunda diplomatik bir hamle ile Suriye’ye yönelik askeri müdahaleyi önlemeyi başardı. 2118 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı ile askeri müdahale yerini siyasi mücadele ve müzakereye bıraktı.

İkinci büyük hamleyi 2014 yılı boyunca ördüğü ilişki ağını 2015 Ağustos ayında Rusya öncülüğünde İran, Irak, Suriye ve Lübnan Hizbullah’ının dâhil olduğu İstihbarat Paylaşım Merkezini Bağdat’ta kurarak yaptı. Bağdat’ta İstihbarat Paylaşım Merkezi kurma hamlesi ABD’ye rağmen gerçekleşti. Rusya bölgede ben de varım diyordu ve yeni bir işbirliği modeli sundu.

Eylül 2015’de ise Suriye yönetimi ile vardığı uzlaşı sonucu Rusya Suriye’ye davet edildi. Bu hamle ile Rusya, Suriye’nin geleceğinin belirleneceği Cenevre 3 görüşmeleri öncesinde Esad yönetimini ayakları üzerine basar hale getirmeyi amaçladığı anlaşılıyor.

Erdoğan-Davutoğlu çizgisinin izlediği Suriye politikası ise öngördüklerinin tersine sonuçlandı.  Şubat 2015'te ABD yönetiminin yayımladığı Ulusal Güvenlik Stratejisi belgesinde açıkça ima edildiği üzere Türkiye'ye Orta Doğu'da yeni bir manevra alanı sağlanmayacaktı. AKP çizgisi adeta buna uygun bir politikayı hayata geçirdi. Rus uçağını 24 Kasım 2015’de egemenlik hakkını ihlal ettiği gerekçesi ile düşürdü. Bu durum Türkiye'nin Orta Doğu'ya sokulmaması politikasının Rusya üzerinden gerçekleştirilmesine yol açtı. Rus uçağının düşürülmesine karşılık Rusya yönetimi S400 füze savunmasını Türkiye-Suriye sınırına yerleştirdi. Böylece ABD, Türkiye'nin Orta Doğu'da sınırlandırılmasını Rusya üzerinden gerçekleştirebildi. Türkiye'nin Irak merkezi yönetimiyle yaşadığı asker çekme/bulundurma krizi de bunun devamıdır. Tekrar tekrar gündeme gelecektir.

Rusya Suriye’nin geleceğini belirleyecek BM Güvenlik Konseyi kararını çıkartmak için çok uğraştı, ABD’yi ikna etti, sonuçta 18 Aralık 2015’de 2254 Sayılı BMGK kararı onaylandı.  

Rusya ateşkes anlaşması yürürlüğe girmeden önce Suriye’de alanı Esad yönetimini güçlendirmek üzere hazırladı. Muhalefetin belini kıracak hamleler yaptı. Hatta bu amaç için ateşkes anlaşması üç hafta ötelendi. Böylece Suriye yönetimi ateşkes sürecine eli güçlü girdi.

2254 Sayılı BMGK kararı gereğince Cenevre’de görüşmeler yeniden başladı. Aynı esnada Rusya Suriye’den askeri gücünün bir kısmını çekmeye karar verdiğini ilan etti ve uyguladı. Bu durum Rusya’nın Suriye politikasında kopuş değil, devamlılık olduğuna işaret eder.

Bu son hamle ile Rusya kime ne mesaj veriyor, bunun doğru okunması gerekir.

Rusya Esad yönetimine ne mesaj veriyor? Rusya Esad yönetimine üniter devlet yönetimini yeniden üretip üretemeyeceğini sınamasını istiyor. Rusya, ABD’nin Irak’ta yaptığını yapmak istemiyor, en azından öyle anılmak istemiyor.

ABD’ye verdiği mesaj şu: Rusya, Esad yönetimine karşı olan bütün muhalefete karşı mücadele etti, alanı Esad’a hazırladı, sıra sizde, haydi görelim IŞİD ve El Nusra’ya karşı Musul üzerinden başlatmak istediğiniz askeri harekâtı gerçekleştirin ve İslamcı teröristleri devre dışı bırakın diyor. Rusya ABD’den ateşkesin yürürlüğe girişinin engellenmesinin önüne geçmesini bekliyor. Ateşkesin sabote edilmesi durumunda sorumluluğun Rusya’da olmayacağı mesajını vermek istiyor.

Türkiye’ye verdiği mesaj şu: Erdoğan-Davutoğlu çizgisinin Esad yönetiminin üniter devlet yönetimini yeniden üretmesine destek mi olacak, köstek mi olacak buna karar vermesi gerektiğini ima ediyor. Esad yönetimine karşı yapılacak her hamle Suriye’nin bölünmesine yol açar, Suriye’de yaşanacak her bölünmenin Türkiye’ye etkisi olacaktır. Rusya Kuzey Suriye’de Kürt federasyonu oluşturulması önerisi karşısında nötür görünmek istiyor. Bu sorunu müttefikin ABD ile çöz diyor. Esad zor durumda olduğu için taktiksel çekilme yapmıştı, şimdi bu bölgeyi üniter yapı içine sokmayı öngörüyor, bakalım Erdoğan-Davutoğlu çizgisi nasıl bir tutum alacak, görelim diyor.

Putin Çarlık Rusya’sı gibi davransa da Çarlardan daha sofistike adım atıyor, Erdoğan-Davutoğlu Abdülhamid çizgisinden daha mahirane politika izleyebilecek mi, göreceğiz.

İki tarafın da hatırda tutması gereken ilk şey şu: Rusya Türkiye için, Türkiye de Rusya için yanlış düşman olur. Bakalım iki taraf da bu gerçeği içselleştirebilecekler mi?