‘Resmi durumu fiili duruma uydurmak’ lazım!

Yazımın başlığı AKP’li bir bakana ait. Bir TV söyleşisinde, kendisine “Alevi açılımı” hakkında yöneltilen bir soruya karşılık bakan, “Cemevi bir tekkedir”, “tekke ve zaviyeleri kaldıran yasalar yürürlükte olduğu sürece cemevleri yasal değildir”, “fakat cemevleri fiilen mevcuttur” dedi ve ekledi: “Bunu düzeltmek için resmi durumu fiili duruma uydurmak lazım.” Bu gerçekleşmeden demokratikleşme paketlerinden bir şey çıkmayacağı mesajını verdi. Tilki kurnazlığı!

“Resmi durumu fiili duruma uydurma” yöntemi uluslararası, bölgesel, ulusal ve yerel düzlemlerde yeni-sağ ve yeni-liberal iktidarlar tarafından, uzun süredir “ustaca” uygulanmaktadır. Uluslararası düzlemden iki örnek 1999 yılında güya-insani gerekçe ile Yugoslavya’yı (yalnızca Kosova değil) uluslararası hukuka aykırı olarak 79 gün bombaladılar. İllegaldi ve suç işlediler. Ardından “resmi durumu fiili duruma uydurmak” için 1244 sayılı BMGK kararını çıkardılar. Sorun çözülmedi, dönüştürüldü. Eskiden Arnavutlar baskı altındaydı, şimdi Sırplar ve Türkler baskı görüyorlar. Kosova’nın “denetlenmiş bağımsızlığı” da sürüyor, hem de 1244’e göre. İkinci örnek, 2003’de Irak’a karşı askeri müdahale yapılırken “Saddam yönetimi nükleer silah yapacak kapasiteye ulaşmak üzere, bu nedenle vurmalıyız” dediler. Yalana dayalı bilgi üretimi olduğu kanıtlandı. Sonradan “resmi durumu fiili duruma uydurmak” üzere Irak için BM’den karar çıkardılar. Irak’ta yarım milyon insan öldürüldü, sorun çözülmedi, dönüştürüldü. Irak üç parça, her gün onlarca insan öldürülüyor.

HES yapıp enerji sorununu azaltacağız dediler, nehirler üzerine onlarcası yapıldı, devam ediyor. Nehirler peşkeş çekiliyor. Yerel örnek mi? Bak Avanos’a, HES adına, güzelleştirme adına doğal çevre yok edildi: Doğal ekolojik sistem yok edildi. Balık tutmak mümkün olmaktan çıktı, yüzmek ne mümkün! Su Temmuz ayında buz kesiyor. HES’ler aç-kapa yapıp balık yumurtalarının ölü doğumuna yol açıyor. “Can suyunu kesemezsiniz” uyarıları dikkate alınmıyor, şikayetler karşısında “resmi durum fiili duruma uyduruluyor”. Mevzuat değişikliği mi? Hemen yapılıyor. Savcılar benim alanım dışında diyor.

ODTÜ-yol meselesi de çarpıcı bir örnek “mutabakat”a varıldığı söylendi. Şehircilik ve Çevre Bakanlığı, ODTÜ Rektörlüğü ile varılan mutabakatı yok sayıp, ODTÜ’nün önerisinin üzerine eklemeler yapıyor. Yeni rant alanları çıkacak. Sırtını dönmeye gelmiyor. İkinci yol için “tünel tekniği” tartışılır hale getiriliyor, ilerde ODTÜ’nün yerleşkesini ikiye yarabilmek için. Dahası da var Eymir Gölü’nü ranta açabilmek için, henüz taslağı olmayan hayali Gölbaşı planına gönderme yapılıyor. Elini veren kolunu kurtaramıyor. Büyükşehir Belediyesi iş makinaları ile 18 Ekim, Cuma gecesi, “eğitim aksamasın diye” bayramın son saatlerinde gece baskını yapıyor. Fiili durum yaratıp resmileştirmek için. Yeni-sağın timsali Bush yönetimi de Irak’a bayram günü saldırmıştı. ODTÜ Rektörlüğü ve Mezunlar Derneği illegal gece yarısı harekatını durdurmak için devlete ulaşmak istiyor: “Valilik, ses vermiyor”, “nöbetçi savcı bulunamıyor”. Melih Gökçek, mesajında “kendisine bayram süprizi yapıldığını” söylüyor. Zeka göstergesi! Ormanına sahip çıkan ODTÜ’lüler ve Yüzüncü Yıl sakinleri ise gaza tabi tutuluyor. Zorbalık.

Tebligatsız, illegal “ağaç kaldırma” operasyonu karşısında yapılması gereken, bu talimatı verenin açığa alınıp, soruşturma başlatılmasıdır. Başbakan ses veriyor: “Yol medeniyettir. (...) yolları açarak yolumuza devam edeceğiz.” Kırmızı ışık önüne koydukları “durmak yok yola devam” afişi misali. Uluslararası, bölgesel, ulusal, yerel düzlemlerde olduğu gibi, ODTÜ Ormanı’nda da “resmi durum fiili duruma uydurulmaya” çalışılıyor.

Peki, çözüm var mı? Yol plancıları sıkışıklığın rahatlatılması için şu önerileri dile getiriyorlar: i) Eskişehir yolu güzergahında Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yanındaki camiden sağa dönülerek Bilkent, YÖK vb. giden yoldaki sıkışıklığın azaltılması için düzenleme yapılmasını, ii) Atatürk Hastanesi’ne ve temeli atılan Şehir Hastanesi’ne erişimi kolaylaştıracak düzenlemelerin yapılmasını ve iii) Eskişehir yolundan Konya yoluna çıkışta bulunan sürtünmeleri azaltacak düzenlemelerin yapılmasını öneriyorlar. Bu düzenlemelerle trafik sıkışıklığının kısmen de olsa rahatlatabileceğini söylüyorlar. Dinleyen yok. Yeni yol yapılırsa sorun çözülecek mi? Hayır. Trafik sıkışıklığı 1,5 kilometre ötelenmiş olacak, çünkü dört şerit ileride ikiye iniyor. Çıkışlar ya kapalı ya da çok daralıyor. Kent merkezine akan yoğun trafik zorunlu olarak bir noktada sıkışır. Trafik sorununun çözümü ancak toplu taşımın geliştirilmesi ile mümkün olabilir. Ulaşım plancıları metro yapımının zorunluluk olduğunu bilimsel yöntemlerle gösteriyor, kulak vermek yerine sorunu dönüştürmek niye? 20 yıldır metro yapılsaydı bu sorun çözülmüştü. Çayyolu metrosunun açılışını niçin beklemiyorsunuz? Gökçek metro yapmadı. Çayyolu metrosunda olduğu gibi, yalnızca tüm inşaat işlerinde en kârlı kalem olan kazı ve dolgu işlerini seviyor. Anlaşılan, yerel seçimlerden önce sevdiği işi burada da bitirmek istiyor.

İslamcı yeni-sağ ODTÜ Ormanı’na da hakim olmak istiyor. Nâzım’ın dediği gibi “onlar umudun düşmanıdır, akar suyun, meyve çağındaki ağacın...” Can Yücel’in uyarısını hatırlayalım: “Kuzu gibi olun diyorlar, büyüyüp de ortaya çıkınca koyun gibi gütmek için.”