Güç sınamaları ve alternatif

Son iki haftada uluslararası, bölgesel ve yerel düzlemlerde yaşananlar ABD, AKP, IŞİD ve Kürt hareketinin (Barzani, PYD, HDP) izlediği politikaları netleştirdi. İleriye yönelik kısa ve uzun vadeli politikalara ilişkin önemli veriler sunmakta, açmaz ve alternatifin ne olduğuna işaret etmektedir.

Öncelikle bazı saptamalar yapalım: IŞİD, Irak’ın Şii bölgesinde bulunan Maliki yönetiminin gücünü sınamak için kullanıldı. IŞİD, Musul bölgesini hiç bir direnişle karşılaşmadan teslim aldı. Musul’dan sonra Kerkük üzerine saldıran IŞİD’ı Barzani’nin peşmergeleri durduramadı. Böylece Peşmergelerin gücü de sınandı. Bölgede bulunan petrol şirketleri IŞİD’ın saldırılarından etkilenmeye başlayınca ABD hava operasyonu yaptı ve IŞİD’ın Kürt Bölgesine girişi engellendi. IŞİD şu sıralar Kobani’ye saldırısını sürdürüyor. Kobani’ye ulaşmadan önce IŞİD güçlerini frenleyebilme imkanı elinde bulunan ABD, bunu yapmadı. IŞİD Kobani’de PYD’yi boğmak üzere saldırdı. Esad’ın düşürülmesi doğrultusunda ÖSO’ya destek vermekten kaçınan PYD, Obama ve Erdoğan-Davutoğlu’nun inayetine muhtaç bırakıldı.

Kısacası IŞİD “tetikçi” rolünü üstlenmiş durumda.

Bu durumu nasıl okuyacağız? Ben bunları güç sınamaları diye adlandırıyorum. ABD, IŞİD üzerinden yerel aktörlerin gücünü sınadı. Şii’lerin Sünni bölgelerde etkin bir savunma gücü olmadığı gösterildi. Barzani’nin peşmergeleri eğitilip donatılmadan ABD’nin sözünü ettiği yerel kara gücünü oluşturmanın henüz mümkün olmadığı, Peşmergelerin gücünün sınırlı olduğu ortaya çıktı. Diğerleriyle karşılaştırıldığında PYD, IŞİD’a karşı ciddi bir direniş gösterdi, fakat askeri lojistik desteğin Türkiye üzerinden gitmesine Erdoğan-Davutoğlu izin vermiyor, çünkü PYD Esad’a karşı kullanılmak ön şartını kabul etmiş değil, böylece PYD Kobani’de IŞİD tarafından dövülmesine izin verildi. PYD zamanla “yola” getirilir mi, bunu zaman gösterecek. Kobani’de PYD’nin yerleştirmek istediği, liberallerin de benimsediği, kapitalizm içinde “cemaatçi demokrasi”ye dahi izin verilmeyeceği de ortaya çıktı.

Bölgesel düzlemde Şeriatçı Sünni İslam’ı benimseyen IŞİD, üzerine düşen “tetikçilik” görevini yerine getirdi, yerel aktörlerin güçleri sınandı ve güçlerinin oldukça sınırlı olduğu ortaya çıktı. Bundan sonra IŞİD ancak Esad yönetimine karşı aynı “tetikçilik” görevini yürütürse işe yarayabilir, aksi halde ipi çekilecektir.

Bu süreçte bölgesel aktörlerin güçleri de sınanıyor. Tabii ki, bölgesel aktörler de ABD’nin gücünü sınıyor. Sınamalar halen devam ediyor.

Bu sınamaları tanımlamadan once Obama ve Erdoğan-Davutoğlu yönetimlerinin uzun dönemli politikalarını saptamakla işe başlayalım. ABD yönetimi defalarca IŞİD’ın Kobani’de ilerlemesinin ABD’nin uzun dönemli politikasını değiştirmeyeceğinin altını çizdi. Bunun anlamı şudur:

1) Uzun dönemde ABD, Erbil-Lazkiye hattında kendisine yakın yönetim(ler) kurmak ve Barzani’nin etkin olduğu Kürt bölgesinde bulunan petrolün dünya piyasasına aktarımını başkasına bırakmayacağını açıkça söylemektedir (hatırlayın petrol tankerleri ABD’nin izni olmadığı için denizlerde dolaşıyor ve satış işlemi gerçekleşirse de ancak İsrail üzerinden yapılabileceği açıkça söylendi).

2) Irak merkezi yönetiminde üç bölgenin temsil edilmesini istiyor ve IŞİD zamanla dönüştürülüp Sünni bölgenin temsilinde yer alması sağlanabilir.

3) Esad yönetimi yıkılırsa daha karmaşık bir durum ortaya çıkacağı için Esad’ın iktidarda kalması şimdilik ehven-i şer olarak değerlendiriliyor. Esad yönetiminin iktidarda kalıp kalmayacağına AKP yönetimi ile değil, Putin yönetimi ile karar vermenin ABD açısından daha anlamlı olduğu açıkça ifade ediliyor.

Erdoğan-Davutoğlu yönetiminin politikası nedir?

1) AKP yönetimi Suriye’de Esad’ın iktidardan kısa süre içinde düşeceğini varsaydı ve Suriye’de Sünni İslamcı bir yönetimin inşa edebileceğini, böylece Suriye’de nüfuz bölgesi oluşturabileceğini tahayyül etti. Evdeki hesap çarşıyı tutmadı Esad yönetimi direndi, ABD stratejisinde revizyon yaptı, Rusya ben de varım dedi.

2) AKP yönetimi, ÖSO’nun eğitilip, silahlandırılmasını istedi (AKP bunu inkar etmiyor, ikrar ediyor), Suudi Arabistan ve Katar’ın finansmanı ile ÖSO Esad yönetiminin üzerine salındı, fakat ÖSO beklenen etkiyi veremedi, ABD bu işi AKP yönetimi kendine yontuyor diye Ürdün, Katar ve Kuveyt üzerinden yapmayı denedi, fakat bu da bekledikleri etkiyi göstermedi. ÖSO’yu oluşturan bileşenler beş benzemez, küçük kişisel hesaplar peşinde koşan fırsatçı, lumpen ılımlı İslamcılardan oluştuğu için ABD bunlardan vazgeçti ki bu boşluğu IŞİD doldurdu. IŞİD Şeriatçı Sünni İslamın harfiyen uygulanmasını savunan, bu uğurda “tetikçilik” yapmayı dahi göze alan bir örgüt. ABD yerel ılımlı ve/veya radikal İslamcı gruplar olduğu gibi, diğer karşıt yerel örgütlerin güçlerini sınamak için IŞİD’a isteyerek, bilerek göz yumdu ve Obama bunu itiraf da etti. ÖSO yerine IŞİD’ı ikame etme konusunda AKP yönetimi ABD yönetimine gore daha temkinli oldu, çünkü AKP yönetimi dünya ölçeğinde IŞİD’e karşı tepkinin yükseldiğinin farkındaydı. Bu nedenle AKP açıktan IŞİD’i destekler görüntüsü vermemeye özen gösterdi, fakat bölgeye gönderdiği insani ve lojistik desteğin IŞİD’in eline geçtiğinin farkındaydı, AKP yönetimi aksini iddia etmemiştir.

3) Erdoğan-Davutoğlu yönetimi bütün bu süreçte Esad yönetimine karşı ÖSO’nun yanında yer alacak başka yerel güçlerle görüşmeler yaptığı anlaşılıyor. Barzani potansiyel ortak olabilirdi, fakat PYD Barzani’nin Erbil-Lazkiye hattında ilerlemesinin önünde engel oluşturdu. Hatırlayalım, Barzani PYD’ye karşı hendek kazdırdı. AKP yönetimi PYD ile defalarca görüşüp, PYD liderlerine Esad’a karşı ÖSO’nun yanında yer almasını aksi halde kendilerinden yardım beklememelerinin söylendiğini Davutoğlu ve Arınç defalarca dile getirdi. Erdoğan-Davutoğlu yönetimi Esad’ın PYD’ye terk ettiği bölgelerde nüfuz alanı oluşturmak istese de bunu başaramadı. Bu kendi başına bir güç sınamasıdır. ABD ve diğer aktörler AKP’nin gücünün ne kadar sınırlı olduğunu gördü.

4) IŞİD bölgede tetikçilik görevini yerine getirirken AKP’ye son bir fırsat çıktı: Kobani. PYD’nin potansiyel gücü IŞİD aracılığı ile zayıflatılıyor. ABD’de aynı politikayı sürdürüyor: IŞİD’a karşı hava operasyonları adet yerini bulsun der gibi yapılıyor. Erdoğan-Davutoğlu muhtemelen bunu da yanlış okuyor. ABD için uzun dönemli politika Erbil - Lazkiye hattında kendi istediği yerel güçlerden oluşan yönetimleri iktidara getirmek, AKP’nin etki alanı oluşturması için zemin hazırlamak değil.

5) Son olaylar AKP ile HDP, BDP, PYD arasında güç sınamalarına dönüştüğüne işaret ediyor. Kobani’de IŞİD’a karşı PYD’nin talebi – Türkiye üzerinden koridor açıp PYD’ye silahlı güç yardımının ulaşmasına izin verilmesi- karşılanmadı. Bunun üzerine HDP ve diğer Kürt örgütleri Türkiye ve yurtdışında gösteri yapılması çağrısında bulundu. Bu bir güç sınamasıdır, bu sınama iki taraf için de geçerli: biri diğerine sorun çıkartabilme kapasitesini gösterirken, diğeri bunun etkisinin ne kadar olacağını, yakılıp yıkılan varlıkların küçük esnaf, küçük ve orta ölçekli işletme sahipleri için ne kadar önemli olduğu ve buradan karşıt bir söylem çıkartabilme ve gerektiğinde çatışmayı körükleme imkanının bulunduğunu gösterdi. İki tarafta güçlerini sınadı, etkisinin ne olduğunu iki taraf da yanlış okumaktadır. Umarım sorun etnik çatışmaya dönüşmez, çünkü etnik-kimlik çatışması alternatif bir sistem inşa edilmesinin önündeki en büyük engeldir.

ABD’nin uzun dönemli politikası Erdoğan-Davutoğlu yönetiminin politikası ile kısmen çatışıyor, kısmen de örtüşüyor:

1) Erdoğan-Davutoğlu yönetimi 2011’den günümüze kadar Esad yönetiminin devrilip yerine Türkiye’nin etkili olacağı Sünni’lerden oluşan bir yönetimi iktidara getirmek istiyordu. 2011’de ABD ile AKP yönetimlerinin politikaları örtüşürken, zamanla ABD bu politikanın uygulanmasının zorluğunu (Esad yönetimi ciddi bir direniş gösterdiği için) gördüğü, Rusya ve İran’ın tepkilerinin büyük olacağını fark ettiği için politikasını kısmen değiştirdi. Halbuki Erdoğan-Davutoğlu eski pozisyonda devam ediyor ve bunu Davutoğu CNN International’da Christian Amanpour’a verdiği son röportaj da yineledi. Ancak, Erdoğan-Davutoğlu izlemeye çalıştığı Sünni İslamcı etki alanı oluşturma politikasını tek başına hayata geçirecek kadar güçlü değil. ABD bunu defalarca sınadı.

2) Erdoğan-Davutoğlu ÖSO üzerinden Esad’a karşı muhalefeti eğitip donatmayı isterken, ABD (Almanya ile birlikte veya ayrı ayrı) Barzani üzerinden eğit-donat programını uyguluyor. ABD yönetimi ile AKP’nin uzun dönemli politikaları çatışmaktadır, bu durumda ABD zaman içinde Erdoğan-Davutoğlu yönetimini kendi çizgisine çekmek için havuç-sopa formülünü uygulamakta tereddüt etmeyecektir. Erdoğan-Davutoğlu yönetimi de bazı konularda ABD’den daha kralcı, bazı konularda da ona karşı pozisyonlar alarak birbirini sınamaya devam edeceklerdir.

Burada asıl soru şu: Bu sınamalar döngüsünü bozmak mümkün müdür? Elbette mümkündür. Öncelikle kapitalist sitem içinde sorunların çözülmediğini, sorunların dönüştürülerek yeni bir formda yeniden üretildiğini bu nedenle de kapitalizm içinde çözüm aramak yerine alternatif, sosyalist sistem içinde sorunların çözülebileceğini görmek gerekir. Bütün bu yaşadığımız durumlar kapitalizm ve emperyalizmin döngüsel olarak ürettiği ve dayattığı sorunlardır. Alternatif sistemin nasıl kurulabileceğini, kısa vadeli hesaplar içinde olmadan ve egosu şişkin yalnızca ben bilirimci tutum içine girmeden tartışmak gerektiği açıktır. Aksi halde istesek de istemesek de herbirimiz farklı derecelerde olsa da bu döngünün ya çarkları ya da çarkın aşındırdığı parçalar olmaya devam ederiz.