Flört

Orta Doğu’da aktörler jeopolitik flört yapıyorlar.  Ticari çıkarlarına hâlel getirmeden,  birbirine karşı hasmane söylem içinde bulunan ikiz kardeşlerden – Netanyahu,  ABD’de görücüye çıktı, ikizi (bizimkisi) henüz sıra bekliyor. Dünyanın silahlı azmanı ABD ise flört etmek isteyenlerin sayısını artırmak istiyor. İsrail, Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan, Ürdün ve her şey yolunda gider ve nükleer silahları diplomasi yoluyla denetlenebilir kılarsa İran da flört edenler arasına katılabilir.

Obama’ya rağmen, 3 Mart’ta  Cumhuriyetçilerin patronajında ABD’de konuşan Netanyahu İran karşıtı söylemlerini yinelemenin ötesinde serzenişte bulundu. Netanyahu, İsrail’i diğerleri ile aynı kefeye koymayın demeye çalıştı. Bu, ABD’nin Orta Doğu politikasında İsrail’in eskisi kadar birincil konumda olmayabileceği endişesini ifade etmektir. Elbette İsrail’den tamamen vazgeçildiği anlamında yorumlanamaz.

Benzer endişenin hasım ikiz kardeşte de bulunduğunu belirtmek mümkündür.  Şubat ayında yayımlanan ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi’nde, Türkiye’ye biçilen rol birincil değildir. Başka bölgelerde daha önce oynayageldiği rolünü sürdürmesi öngörülmekle birlikte, Türkiye’ye Orta Doğu bağlamında kurulan denklemde önemli bir yer verilmeyeceği açıklanmıştır. Bu nedenle AKP yönetimi, Netanyahu gibi, bu durumdan kaygılı. 1 numara yapabilir mi bilinmez ama yakın gelecekte 2  numara, aynen Netanyahu gibi, ben de ABD’de konuşmak istiyorum derse şaşırtmaz. Fakat bizimkisi Netanyahu kadar şanslı olamayabilir, çünkü Netanyahu Cumhuriyetçiler tarafından destekleniyor, bizimkisine davet bile yok.

Orta Doğu’da ortaya çıkan durum şu: ABD’nin elinin altında çok sayıda hevesli var. Döneme uygun jargonla söylemek gerekirse; ABD’nin elinde çok sayıda “gönüllü” alternatifleri var. ABD bu gönüllüler arasından gönüllüler koalisyonu kurabilme imkanına sahip. Bölgesel düzlemde çok sayıda hevesliler arasında dilediği ile flört ediyor. Flört etmek isteyenler çoklaştıkça trafik de karışabiliyor elbet, fakat esas oğlan buna hiç aldırmıyor. Benimle iyi geçin, benim dümen suyumdan çıkma, yoksa diğerlerinin burnunu sürtmesine izin veririm diyor.

“One Minute!” ve Mavi Marmara olayları Netanyahu’ya işinin eskisi kadar kolay olmayacağını bizim 1 ve 2 numara marifetiyle göstermişti. Gösterdi göstermesine ama olan ölenlere oldu. Ayrıca Mısır yönetimi tekrar eski rolünü kaptı ve bizimki açıkta kaldı. ABD bir taşla iki kuşu birden indirdi.  

2 numara ısrarla beni denklemin dışında bırakmayın diyor. Barzani’yi güçlendirmek için IŞİD’a karşı kara harekatı yapılacaksa ben de katkı sunarım demeye hazır! Yeterki denklemin içinde olduğu görüntüsünü versin. Esas oğlanın umrunda mı? Nasıl olsa hevesliler çoklaşıyor. Sistem içi bölgesel oyunda kozlarını kolayca kaptırmayan İran bizimkinden daha şanslı gözüküyor IŞİD’ı zayıflatıp başka bölgelere gitmek durumunda bırakmak için. Obama yönetimi IŞİD’a karşı İran’ın daha kararlı olacağının farkında fakat İran dikkatli davranıyor: IŞİD’ın Suriye’ye karşı yönlendirilmesi yerine başka bölgelere sevk edilmesine sıcak bakacaktır. Bu tutumu ABD benimserse bizim 1 ve 2 numaralar işsiz kalabilir.

1 numara daha faris davranıyor, yeni Suudi kralı ile nikah tazelemeye çalışıyor. 2 numara bunun bir faydası olmayacağının farkında ve esas oğlana gerçek haseki benim demeye çalışıyor, fakat esas oğlanın elinin altında çok sayıda haseki var, 2 numara bunu hafife alıyor ve Türkiye’nin vazgeçilmez öneme sahip jeopolitik konumunu abartıyor. Tarih bidiğini iddia etse de, bilmediği açık. Jeopolitik önem ekonomik, askeri, teknolojik ve toplumsal destek ve doğru bağlamda doğru strateji uygulanmadığı durumda Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmaya da yol açabiliyor. Kısacası, kifayetsiz muhteris durumuna düşürür. Netanyahu dahi  haseki olmadığının farkına vardı. 1 numara bunu hissediyor olmalı ki diğer haseki gönüllülerine ulaşıp, birlikte davranalım demeye çalışıyor. Fakat bu da nafile, yeni Suudi kralı Mısır ile gözden ırak flört etmeyi tercih ediyor.

Anlaşıldığı kadarıyla esas oğlan hepsiyle de flört etmeye devam ediyor, tabii ki kiminle nerede buluşacağına da o karar veriyor.

Sistem içi jeopolitik flörtler böyledir, hiyerarşik ilişkiler ağının hegemonu herkesi keçi postu gibi kullanır. Marifet sistemin dışına çıkabilmektir. Elbette boğazına kadar batmış aktörler sistem dışına çıkamazlar (bkz. Saddam Hüseyin, Kaddafi vb).

Sistem dışı alternatif arayışı bizim sorunumuzdur, ister dış politika olsun ister iç politika, fark etmez. Unutmamak lazım, “deveyi yardan uçuran bir tutam ottur”.