Direnmek veya işbirliği yapmak

Tarihten ders çıkarmak gerekir aksi halde komik duruma düşülür. Tarihi örnekler emperyalist saldırılar karşısında direnenlerin varlığını sürdürebildiğini, emperyalizm ile işbirliğine girenlerin kısa süre sonra kaybettiğini gösteriyor. Vietnam ve Küba halkları emperyalizm ile işbirliğine girmeyip, direndikleri için varlıklarını sürdürebildiler. Bağımsızlık savaşları veren halklar da aynı kategoridedir. Türkiye’de gerçekleşen kurtuluş savaşını unutmamak gerekir mandacılık işbirliğini, bağımsızlık savaşı direnişi temsil etmiştir.

Ortadoğu’da yaşananlar ise tersine örneklerle doludur. Emperyalizm ile işbirliğine girenler önce manda yönetiminde kaldılar, uluslararası konjonktürün elverişli koşulları zamanla bunların bağımsızlıklarını elde etmelerine imkan sağladı, fakat dış politika, ekonomi ve savunma alanları her durumda emperyalistlerin kontrolünde kaldı.

Yakın geçmişte de benzer durumlar yaşandı. Saddam Hüseyin Irak-İran savaşında ABD ile işbirliği yaptı, daha sonra ABD’ye karşı duruş sergilemeye niyetlendi, fakat emperyalizm onu da yedi, çünkü işbirliği yapmıştı. 1990-91 Irak savaşında Suriye devlet başkanı Hafız Esad direnmedi, ortayolcu tutum sergiledi, 2003 savaşında ABD Suriye’ye karşı baskısını artırdı. Beşar Esad yönetimindeki Suriye direnmeyi başardığı ölçüde varlığını sürdürebilecek, işbirliğine girdiği durumda ilk fırsatta emperyalizm Esad’ın sonunu getirmek istiyor.

IŞİD ABD’nin ürettiği İslamcı terör örgütlerinin biçim değiştirmiş halidir, bunları Afganistan’da kullandı, “Arap baharı” adıyla sunulan yapısızlaştırma harekatında devreye soktu, şu günlerde çizmeyi aşıp batılı petrol şirketlerinin çıkarlarına zarar vermeye başlayınca ve ABD’li stratejistlerin tasarlayıp hayata geçirmeye çalıştığı jeopolitik yapılanmada ayak bağı haline geldiği için ABD (ve eskiden İngiltere’nin üstlendiği role soyunan Fransa yönetiminin desteğiyle)IŞİD’a karşı hava operasyonları yapıyor. Bunu yaparken uluslararası hukuka aykırı, kuralları yok sayan bir tutumla Suriye’den izin almaksızın Suriye’nin hava sahasını illegal olarak kullanıyor. Açıktır ki, Esad yönetimi zor durumda olduğu için bu duruma karşılık veremiyor.

Erdoğan-Davutoğlu yönetimi bıyık altından gülerek bu durumu alkışlıyor, muhalefet partileri de IŞİD’a karşı ABD’nin hava operasyonunu destekliyor. Dolaylı da olsa işbirliği yapıyorlar. Halbuki bu noktada, haydi Erdoğan-Davutoğlu yönetimini bir kenara bırakalım, çünkü bunlar ABD’den daha fazla kralcı tutum sergilemekteler, muhalefet partilerinin tutumu içler acısı. Önerilmesi ve savunulması gereken politika mevcut iken, seyretmek muhalefet partilerine ne kazandıracak? Bu noktada yapılması gereken şudur: Türkiye, Suriye yönetimi ile ilişkisini normalleştirme sürecine sokmalıdır. Bunu gerçekleştirmek üzere muhalefet partilerinin elinde çok sayıda araç mevcuttur. Erdoğan-Davutoğlu yönetiminin Suriye politikasının çöktüğü açıktır, bu açmazdan çıkış yolu Suriye yönetimi ile ilişkilerin normalleştirilmesi ile mümkün olabilir. Muhalefet partileri Erdoğan-Davutoğlu yönetimini bu noktada zorlayabilir. Bunu yapamadığı durumda emperyalizm yalnızca Erdoğan-Davutoğlu yönetimini değil, muhalefet partilerini de kuklaya çevireceğinden emin olabilirsiniz gerçeği görmek için tarihsel örneklere bakmak yeterli.