You Can Touch This

Onlarca kez karşılaşılmış bir durum olduğu için artık kanıksanması gereken bir davranıştır AKP Bursa milletvekili Hüseyin Şahin'inki. Hani şu başbakana olan sevgisini(!) dile getirmeye çalışırken kantarın topuzunu kaçırıp “başbakanıma dokunmak bile ibadettir” diyen yeni milletvekili var ya, ondan söz ediyorum.

Tipik bir ayarsızlık örneği olmasına karşın Şahin'in kendisi üzerinde durmaya niyetim yok doğrusunu isterseniz. Muhatabına duyduğu hayranlığı da borçlu olduğunu düşündüğü minneti de, o muhatabı karşısında kendini “küçülterek” ifade eden binlerce zattan biri de bu beyefendi. Yani yeni bir vakıa ile karşı karşıya değiliz.

Şahin'in önünü arkasını düşünmeden, dünyada sadece Başbakanı ile kendisinin yaşadığını sanması nasıl bir kendinden geçme halidir, tuhaf doğrusu. Sarf ettiği o cümleyi bir laik dile getirmiş olsaydı dindar kesimler ne derlerdi hepimizin malumu. Ama, şu “niyetin saf oluşu” gibi, -muhafazakar kesimin sadece kendi mensupları sözkonusu olunca hatırladığı- Şahin tarzı zatlara hoşgörü gerekçesi kılınmış iki yüzlü anlayış yüzünden, dindar camiadan tek bir itiraz gelmeyecek, göreceksiniz. Oysa, biliyorum beni ilgilendirmez ama, Şahin, inanmış olanların ibadet anlayışlarını hafifsiyor düpedüz. Bunun, kendisinin de -herhalde- mensubu olduğu kesimde hoş karşılanmayacağını bilmiyor olmasına imkan yok.

İslami açıdan sakıncalı olduğu için kullanılmaması gereken kelimeleri bile anlatan dünya kadar kitap var piyasada örneğin. Ben de de mevcut bir adet. Çok yakın bir meslektaşım, “yaratmak sadece allah'a mahsıstur” diye düşündüğünden “yaratmak” sözcüğünü asla kullanmaz yazılarında. Tesadüf kelimesini kullanmak, -kendiliğinden meydana gelmeyi ifade ettiği için- Allahı inkar anlamı içerdiği düşüncesiyle şirk kabul edilir kimilerince. Aynı şeyler “şans bana güldü” benzeri deyimler için de mevcuttur aynı gerekçeyle. Şahin'in herhalde bunlardan haberi vardır. İbadet sözcüğünün de paldır küldür kimi benzetmelere kurban edilmesi herhalde hoş karşılanmaz. Ama gözü dönünce bir insanın bu tür “ayrıntıların” bir önemi yok tabii ki.

“Bu da bir nevi ibadet” anlamına gelen bir cümle kurmuş aslında Şahin. Buna gercekten inanıyorsa, bu, tabii ki, iyi bir şey. Çok memnun olurum bundan. Başkalarının dini ritüelleri, mezhepleri küçümsendiğinde “iyi ama bunlar da bir nevi ibadet” deme şansım olur, en azından. Fanatik Taliban militanları, Afganistan'da kimseye zararı olmayan binlerce yıllık Buda heykellerini kaleşnikoflarla delik deşik ederek yok ettikleri sırada, “bu da bir nevi inanış” diyen bir Hüseyin Şahin olsaydı keşke. İkna ederdi. Başbakan'a dokunmanın ibadet olduğunu, şöyle mantıklı, akıllı, nihayet inanca uygun bir biçimde savunabilme rahatlığıyla (sahiden ne rahatlıktır bu böyle?) bu adamın ikna edemeyeceği tek bir Taliban mensubu tanımıyorum ben.

Bir kez daha belirteyim, tamam, bana düşmez ama kimi iman sahibinde de problem olduğunu düşündüğüm için, yönlendirenlerin onlar üzerinde biraz daha çalışmaları gerektiğine inandığımı belirteyim yine de. Hani şu, kadın erkek demeden müridleriyle, “zikir” sırasında cinsel ilişki yaşayan şeyh vardı ya, işte o, bir anlamda son derece masum bir zat benim gözümde. Cinsel ilişkiye de “badelemek” diyor bu adam hatırlatayım :). Çok bilgisiz de olsa herhangi bir “inanmış”, cennet karşılığı (bunu vaad etmiş şeyh efendi) nasıl kendisini sunabilir? Kabul, adam şarlatan, en kolay kullanılabilecek şeyi, yani dini kullanarak cinsel keyifler yaşıyor. İyi de kapısına gelenler nasıl kolayca ikna olabiliyor, kendilerini sunabiliyorlar böylesine? Kimi iman sahiplerinde de ciddi akıl yitimi var demek ki.

Hüseyin Şahin, bu tavrı karşısında, Başbakan'dan beklediği her neyse ona kavuşabilir mi bilemem, ancak, hayatta başarılı olmaması için bir neden yok. Biraz acemilik de var elbette. Kamu önünde değil de, daha özel bir ortamda söylenmiş olsaydı, başbakan bu “sevgi”yi karşılıksız bırakmazdı.
Buraya kadar zor dayandım, daha fazla kibar olamayacağım, gerçek düşüncemi söyleyeyim de rahatlayayım. Bu, bugüne kadar görülmüş dalkavuklukların en büyüğüdür. Söylemlerdeki dikkatsizlik yüzünden bile kişinin kolaylıkla fanatizmin hedefi olabildiği Türkiye'de, ölümlü bir başbakana dokunmayı “ibadetle” eş tutmak, bir akıl yitimi değilse gerçekten dalkavukluktur. Kişilik kayması bu tür bir şeydir işte. Sadece başbakanın gözüne girmek için insan kendisini bıu derece “sıfırlar” mı?

Feodal dönemde toprak emekçisi için toprak sahibi derebey herşey demekti. Varlığı, yaşamda kalışı onun sayesindeydi, öyle inandırılmıştı çünkü. Modern zaman toplumlarında efendi-köle ilişkisinin yerini, -en azından biçimsel olarak- eşit yurttaşlar aldı. Bunun farkında olmadığı anlaşılan Hüseyin Şahin kendisini bir birey olarak Başbakanla bir tutmuyor belli ki. Bir tutmak ne demek, Başbakan onun için bir ibadet ikonu. Akıl çağında, seçimle gelmiş, yarın gitmesi de çok normal olan birisinden bir “totem” çıkarma tutumu, dalkavukluğun ulaştığı son noktadır.

Sadece dokunmaya bile ibadet gözüyle bakan Şahin, başbakanı bir de kucaklasaydı, kendini herhalde “evliya” ilan ederdi, öyle görülüyor.

Onun cenneti neresi biliyor musunuz? Henüz söylemedi ama ben söyleyeyim: Türkiye Büyük Millet Meclisi.

Hergün orada başbakanıyla beraber çünkü. Tabii cennet'i orası.

Cehennemini de bir hatırlatan herhalde çıkar.

Herhalde.