Senfonik nemalanma

Zamana, zemine uydurulmuş yapıp etmeleri samimi bulanlardan olmadığımı söyleyeyim de, şu dünyaca ünlü olduğu belirtilen bestecimiz Selman Ada'yı neden takdir etmediğim daha iyi anlaşılsın. Ada, Süleyman Çelebi'nin 1410 yılında yazdığı, İslam Peygamberi'ne bir güzelleme niteliği taşıyan şiiri Mevlid'i, senfonik tarzda besteledi, duymuşsunuzdur. İşte ben bu Selman Ada adlı bestecimizin, ülkemiz atmosferine fena halde uygun bir işe soyunduğunu düşünüyor, inananların her önüne gelen tarafından kullanılan değerlerinden kendince bir zamanlamayla yararlanma yoluna gittiğine inanıyorum. Kusura bakılmasın. Oysa, özellikle sanatın konusu olmuş hiçbir şeye önyargılı olmamak gerektiğini bilenlerden sayarım kendimi.

Memlekette durum malum. Fırsatçılık, faydacılık, -daha çok sevilen tabirle- nemalanma, -daha açık deyimle- yamanma günün yükselen değerleri, söylemeye gerek yok. Bireylerin çoğu, hayatta kalabilmeyi işte bu yükselen “değerler”e sahip olmakla mümkün sanıyor. Selman Ada, bunlardan biri değilse bile, en azından mevcut memleket ahvallerine uyum sağladığını düşündürtecek bir iş yapmıştır nihayetinde. Tam yedi yüzyıldır varolan mevlid gibi, gerçekten güzel bir şiirin bestelenmesi için seçilen zaman en iyi niyetlimizde bile, bu işin samimiliği/sahiciliği konusunda kuşkular uyandırıyor.

Zamanın belirleyici olduğu anlar vardır çünkü. Sözkonusu zamanın ruhuna uygun yapıp etmeler samimiyeti zedeler. Mevlid, sadece bugün değil, herhalde dün de senfonik olarak bestelenebilecek bir şiirdi. Ama dünün “laik” atmosferinde Selman Ada'nın aklına bunu bestelemek gelmemiş belli ki. Tuluyhan Uğurlu adlı bir başka müzisyenimiz de kısa bir süre önce Kuran'ı senfonik olarak besteleyeceğini açıklamıştı, hatırlayanlar vardır. Çabuk geçtiği için en hızlı olgu sandığımız şu Zaman, kendisine bu kadar çabuk uyum sağlayanlar karşısında ne kadar yavaşmış meğer. İnsanoğlu/kızının hızına yetişmek ne mümkün.

Mevlid'in senfonik olarak bestelenecek oluşu, operaya, baleye hiç de sıcak bakmadığı bilinen AKP iktidarına atılmış bir gol olamaz mı peki? Çünkü, iktidar, bunu da, heykel örneğinde olduğu gibi, yasaklamaya kalksa herhalde pek iyi olmazdı bu, dünya kamuoyunun gözünde. Ama, bu iktidara atılmak istenen bir “gol”se eğer hedef pek tutturulamamış belli ki. Selman Ada gibilerinin kalesine giriyor sonuçta. Neden? Çünkü bu senfonik mevlid Cumhurbaşkanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı'nın himayelerinde gerçekleşiyor.

Herkes mevlidin senfonik dilde yazılmış olmasından çok ama çok memnun. Sevindirik bir hal var olaya karışmış olanlarda. Milletçe bunu beklermişiz meğer. Herkes gerçekten çok mutlu. Bense daha mutluyum. Çünkü katıla katıla güldüm bu vesileyle. Konserin dünya galasının düzenleyicilerinden olan şu meşhur Ahmet San adlı “organizatör”, “bu etkinlik bana U2 konserinden daha çok heyecan veriyor” sözleriyle açıkladı sevincini. Tek bir satırı doğruysa şu söylediğinin namert olayım. İnanarak edilmiş sözlerse ya da. Plastik cümleler bunlar çünkü.

Memleket bu. Artık tatillerimiz Umre'de geçiyor. Seda Sayan'ından, Nadire İçkale'sine, Cem Yılmaz'ından Mazhar Alanson'una kadar herkes “zamanın ruhuna uyma” konusunda çok ahlaklı(!) bir sınav veriyor. Kutsal toprakları ne kadar da severlermiş, milletçe görüp öğreniyoruz. Tüm ömrü boyunca yoksul kalmış olan gariban inanmış için ise değişen bir şey yok. O bu gidiş gelişleri izleyip duruyor sadece.

Balkonda çırılçıplak paparazzilere “yakalananSibel Can'ın, “türban takmayı isterdim ama evde kocam için giyiyorum” dediğini de anımsatayım bu arada. Binlerce insanın dışarda giyip, içerde çıkardığı türbandan söz ediyor Can. Herkesin nerede okunması ya da dinlenmesi gerektiğini bildiği Mevlid de opera salonunda yer buluyor kendine. Selman Ada da, Sibel Can da “değerlerden” nemalanmaya çalışırken şaşkınlığa düşmüşler maalesef. Bunların zamanın ruhuna uyayım derken işi şaklabanlığa döktükleri de çok ortada.

Mevlid de, bir çok benzeri şiir gibi elbette bestelenebilir. Sanatın konusu olmayacak bir şey yok şu dünyamızda. Ancak şu zamanlama bela bir mesele. Adamı, samimiyet sınavından sınıfta bırakır. Şu senfonik mevlid bestecileri, şu Ada'lar, San'lar, Rengim Gökmen'ler, bunlar sokakta gördüklerinde, yüzünü buruşturdukları türbanlıların değerlerinden nameler çıkaran zatlar olmayı hiç etik bir mesele olarak görmemişler çok belli ki. Onlar, iktidarın beğenmesini istiyorlar sadece her ne yapıyorlarsa. Yedi yüzyıldır Anadolu topraklarında söylenegelen mevlidin, AKP iktidarında bestelenmiş olmasını sanatsal bir çaba diye yutturanlara eyvallah.

Sanatlarıyla daim olsunlar.