Makbul “Kürd” olmak yetmez, sadık da olacaksın

Burjuva siyasetinde siyaset yapma yönteminin belden aşağı vurmak olduğunu söylemeye gerek yok, bilinen bir durum bu. “Belden aşağı” deyimi genellikle cinselliği çağrıştırsa da, kuralsız savaşma anlamına da geliyor. Dolayısıyla, içinde cinsel herhangi bir malzeme olmamasına rağmen Mehmet Metiner adlı AKP milletvekiline yapılan şu kaset şantajının da pekala belden aşağı vurmak olduğu söylenebilir. Faydacı bir yaklaşım bizim işimiz değil. O nedenle açıkca söylemekte sakınca yok: Mehmet Metiner'e yapılan tek kelimeyle ayıptır. Metiner başkalarına, özellikle siyasi karşıtlarına yönelik bu tür manevraları savunabilir ama bizler gibi “adalet duygusunu yitirmemiş” olanların savunabileceği bir durum değildir bu başına gelen.

Asla savunmayacağımız bir yöntemle de olsa, ortaya böyle bir durum çıkmışsa, biz de Metiner üzerine kelam edebiliriz haliyle. Ona yapılanın doğru olmaması, bu zata ilişkin değerlendirme yapmamıza engel değil tabii ki.

Kasette, bu zat, HADEP'de siyaset yaptığı dönemde, başbakanın yetersizliğinden, çapsızlığından, antidemokratik yapısı nedeniyle Kürt sorununu çözemeyecek oluşundan, son derece ağır ifadelerle söz ediyor. Bana göre de çok doğru tahliller bunlar.

Metiner, servis edilen bu kasete ilişkin tepkisini gösterirken, müthiş bir kişilik kayması sergiledi. İlk belirlemem budur. Durumu açıklayayım derken, önce kendisine karşı komplo yapıldığı feveranı ile gürlemesi, ardından “ses benim ama konuşma bana ait değil” gibi, duyanda hayret uyandıran tevillere gitmesi, çok sonra da “evet söyledim ama cahilliye dönemime ait laflardır bunlar” diyerek çark etmesi, nihayet önceki gün bir televizyon programında “başbakanımdan binlerce kez özür diliyorum” diyerek iyice dibe vurması gerçekten ibretliktir.

Ülkede insanları konuşmaya korkar hale getiren bir atmosfer bulunduğunu bizzat yaşayarak görmüş oldu böylelikle Metiner, inkar edemez. Türkiye işte bu hale getirilmiştir. Bir zamanlar, belki sonradan vazgeçtiğiniz kimi düşünceleriniz karşınıza, bir ikiyüzlülük yapmışsınız gibi çıkarılabilir. Ben, Metiner'in eskiden böyle düşündüğüne ama şimdi tam tersini düşünüp, Erdoğan'a inandığına inanıyorum. Metiner de bunu söylemeliydi. “O zaman böyle düşünüyordum, şimdi farklı düşünüyorum” demek neden zor olsun? Dedi aslında. Ama “ba'de harabi'l basra” (Basra harap olduktan sonra). “Komplodur, bana ait değildir” gibi tevillerin ardından söylediği için inandırıcı bulunmadı açıklamaları. Oysa bu tür durumlara düşmeyebilirdi. Bir zamanlar ortaya çıkacağı korkusunu duyduğundan değil, varsa eğer kendisine saygısından ötürü, yine varsa eğer seçmenlerine saygısı gereği her zaman önüne uzatılan mikrofonlarda, yazdığı köşesinde, kimse kendisine sormasa bile, “bir zamanlar Erdoğan için düşündüklerim bunlardı” demiş olsaydı, kimsenin ona söyleyecek bir lafı olmazdı. Şimdi o düşüncelerden vazgeçtiğini söylemesi için bu kasetin ortaya çıkması gerekiyormuş demek ki. Berbat olan bu. Ben de Erdoğan'ın yerinde olsam, inanmam ona.

Açıklamalarıyla yerlerde sürünüyor Mehmet Metiner. Bakın şu cümle, tüm bir hayat “felsefesini” yansıtır: “İçinde bulunan partinin siyaseti gereği söylenmiş laflardı”. Yani Erdoğan'a ilişkin o değerlendirmeler, HADEP'deyken yapılması gereken değerlendirmelerdir. Benim açımdan tercümesi şudur bu lafların: “Ben hangi partiye girsem, kendimin değil, o partinin siyaseti gereği söylenmesi gerekeni söylerim”. Kendine açıkca, “ben başkalarının borazanıyım” diyen birini ilk kez görüyorum.

Seçim çalışmaları sırasında, mercedes otomobilinin plakası adının baş harflerinden oluşuyordu Metiner'in. Özel olma durumunu abartmanın göstergelerinden biri de budur. Bir soyguncu da otomobilinin plakasına kendi adını yazdırabilir, buyrun özel olmaksa özel olmak. Nedir bu? Özel biri olduğuna, sanıldığı gibi etrafı değil, önce kendini inandırmak. Üstelik, bir mazlum ideolojisi olduğuna bir zamanlar inandığı İslamcılık'tan gelme biridir bu Metiner. Tamam ille de bir lokma bir hırka tarzı yaşamaz insan ama, ne oldum delisi de olmamalı bu kadar. Metiner'e HADEP'deyken parti atmosferi bunu gerektirdiği için tabii, Erdoğan'a hakaret etmek düşmüştü. Aynı Metiner AKP'deyken de Mercedes'inin plakasına adının baş harflerini vermişti. Bu da parti atmosferi gereği tabii ki. Partilerin birbirinden ne kadar farklı atmosferi var, görüyorsunuz.

Türkiye'de siyasetçi tipi Metiner'de iyice somutlaşmıştır. Ahlaki bir tutum alıp istifa etmeyi aklına getirmeyen, kepazelik ortaya çıktığı için özür dilemek zorunda kalan, bunu yaparken de kendini gerçekten itibarsız konuma düşürmekten çekinmeyen bir siyasetçi tipi. Gösterilecek örnek bellidir: Mehmet Metiner.

Arabanın plakasında görülmesini isteyecek kadar adına güvenen biriydi demek ki Mehmet Metiner. Adı şimdi sadece o plakada değil, yerlerde de kazılıdır. Üzerinden milyonlarca seçmen ezip geçebilir. Oradan kazıması çok zor artık.

“Başbakanımdan defalarca özür diliyorum” demek yeter mi sizce? Çapsız, yetersiz değerlendirmelerinden ne zaman, nasıl vazgeçtiği konusunda bu özrün içinde bir açıklama var mıdır? “Ben bu lafları söylediğim için özür diliyorum” demektir bu cümle sadece ama “siz asla çapsız değilsiniz” anlamına gelmez. Yani berbat bir durum bu.

İstifa etse, arabasının plakasındaki adını gururla taşıma şansı olur hiç değilse.

Gurur diye bir derdi varsa tabii.