Kefen

Daha önce de etmişti bu lakırdıyı. Ne zaman seçim vakti gelse “biz bu yola çıkarken kefenimizi giydik, öyle çıktık, öyle yürüyoruz” deyiveriyor. Bu kez bunu, girdiği seçimin siyasi yaşamının sonu olacağı korkusunu taşıdığı, kaybetmesi halinde de hukukla buluşacağı endişesi söyletiyor muhtemelen. Her hukuk karşılaşmasının neden aklına mutlaka ölümü getirdiğini kendi adıma merak ediyorum doğrusu.

Yandaşları, sevenleri bu cümlelere bakarak Recep Bey'in ne kadar “kahraman”, ne kadar “yiğit”, ne kadar “korkusuz” olduğunu düşünüyorlarsa pek bir fena yanıyorlar tabii. “Biz bu yola çıkarken kefenimizi giydik, öyle çıktık, öyle yürüyoruz”  cümlesi, cesur insanların ağzından çıkacak bir cümle değildir çünkü. Korku, hele de son raddesindeyse, kişide “cesur” olduğu sanısını uyandırır. Mezarlıktan geçerken çalınan ıslık cesaretten çok, korkunun belirtisidir, malum. O “ıslık” mezar sakinlerini(!) değil, korku sahibinin iç sesini bastırmaya yöneliktir. Recep Bey'in ıslık çalma yönteminin farklı oluşu yanıltmasın.

“Kefeni giyinik dolaşmak” yenilginin de peşinen kabulüdür haliyle. Kahraman insanlar “göze aldım” derler, bu “göze alma”nın da gereğini yaparlar. Kefenle yola çıkan, korkuya teslimiyetini başından ilan etmiş demektir. Dolayısıyla Recep Bey'in kefen edebiyatına sardırması gerçekten ciddi bir “cesaret kırılması” yaşadığını gösterir. Ama buna rağmen yine de bunu muhteremin “korkusuzluğuna” yoran varsa, kusura bakmasınlar, kurt karşısında ölmüş bir eşeğin korkusuzluğu neyse, Recep Bey'in “korkusuzluğu” da o türdendir. Kaybedecek bir şeyi kalmamışların cesareti(!) kuyruğu titretmeme çabasıdır son aşamada.

Korkusunu aşmayı başaramayanların “kahraman” kılığına bürünmeleri tabii ki korkaklara özgü bir tutum. Mücadele adamları ölüme hazırlanmazlar, (kefen, malum, ölümü karşılamaya hazır olma halinin sembolüdür), üzerine üzerine gider,  mücadele ederler. Ben “cesur” figürler arasında Saddam Hüseyin’i birinci sıraya koyarım. Emperyal kuklaların mahkemesindeki direnişi, idam sehpasına sakince gidişi yüzünden. O nedenle asıldığında yazdığım bir yazıda, hiç de tutmadığım bu kahrolası diktatör için, “yaşamıyla değil, ölümüyle kahraman oldu” demiştim. Hücresinde elinde Kuran tuttuğu bilinir ama “ben kefen giyerek bu yola çıktım” dediğini duyan olmamıştır.

Kefeni bilmem, ancak bunların gardroplarında bir dolu “gömlek” var. Recep Bey “milli görüş gömleği”ni çıkardıktan sonra önce Amerikan, ardından “köprüyü geçinceye kadar” AB, sonrasında da nihayet “Müslüman Kardeşler” gömleğini giydi, malum.  Hiç üstünden çıkarmadığı “gömlek”in ise mağduriyet gömleği olduğunu söylemeye gerek yok elbette. “Kefen” işte bu “Mağduriyet Gömleği”nin aksesuarıdır sadece.

Recep Bey, “kefen” edebiyatının diğer türevlerinden bugüne kadar hiç söz etmedi ayrıca. Onca zenginleşmesi karşısında aklına “kefenin cebi yoktur” vecizesinin geldiğini sanmam. Kefenden bu kadar sık söz ediyorsa biri, bunu da sıkıştırmalıydı araya. Yapmadı hiç. Yapmaz da. O da “kendisine toz kondurmayan” binlerce memleket evladından biri çünkü. Gerçekten sayıları binleri bulur bunların. Örneğin, onlardan biri olan İbrahim Tatlıses vurulduğunda komaya girmeden önce “neyi paylaşamıyoruz” dediğinde de aynı şeyi düşünmüştüm. Saldırganları asla haklı çıkarmaz tabii ancak kurşun sıkanlar da zaten piyasaya tek başına hakim olduğu, yani hiç de “paylaşımcı” olmadığı için öldürmek istemişlerdi onu. Bu yüzden  “neyi paylaşamıyoruz” sorusunun çıkacağı ağız Tatlıses’inki değildi ama o sanki, kendisiyle bir şeyler “paylaşılmamanın” mağduruymuş gibi davranmıştı. Ne kadar benziyorlar Recep Beyle birbirlerine.

Recep Bey deyince kefenini giyerek yola çıkan bir adamdan çok etrafı koruma duvarından geçilmeyen, her bindiği araç zırhlı olan bir zat geliyor gözümün önüne. Aslında kefenle falan değil, kendisine aşık Ethem Sancak’la, “iki silahım yüzlerce mermim var, ben ölmeden cumhurbaşkanına kimse dokunamaz” diyen Jöleli Yiğit”le “yola çıktığını” bilmeyen kalmadı memlekette.

Sahiden yanında taşıyorsa, şaklabanlıklarıyla alay konusu olan Sancak’la Jöleli’yi sarsın kefene. Her ağzını açtıklarında “ölüyor” çünkü bu adamlar.

“Kefen”siz gitmesinler bari.