Her Şey Vatan İçin!

Aklıevvel gazeteci, "kimbilir neler yaşamıştır" diye düşünmüş olmalı ki, eski bir Mossad ajanı olan İsrail'in kadın Dışişleri Bakanı Tzipi Livni'ye sormuş: "Vatan için düşmanla yatar mıydın?"

Şaşkın gazeteci, ajanlar dünyasını sadece James Bond filmlerinden öğrendiyse, Livni tersini bile söylese, ona inanmaz, "yatmışsındır sen" der büyük ihtimalle. Bunca Bond filminde gördüğü yalan olabilir mi? Ajan, kadın ajan da tabii, ülkesinin çıkarları için kendisini her anlamda "feda"ya hazır bir devlet görevlisidir madem, görevde ahlaki bir engele takılması ne mümkün? Tabii ki yatmış olmalıdır.

İsrail'de nasıl sonuçlanmıştır bu tartışma bilemem, haberimiz olmadı pek. Ama, böyle bir soru Türkiye'de de sorulmasın olur mu? Budala gazeteci tipi coğrafyalar üstüdür. İsrail, Türkiye fark etmez, her yerde mebzul miktarda var bu gazetecilerden. Bizdeki "sanat" dünyasının kadın ünlülerine de sormuş biri aynı soruyu: "Vatanınız için düşmanla yatar mıydınız?"

Bunu ancak bir erkek sorabilir, tahmin ettiğiniz gibi. Vatanseverliğin ölçüsünü anlamak için bile, meseleyi dönüp dolaştırıp cinselliğe bağlamak bir erkek tavrıdır. Kadınların pek aklına gelmez. Gelseydi keşke. Akıllı kadınlardan biri, örneğin bu tür erkek gazetecilerden birine "vatanın için bir başka erkekle yatar mıydın?" sorusunu sorabilseydi. Çünkü, o "erkek" gazetecinin sadece kadınların yapabileceğini sandığı bu tür bir fedakarlığı, hem de fedakarlıktan çok, isteyerek yapan erkek ajanla doludur istihbarat dünyası. Batı'da Sovyetler hesabına ajanlık yaptıkları ortaya çıkınca Sovyetlere'e sığınan, çoğu İngiliz, ajanın eşcinsel olduğunu bilmeyen yoktur. Oluşturdukları topluluğa şaka yollu, biraz da Komünist İnternational ile sözümona dalga geçmek için Hominternational (Homeseksüel İnternational) derlerdi bunlar.

Bu erkek ajanların çoğunun, gönül ilişkisi içinde oldukları erkeklere bilgi sızdırdıkları da yıllarca konuşuldu. O nedenle 1950'den beri eşcinselliklerini açıklamış kişileri işe almama yasağı vardır İngiliz istihbaratında. Cambridge Beşlisi diye anılan, Sovyetler Birliği hesabına çalışan bir grubun içinde iki eşcinsel ajan vardı ki, Batı'ya ciddi korku yaşatmışlardır, "Doğu Bloku"na bilgi sızdırdıkları için. Eşcinselliklerine elbette itirazım yok, ama ya vatan için" ya da hoşlandıkları için başka bir ülkenin erkek ajanlarıyla yattıklarını dünya alem bilir bu erkek ajanların.

Yani, İsrailli sersem gazeteci herhangi bir ajana bu tür soru soracaksa, bunlardan haberdar olmalı, sorunun muhatabının sadece kadınlar olduğunu düşünmemeliydi.

Türkiye'de, "vatan için düşmanla yatar mısın?" sorusuna verilmiş çeşitli yanıtlar var tabii. Aklı başında tek tepkiyi Tuğba Ekinci adlı olanı vermiş "Bir kadının yapacağı başka fedakarlıklar yok mudur?" diye. Harika bir sorudur bu tabii ki. Bu kadar aklı başında bir kadının, Türk popunun en bayağı örneklerinden, vıcık vıcık cinsellik kokan, "o şimdi asker, canı neler neler ister" şarkısıyla meşhur olması da ayrı bir tuhaflıktır benim açımdan.

"Vatan için düşmanla yatar mısın?" sorusu ahlaksız oluşu bir yana çok ama çok kışkırtıcı bir sorudur da. Örneğin, Livni, "gerekmişti ama yatmadım" dese, iyi bir vatansever sayılmayacak, "yattım" dese, hakkında, "kadın işte. Tek silahı olan cinselliği burada da kullanmış" denilecek. Soruyu soran gazetecinin bu soru yoluyla gidermeyi istediği merakı erkeklik güdülerinden kaynaklanıyor elbette. En mutaasıp kadının bile, mutlaka "makul" bir gerekçeyle, erkeklerle yatabileceğine olan inancını, soruyu yönelttiği kadınlara doğrulatmak amacında. "Yattım" yanıtından yola çıkıp, bu yanıtı veren kadının vatanseverliğini takdir etmek gibi bir amaç da yok burada. Mutlaka ama mutlaka, bir kadın, bir gerekçeyle bir başka erkekle yatar. Derdi, bunu doğrulatmak.

Memleketin, olduysa ben rastlamadım ama, antimilitaristlerinden, savaş karşıtlarından, feminist örgütlerinden ses seda çıkmadı bu rezil soruya ilişkin olarak, bildiğim kadarıyla. Asker koğuşlarında, askerlerin canının ne istediğini bütün Türkiye'ye ilan eden Tuğba Ekinci ile "ben de vatan için kadınlarla yatarım" diyerek işi sulandıran Serdar Turgut'tan başka kimseden tepki gelmedi. Turgut, bu tuhaf vatanseverlik ölçüsü ile çok haklı olarak dalgasını geçerken kadınları bir güzel de harcamış bu arada.

Yeri gelmişken belirteyim, Serdar Turgut'la Ertuğrul Özkök'ün kadınları savunma tarzları da bir tuhaf. (Turgut sürekli savunanlardan değil elbette). Keşke hiç buna teşebbüs etmeseler diyesi geliyor insanın. Özkök'ün, uyuşturucu satmaktan tutuklanan Deniz Seki'ye destek amaçlı kaleme aldığı yazıda, Seki'nin sevgilisi Hüsnü Şenlendirici'yi paylarken kullandığı, "yatağına aldığın kadını böyle üç beş saatte yapayalnız bırakmak" cümlesine takıldım. Ne çirkin bir ifadedir bu. Bu tür bir cümle kurmadan, Şenlendirici'ye eleştiri getirmek çok mu zordu?

Kadınlar söz konusu oldu mu laiği, islamcısı pek de farklı davranmıyorlar. İslamcı yazarlardan biri de, yavaş yavaş bozulduklarını düşündüğü örtülü kimi kadınlar hakkında "g-stiring giyiyorlar" diye yazınca, örtülü bir kadın yazar sormuştu, "sen bu kadar özel bir bilgiyi nereden biliyorsun?" diye. Özkök'e de sormalı, kimseyi ilgilendirmez ama, nerden biliyorsun kimin kimi yatağına aldığını?

"Vatan için düşmanla yatar mıydın?" sorusu, şu yükselen milliyetçilik ortamında , her ne kadar ben anlamasam da, son derece önemli bir sorudur belki de. Vatan için her şey yapılır bizim ükede. "Vatan için kurşun yiyen de atan da bizdendir" denmişti bir zamanlar.

Biri de çıkar benzeri bir cümleyi söyleyiverir: "Vatan için kalkan da yatan da bizdendir."

Aklı gidip gelen çok kişi vardır bizim memlekette.

Şaşırmam.