Diyanet ahlakına karşı genel ahlak

Diyanet İşleri Başkanlığı adlı son derece tehlikeli kurumun, genel anlamda “seküler” yaşama, özel anlamda da “bireyin mahrem alanına” doğrudan doğruya müdahale amacıyla yayınladığı fetvalarının, dindar bireylerden çok toplumun geneline yönelik olması, laiklik açısından ciddi bir sorun oluşturuyor. Laik kazanımlara yönelik imha gayretlerinin çoğaldığı günümüzde bu tabii ki çok şaşırtıcı değil çoğumuz için. 

Ama asıl “sorun” bambaşka bir şey. Fetva yoluyla yapılan bu müdahaleler toplumun ortak “değeri” kabul edilen dinin biçimlendirdiği alanın da sınırlarını aşarak, çoğunlukla “kadın erkek” ilişkileri üzerinden sunuluyor. Burada beliren “sorun” şu:  Diyanet tarafından resmi olarak temsil edilen “din ahlakı”, mantık yürütmeleriyle, çıkarsamalarıyla, nihayet kurgulamalarıyla, bir hayli “ahlaksızlık” üretiyor. Böylelikle “ayıp” dışında da ölçüleri olan, ahlaklı olmayı sadece cinsel zeminli “ayıba” karşı çıkmaya indirgemeyen “genel ahlak”la da çatışmış oluyor. Genel ahlak, yaptırımları asla sert olmayan, kişiyi, genelin benimsediği normlara ters düştüğünde, en fazla “mahcub” edecek kuralları olan, sorumluluğu da bireyin kendisine yükleyen bir ahlaktır. “Din ahlakı” malum, gücünü “kutsiyet”ten alır. Yaptırımları da, günahkara başına neler geldiğini anımsatmaları da serttir.

Diyanet’in “el ele dolaşmak dinimizce hoş karşılanmamaktadır” yollu son fetvası, karşı cinslerin “genel ahlak” açısından hiçbir sorun yaratmayan son derece masum bedensel temaslarının bile “din ahlakı”nca cinsellikle özdeşleştirildiğinin kanıtlarından biri. Diyanet, cinsel temastan uzaklaştırmaya çabaladığı iman sahibini aslında cinsellikle, müstehcenlikle her fırsatta buluşturuyor. Çünkü “şu gelip geçici yalan dünyaya” olağanüstü gelişkin bir fanteziyle yaklaşıyor. Kaçınayım derken, cinsellik kuyusunda çırpınıp duruyor aslında.

Diyanet dışında, kamusal alana ait sivil “din ahlakı”nın kimi temsilcilerinin fetva ya da fetva kadar güçlü öğütleri/uyarıları ise artık tamamen pornografinin alanıdır. Bu konuda tavan yapan, Tuğrul İnançer adlı fanatiğin hamile kadınların cinsel tahrik unsuru olduğu gerekçesiyle sokağa çıkmalarından yakınmasıdır ki, bu inanılmaz yaklaşım, “din ahlakı”nın cinsel fantezi üretme kapasitesinin boyutlarını gösteriyor.  Oysa “genel ahlak” için hamile kadın bir merak, günah, ayıp ya da inceleme konusu değildir.  

Alpaslan Kuytul adlı bir tarikat şeyhinin “annen de olsa dizkapağının üstü tahrik eder” cümlesi din zeminli pornografinin en trajik örneği olduğu kadar, iman sahibinin ensest ilişkiye her an hazır olduğu kesin inancını da gözler önüne seren korkunç bir itiraftır. “Anne dizkapağı” Din Ahlakı için bir tahrik unsurudur ama Genel Ahlak için bu, “tahrik olan” sözkonusu olduğunda ahlakın değil psikiyatrinin konusudur. “Annesinin dizkapağından” tahrik olan bireye öğütler, dini nasihatler, cehennemle korkutmalar değil, uzun zamanlı bir tedavi çözüm olabilir ki bu Genel Ahlak’ın alanına girmez. Din Ahlakı, ensest ilişkiye yatkın olmayı dolaylı da olarak kabul ettiğinden olsa gerek, “anne dizkapağına” bakmamayı bir “öğüt” konusu yapabilmektedir.

Genel Ahlak’a göre  “Ayıp” ile “Günah” arasında doğrudan bir bağ yoktur. Her ayıp günah  değildir bir kere. Cinsel ilişki, öpüşmek, koklaşmak varsayalım ki ayıp ama bunlar asla günah olmaz. Ancak Din Ahlakı, öğütlerinin, fetvalarının gücünü arttıracak bir araç gibi görür günahı. Dolayısıyla en zararsız insan faaliyetleri, el ele tutuşmalar, dövme yaptırmalar, küpe takmalar, erkeklerin saç uzatmaları, kadınların saçlarını kısa tutmaları farklı seviyelerde günah kategorisine girer. Tüm bunlara karşı olmada, bunların günah sayılmasında Jinefobi’nin de (kadın korkusu) etkisinin olduğu bir gerçektir. Dolayısıyla Din Ahlakı varlığını cinselliğe borçludur. Bu alanla en çok içli dışlı olan Din Ahlakı’dır. Baktığı her yerde, her şeyde, yaşlı, genç, hamile kadında, küçücük kız çocuklarında, nihayet “anne dizkapağı”nda cinsellik gören odur.

Dolayısıyla, başta laikler olmak üzere, “genel ahlakı” korumak adına hepimize “din ahlakı”na karşı çıkmak gibi zorlu bir görev düşüyor.

Aksi halde “anamızı alıp da gitmemiz” gereken günler çok yakındır. O kadar yakın ki “dizkapağına” kadar geldiler.

Haberiniz olsun.