Yerli "Daça"ların Kentsel Dönüşümü

Her turizmcinin aklı fikri deniz kıyısına kapağı atmaktır. Turizmde kâr oranının en yüksek olduğu yer sahildir.

Gelgör ki, sahiller dünyanın en liberal memleketlerinde dahi kamu denen şu ceberrut mahluka aittir, vatanperver müteşebbislerin bu atıl ve bakir lebiderya'ları şöyle gönüllerince otelleştirmelerine ve AVM'leştirmelerine hiç bir yerde müsaade edilmez.

Turizm sektöründe, ne finansman ne de vasıflı eleman, mesele sahilde imarlı alan bulmaktır.

26 kilometre... Gözünüzde canlandırabiliyor musunuz, Kuşadası'nda işte bu nadide varlıktan tam 26 kilometrelik bir şerit mevcut...

Otelcilerden ve AVM'cilerden (nasıl olduysa artık) erken davranan irili ufaklı cambaz müteahhitler ve mütevazı memur-esnaf-emekli kooperatifleri, bu 26 kilometrelik sahili onbinlerce yazlık konutla doldurmuş durumda. (Yazlık deyince gözünüzde büyütmeyin haa: Yüzde 1'i Erdoğan'ın lüks villası, yüzde 9'u Kılıçdaroğlu'nunki ayarında, kalan yüzde 90'ı ise en dandiğinden ucuz inşaat, denize yakın olmasalar beş para etmezler anlayacağınız.) Ve bugün kafalarını beşyıldızlı duvarlara vuran turizmciler, Özal'lı yıllarda havuzbaşında viski yudumlarken kaptırdıkları arsaları yazlıkçılardan geri almak için binbir takla atıyorlar.

Bir toprak parçasını fethetmenin yolu önce o toprağı mundar göstermekten geçiyor, o yüzden taklayla birlikte bol bol b.k da atıyorlar.

Kâh bu konutların ne kadar çarpık, çirkin ve demode olduğu yazılıp çiziliyor, kâh ahaliye "buraları özel sektöre vereceksin var ya..." dedirtiliyor, kâh mimarların ağırabisi -babası Kuşadalı olan- Ahmet Vefik Alp nerde bu devlet, ne bu rezalet muhabbetine iştirak ettiriliyor.

Şimdi son numaraları, "İspanya modeli"...

Krizden başını kaldıramayan, kendi keline bakmadan başkalarına saç çıkarıcı solüsyon satmaya kalkan İspanya'nın katakulli modelini Kuşadası'ndaki yamyam acentelerin kabile şefi şöyle tarif ediyor: "Yazlıklar kamulaştırıldıktan sonra gruplar halinde turistik işletmelere dönüştürülecek. Çevre düzenlemesinden iç mefruşatına kadar tümü aynı tipte yenilendikten sonra eski sahiplerine yılın belirli aylarında iki kez kiralanacak. Diğer sürelerde ise tamamen turizme hizmet verecek şekilde pazarlanacak." (Not: Bu son "pazarlanacak" sözcüğünü takiben işitilen "ooh" ve "oohş" türü şehvet çağrışımlı nidalar ve dahi ağız şapurtuları, "Sansürsüz"ün yapımcısı Yiğit Bulut tarafından başbakana yollanan dilekçe doğrultusunda sansür edilmiştir.)

Ne kadar kamucu değil mi şekerim? Oley falan oldum yani, adeta İsveç sosyalizmi gibi bişey ayol!

Ne kamucu'su, ne kamulaştırma'sı konutların küçük mülk sahiplerinden satın alınıp dev şirketlere devredilmesini kamuculuk olarak tanımlayamayız: 30 yıl önce olsaydı, kuzey komşumuzdan mülhem bir "daçalaştırma" sayabilirdik, ama bugün, bu ülkede, bu model bildiğiniz özelleştirmedir.

Konutların devletin elinde tutulmasını değil de özel sektör tarafından yalanıp yutulmasını hedefleyen bir kamulaştırmaya kamulaştırma diyemeyiz, olsa olsa (kamunun çöpçatan rolüne soyunduğu) orta sınıflardan kodaman turizmcilere hülleli bir tapu transferidir.

İspanya açılımının Türkçe'si şudur:

"Yazlıklar kamulaştırıldıktan sonra gruplar halinde turistik işletmelere dönüştürülecek" demek, yazlıkların en iştah kabartıcı olanları tatil köyüne, otele, apart-otele veya AVM'ne dönüştürülüp müteşebbislere pay edilecek demektir.

"Yazlıklar eski sahiplerine yılın belirli aylarında iki kez kiralanacak, diğer sürelerde ise pazarlanacak" demek, yazlıklar sadece zengin turistlere kiralanacak, eski sahipleri eski mülklerinin önünden bile geçemeyecek demektir. (Eski malikler, "piyasa koşulları"na göre dikte edilecek olan kazık kira bedellerini ödemektense Küba'ya uçmayı daha ekonomik bulacaklardır zira.)

Neticede, "yazlıklar turizme hizmet verecek" demek, uçsuz bucaksız ve paha biçilmez bir kamu sahili "nezihleştirilecek, mutenalaştırılacak" (yahut turizm'leştirilecek) demektir.

Bu bir Kentsel Dönüşüm Projesi'dir.

Sahillerin otelleşmesidir.

Yazlıkçılar ise Dimyat'a turizm'e giderken, evdeki "ucuz tatil hakkı"ndan olacaklarını asla unutmamalıdır.