Ofer'in Deprem Manzaralı Haiti Turları

KENTİN SESİ - KUŞADASI Yazıları

IMF'in "Sen Haiti'sin, büyük düşün!" tavsiyesiyle gaza gelip tarım ve sanayi kapasitesini sıfırlayan, sonunda da cascavlak ortada kalan Haiti, artık bir turizm müptelasıydı.

Fabrikalarını kapatıp otele dönüştüren, tarım arazilerine turistik-AVM'ler diken, üniversite yerine bol bol barmenlik, garsonluk ve tezgahtarlık kursu açan Haitililer, turizm bağımlılığının başlarına ne tür bir çuval geçirdiğini geçen ay öğrendiler: The Guardian, depremden hemen sonra Haiti sahillerine demirleyen lüks gemileri ve afet merkezine yarım saat mesafedeki plajlarda barbekü yapıp tıkınan, jetski ve parasailing takılan, hamağına uzanıp viski yudumlayan kruvaziyer yolcularını haber yapıyordu.

Haiti Haiti olalı böyle hedonizm ve böyle turizm görmemişti.

Zengin turistlerin gökdelen heybetindeki "aşk gemileri"yle yoksul topraklara çıkartma yapmasını kruvaziyer-kolonyalizmi, pardon, kruvaziyer-turizmi olarak tanımlıyoruz bu eğlence kültürünün bir nevi nitelikli-kıroluk olduğunu bilirdik de, onbinlerce cansız bedenin ve milyonlarca aç susuz insanın önünde sergilenen "magandayız ama para bizde" alemlerine, duyarsızlığın ve görgüsüzlüğün bu mertebesine, artık "yuh" falan demek zorundayız.

Haber bizim medyada da yer buldu bulmasına ancak bu rezil sahnelerde esas-oğlanı oynayan kruvaziyer şirketinin, bizim Kuşadası Limanı'nı da işleten İsrailli Sami Ofer'e ait olduğu pek vurgulanmadı. (Deprem ertesindeki ilk haftada üç gemi gelmiş, üçü de Ofer'in.)

Peki, diğer kruvaziyerciler salak mı, neden başkası değil de, Ofer?

Ve neden koskoca Karaiblerdeki alternatif bir uğrak yeri değil de, ısrarla Haiti?

Şirket, bu soruları "elhamdülillah depremseveriz, şey yani yardımseveriz" diye yanıtlıyor ki, ticarete tapınmayı böyle cambazca hümanizme bağlamak, bizim 3H'cilerin bile aklına gelmez: En efektif yardım turizm gelirlerini artırmakla olurmuş, öyleyse neymiş, Ofer ne kadar çok turist getirirse Haiti o kadar çabuk toparlanırmış, falan filan. Haa, sahildeki bas-bas-paraları-Leyla'ya görüntüleri mi, boşverin canım, onlar şey, sosyal sorumluluk şeysi oluyor. CNN'e şöyle bir reklam da koyarlarsa hiç şaşırmamak gerekiyor: "Haiti'de Rüya Tatil, 3 Gün Plaj, 3 Gece Aşk, Yarım Saat Maymunlara ve Depremzedelere Tel Örgüler Arasından Elinizle Yiyecek Verme İmkanı!"

Ofer'in kruvaziyer-direktörü, deprem sonrasındaki ilk Haiti seferinin kârını afetzedelere bağışlayarak, ne kadar hayırseveriz görün işte diyor. (İlk seferden sonraki hasılatlar gene Ofer'e yazılacak da, haliyle, orasını gargaraya getiriyor.) "Vahşilere Bahşişle Başeğdirme" programının son sürümünü kolonyal ecdadından download ettiği anlaşılan bu kamçısız sömürge amirali, Haiti'nin üç sentlik turist sadakalarıyla ayağa kalkacağına inanmamızı ciddi ciddi bekliyor galiba iyi de, amacınız yardım ise bunun için yolcuları illa sahile çıkarıp cesetlere karşı göbek attırmanız gerekmez ki, Haiti yerine sözgelimi Dominik'e gidip oranın kârını bağışlarsınız, olur biter.

Ama hayır, Ofer'in derdi başka ve üstteki iki sorunun yanıtı, Haiti hükümetiyle şirketin yaptığı anlaşmada saklı.

Bu yoksul ülkeye ilgisini gemi yanaştırmaktan çok öteye taşıyan İsrailli, adanın ormanla çevrili bir cennet koyunu, artı, tam beş bakir kumsalını da boydan boya kiralayıp kapatmış ve müşterilerine tahsis etmiş bulunuyor ki, kendi "garsoniyer"ine yapacağı seferlerin, başka limanlara kıyasla on misli daha tatlı -kemiksiz- kazanç sağlayacağı açık. Varan otobüsü, yolunun üstündeki Yandım-Çavuş ayrancısına nadiren, ama Varan'ın kendi mola tesislerine her zaman ve mutlaka uğrar ya hani, Ofer'inki de o hesap işte.

Kainatın en yoksul adasındaki en kelepir kira bedeline, bir de, kainatın en düşük ücretli işçilerini ekleyin artık o memleket tadından yenmez ve tabii Ofer de kovsan gitmez yani.

Zaten şirket vays-prezidınt'ı da, bu dağ başına eşşek yüküyle para yatırmışız tepe tepe kullanıcaz tabii manasında ve yerli halkla hafiften maytap geçercesine, "bize en fazla ihtiyaç duydukları zamanda Haiti'yi terkedemeyiz", we cannot abandon Haiti now that they need us most, buyuruyor. Valla yerseniz, if you eat, diye eklemeyi unutmuş can çekişen depremzedelerde, AG-hormonu (Aşk Gemisi) eksikliği ve acil T-vitamini (Turizm) ihtiyacı teşhis ediyor, sevabına reçeteyi de yazıveriyor: Her sabah aç karnına bir adet aşk-kruvaziyeri alınacak!

Alsınlar da, uçsuz bucaksız yarımada Ofer'in, plajlar Ofer'in, dükkanlar Ofer'in, restoranlar, kafeler, kampingler, hatta kuşlar ve balıklar bile onun malı iken, "Haiti'nin Kasasını, pardon, Tasasını Paylaşma Turları"ndan yerel esnafa yahut yerel köle-emekçilere (tip-box'taki bozuk paralar hariç) tek bir dolar düşebilir mi?

Asıl önemlisi, bebelerin bir yudum su bulamadığı yerde "aşk gemisi ihtiyacı"ndan söz edilebilir mi? (*)

ABD askeri "yardım ihtiyacı"nı fırsat bilip Haiti sokaklarını işgal ederken, Sami Ofer de "turist ihtiyacı" diye diye, ağır yaralı bir ülkenin sahillerine hababam kazık çakmaktadır. (**)

Haiti'nin hava limanları Coni'ye, deniz limanları ise Sami'ye devredilmiş görünmektedir.

---------------------------------------------------------------------------------
(*) Her "turizm ihtiyacı" lafının bir yeni sahil işgaliyle sonlandığını biliyoruz. Azgelişmiş ülkelere IMF'in yazdığı "bol turist, bol kruvaziyer" reçetesi, sahil fetih harekatlarının kriptolu hücum emri oluyor. Ofer'in, Kuşadası Limanını kaçak dükkanlarla doldurmak için de aynı kriptoyu kullandığını, Irak işgali sonrasında, "turiste en çok şimdi ihtiyacınız var, o turisti de ben getiririm" masalıyla ahaliyi ikna ettiğini unutmuyoruz.

(**) Ofer'in, sahiplendiği toprak parçasını yerel halktan izole etme alışkanlığı, Haiti'de de kendini gösteriyor: Kuşadası Limanı'nı yalnızca parası olanların ziyaret edebildiği ve özel güvenlik ordusunun koruduğu bir alışveriş merkezine dönüştürmüştü Haiti'deki özel koyu da silahlı güvenlikçiler eliyle kontrol ediliyor ve 3,5 metre yüksekliğindeki çitlerle çevrilmiş bulunuyor.