Çakal Koyu'nun Donsuz Çakalları

KENTİN SESİ - KUŞADASI Yazıları

Türkiye'nin ilk Çıplaklar Kampı Kuşadası'nda idi. Ofer'e satılana dek Emekli Sandığı'nın mülkü olan tatil köyü 80'li yıllarda Fransızlar tarafından işletilirken, turistlerin sahilde "sivil" volta attığı iddiası kasabanın favori geyiği olmuştu. Ortada foto, kaset veya flash-bellek yoktu ama Club-Med Tatil Köyü "donsuz otel" unvanını uzun yıllar korudu, üstelik kimse de Donsuzlarla Mücadele Eylem Planı falan hazırlamadı.

Bugünlerde gazeteler memleketin ilk Çıplaklar Oteli'nin Datça'da açıldığını haber veriyor ki, Kuşadası hesaba katılmadığı için "ilk" vurgusu pek doğru görünmüyor.

Zaten ilk mi ikinci mi farketmez, buradaki asıl haber, bir memleket sahilinin donsuz zenginler lehine ve halk aleyhine kapatılma girişimidir.

Donsuzlar Oteli'nin pazarlama yetkilisi, kelimesi kelimesine, "firmaya ait ve dışarıya kapalı olan Çakal Koyu'nda isteyen müşterilerimiz çıplak olarak denize de girebilecek" demektedir.

Sürçülisan değilse eğer, bu sözler, Çakal Plajı halktan alınıp domuzlara, şey pardon, donsuzlara verilecek anlamındadır.

Akut-donsuzluk-krizi geçiren her turist, kapısında "damsız girilmez, donsuz girilir" yazan bir özel tesisin içinde tenasül uzuvlarını piyasaya arz edebilir. (Edebilir mi, emin değilim, hukukçulara sormak gerek. Neyse, bir ihtimal edebilir diyelim.) Ancak aynı şahıs, halka ait denize donsuz girmeyi veya halka ait plajda donsuz gezmeyi aklından bile geçiremez.

Otelin dört duvarı arasındaki donsuzluk belki özel-hayat sayılabilir, ama sahildeki ve denizdeki donsuzluk.. İşte bu olmaz. (*)

Donsuzlar Klübü'nün, donsuz-deniz-partisi için önce donsuzlara mahsus bir plaja, sonra da donsuzlara mahsus bir denize ihtiyacı var. Yani hem denizin hem de deniz-kıyısının özel mülk (umuma kapalı mekan) olması lazım. Yani Çakal Plajı'nın duvarlarla, Çakal Koyu önündeki denizin ise sualtı ve suüstü barikatlarıyla -Helgasever yurdum insanından- izole edilip sadece otel müşterilerine açık tutulması lazım. Halbuki:

1. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde, otel pazarlamacısının sözcükleriyle "firmaya ait ve dışarıya kapalı" tek bir metrekare hususi-plaj yoktur. Denizden itibaren 50 metre genişliğindeki kıyı şeridi hiç bir şekilde "özel" kullanıma tahsis edilemez, denize nazır otellerin hiçbiri önündeki plajın üstüne çöreklenemez, hiç bir sahilimize "filanca otele aittir" levhası çakılamaz. (Donsuzlar Oteli'nin patronu Kıyı Kanunu'nu okumamış olabilir, o yüzden, tesisinin önündeki plaja üç-beş şezlong/şemsiye koydu diye hapis cezası alan meslektaşlarına danışmasında yarar var.) Donsuzların kamuya ait 50 metrelik sahil şeridini çiğnemeden -yani "umumi mahalde edepsizlik" suçunu işlemeden- denize girmeleri mümkün değildir. (Otel odasından uçarak denize ulaşırlarsa yada plajı mayoyla geçip su içinde soyunurlarsa, o başka tabii.)

2. Keza, ülkemizde "firmaya özel deniz" de yoktur uçsuz bucaksız denizlerimizin her metreküpü kamuya aittir. Bu yüzden bazı uyanık donsuzlar (bir önceki parantezde belirtilen yollarla) plajı bypass ederek denize ulaşmayı başarsalar bile, bu sefer de "kamu suyu içinde edepsizlik" suçu işlemiş olurlar.

Dolayısıyla tüm halka açık tutulması gereken Çakal Koyu'nun (en azından koyun 50 metre genişliğindeki plajının) donlu yahut donsuz turistlerce "firmaya özel" kullanılması söz konusu değildir. Tüm kıyılarımız gibi Çakal da, donsuz Hans'a değil, parasız halk'a tahsis edilmiştir.

Öyleyse, turistleri denize donsuz sokacağız iddiası, otelin bir reklam esprisi olmalıdır.

Şakaya gülüp geçebiliriz ama halka ait Çakal Koyu'nu sahiplenmek komiklikten öte, alenen "çakallık" oluyor, hoşgörmek zordur.

Donsuzluk ayıp, fakat halkın sahilini zengin donsuzlara tahsis etmek çok daha büyük ayıptır.

Gene de, donsuz deniz banyosu için bir hukuki formül elbette mevcuttur: Otel yönetimi "donsuz denize giremezsem, dava açıp ayağınızdaki donu bile alırım" diye çıngar çıkaran turistleri helikopterle açık denize taşıyıp "Donsuz Turizm'in sayın yolcuları, ihtiyaç molamız yarım saat, köpekbalıklarına aman dikkat" anonsuyla hepsini birden uluslararası sulara bırakabilir mesela. Maksat müşterinin ayağı alışsın...

---------------------------------------------------------------------------------
(*) Milliyet'e konuşan Datçalı esnaf Hasan Çine "Kapalı bir alanda insanların çıplak olarak havuza girmesinin ne sakıncası olabilir?" diye saf saf soruyor. Esnaflıktan arta kalan zamanlarını amatör kümede turist-hakları-savunma sporuyla geçirdiği belli olan Hasan Bey, donsuz güruhun havuz değil bilhassa deniz için geldiğini (her donsuzun havuz ihtiyacını kendi memleketinde zaten giderebildiğini) herhalde bilmiyor. Muğla Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Üyesi Selma Ünal ise, "Nüdist otel konsepti son derece akılcı" buyuruyor ki, nüdist donsuz'un nazik söylenişidir ve Datça eşrafından Selma Hanım'ın "akılcı"lığına bakarak, entrepreneur kadınlarımızın donsuz-turizm "konsept"inde de erkek patronlarla yarışacağını düşünebiliriz. Lakin, olur da Selma Hanım'ın kendisi bir akılcı-nüdist-rezidans açar ise, eşini dostunu da tesisine çay içmeye çağırır ise, "aman şekerim 'nü' gelmeyi unutmayın haa, konsept bozulmasın" uyarısı yapar mı, işte orasını bilemeyiz. Ee, konsept hassas mevzu, maazallah bi dağıldı mı, insanda ne "akılcılık" bırakır ne de don...