Yaratıcı çağdaş cazın takkeli filozofu

93 yıl oldukça iyi bir süre, planlı programlı yaşayan, üretken ve yetenekli bir insanın ömrü için… Hele ki adınız Yusef Lateef ve yaşamınızın son yazına değin nefesinizi dünya turnelerinde tüketen, zamanını konser salonlarında, ışıklı sahnelerde ve kayıt stüdyolarında geçiren efsane bir müzisyenseniz…

Cazın ilk gerçek multi-kulti (çok-kültürlü) figürü, kıtalararası müzik ataşesi, besteci ve multi enstrümantalist yaratıcı çağdaş cazın takkeli filozofu Yusef Lateef, 23 Aralık 2013 Pazartesi günü Massachusetts’deki evinde yaşama veda etti, 93 yaşındayken…

***

Kırklı yılların sonunda, Kilise ideolojisine ve Avrupa müziğine bir tepki olarak başlamıştı bu Hint ve Arap dünyasına kadar uzanan keşif yolculuğu, caz dünyasındaki siyahlar arasında.

Sonuçlarından biri Müslümanlığın caz müzisyenleri arasında yayılması, diğeri ise kafalarına taktıkları bol renkli el örgüsü takkelerin moda haline gelişiydi.

Peki müzikal tarafı yok mu? Olmaz mı? Beste ve doğaçlamalarda Doğu kültürlerinin, geleneklerinin etkisi uç verirken, bu okulun müzisyenleri dünya müziğini swingli soundlarla buluşturmaya başlamışlardı bile. Huzuru aksakallı ulu insanların arasında arayan müzisyen sayısı, seksenli yılların sonuna değin istikrarlı bir biçimde artacaktı.

***

Yusef Lateef Detroit’teki hard-bop geleneği etrafında toplanarak yetişmiş müzisyenlerden biriydi. Tennessee doğmuş, ailesi beş yaşındayken Detroit’e göçmüşlerdi. Burada Donald Byrd, Paul Chambers, Kenny Burrell, Roy Eldridge ve Dizzy Gillespie gibi liderlerin yanında pişmişti. Özellikle kariyerinin Müslümanlık öncesi ilk döneminde Cannonball Adderley Altılısı ile yaptığı çalışmalar çok önemlidir. Yaş otuza vardığında da Müslüman oldu. Ellili yıllardan başlayarak Arap ve Doğu müziğini caza davet eden ilk müzisyendi.

Tenor saksofonun yanında cazda nadir rastlanan obua (özellikle Mısır obuası Argol), fagot gibi çalgıları kayıtlarda kullanıyordu. Farklılığını özellikle egzotik kökenli flütleri çaldığında ortaya koyuyordu, çünkü aile fotoğrafında klasik flütten ziyade Çin bambu flütü, Slav halk müziği flütü, Arap Nai flütü, Tayvan flütü ve kendi icadı olan ma ma flütü yer alıyordu.

Bop müziğinin doğaçlamada özgürlüğe engel teşkil eden taraflarının budanması için, sıkça başvurulan gamlara itibar etmeden çalmaya yeltenenlerin başını çekiyordu. Farklı modların bulunabilmesi için Doğu’ya yelken açmıştı, ilk fusion deneyimlerinin müsebbibiydi…

***

En iyi albümlerinden biri 1961 tarihli “Eastern Sounds” o döneme ait müzikal fikirlerinin en tepe noktasını ifade eder. Çalgısını adeta insanüstü bir güçle üflüyordu Yusef, nefesi üfürükçülerden daha kuvvetliydi.

1972 tarihli “Hush’n Thunder” ile besteci tarafını öne çıkardı, güçlü metodolojisini ve Funk müziği ile ilişkilerin ortaya koydu. Metodolojisi müzisyenler arasında çoğunlukla büyük eleştirilerle karşılansa da, orijinalliği ve biricikliği tartışılmaz.

1987 yılında new-age çizgiler taşıyan “Yusef Lateef’s Little Symphony” adlı albümüyle Grammy kazandı. Müziğinin lügatini artık hatmetmiş içine hümanizm yerleştirmişti. Bir yandan da Anglo-Amerikan fikirlerden beslenerek, müziği kişinin fiziki, ruhsal ve manevi benliğinin ürünü olarak tarif eden Otofizyopsişik Müzik adında bir müzik teorisi geliştiriyordu.

Doksanların bir kısmını perküsyoncu Adam Rudolph ile ikili olarak geçirdi. Müzikte bir Rönesans insanı olarak varlığını sürdürdü. 15 yıl boyunca (1987-2002) Massachusetts Üniversitesi’nde profesör olarak görev yaptı. Üç yıl önce Amerika’nın önemli sanat kuruluşlarından National Endowment For The Arts tarafından verilen “Caz Üstadı” unvanına layık görüldü ki, bu caz müzisyenleri için çok büyük bir paye olarak kabul edilir.

[email protected]