Sana Baba diyebilir miyim?

O klasik temayı bilirsiniz. Şeytanın başrolde olduğu korku filmlerinde, önce uygun bir beden aranır, bulunur ve içine girilir. Devamını anlatmaya gerek yok, biliyorsunuz işte, bunlardan yüzlercesini izlemişsinizdir.

Bu hikâyemizdeki şeytan yeşil değil siyah. Durun, hemen öyle inanmayın korku filmlerine, bu şey (her neyse) zaten şeytan da değil, olsa olsa bir melek…

Reggae müziği ve onun barışçıl felsefesi de, ülkemizde kendisine en uygun bedeni sanki bu filmlerdeki gibi aramış ve bulmuştu. Onu tanıyan herkesin ortak fikri oydu ki, bu beden Ras Memo’dan başkası olamazdı.

Kendi kişilik özellikleriyle reggae müziğinin vecibelerini aynı potada eriterek yeni bir hüviyet yaratan özgün bir karakter Ras Memo. Orçun “Sattas” Sünear’ın ona taktığı lakapla, tam bir İstanbul beyefendisi.

Körü körüne bağlanmış fanatiklerden, kimlik bunalımından dolayı karşısına ilk çıkana kapılmışlardan, kopyalanmışlardan biri değil. Her şeyi akıl süzgecinden geçiren, giyinişinden oturup kalkmasına kadar bir kimliği layığı ile yaşayan, mütemadiyen sorgulayan ama insanın üzerine yürümeyen, gırtlağını sıkmayan bir tabiata sahip. Ayrıca da insan olarak geçinilmesi çok kolay, şeker şurup bir adam.

Sahip olduğu derin müzik bilgisiyle, müzik camiası için tartışılmaz bir renk, inkâr edilmez bir katkı Ras Memo. Tam bir guru, hem de ermiş mertebesinde.

Pozitif ve barışçıl bir dünya görüşüne sahip olan reggae müziği ile Ras Memo’nun mütevazı karakteri o kadar birbirine uygun ki, sanki birbirleri için yaratılmışlar.

***

Yakın dostu Osman Osman (*) tarafından “bu çok uzun” diyerek Ras Muhammed’ten kısaltarak son halini verdiği lakabıyla Ras Memo’nun kafa kâğıdındaki adı Mehmet Sait Benhisavi. Kökleri Mısır’a kadar uzanıyor. Büyük büyük dedesi işleri yolunda bir tüccar, Nil kenarından bir yerlerden kalkıp gelmiş Tarsus’a, bundan tam 180 yıl önce. Dede ise babanın yolunu biraz daha uzatmış, İstanbul’a yerleşerek büyük bir mağaza açmış, kumaş üzerine. Evlenme vakti geldiğinde ise kendisine Hacanalar (Hacı Ana) tarafından gösterilen hiçbir kızı beğenmemiş. Sonradan anlaşılmış gözünün kimde olduğu; 1930 yılında Türkiye Güzellik Kraliçesi seçilen Mübeccel Namık ile dünya evine girmiş ve nihayetinde muradına ermiş.

Babasının izinde işleri sürdüren sonradan tavukçuluk işine giren oğulları (yani Ras Memo’nun babası) ise, ailenin müteşebbis ruhunu ayakta tutan geleneğin son temsilcisi. Velhasıl kelam bizim Ras Memo hali vakti yerinde, eşraftan düzgün bir aileye doğmuş, 1956 yılında. Doğma büyüme Şaşkınbakkal çocuğu ki, halen burada yaşıyor.  

Yetmişli yılları tipik bir disko çocuğu olarak yaşamış. Uriah Heep’ten Cem Karaca’ya kadar pek çok şeyi severek dinlermiş, ama gönlü Black Music’teymiş. Erenköy Zincirliköşk’teki Club 33, babasının ikinci eşinin ailesinin kiracıları olduğu için her gece DJ kabininin yancılığını yaparmış; hangi yeni plaklar geldi? Mikserin ve pikapların markası ne? Bu parçadan sonra ne çalacak acaba?

Sonradan İzmir’e yerleşen annesinin yanında geçirdiği yaz aylarında ise, Amerika’da en son çıkan siyah müziklerden haberdar olabilmek için Çiğli’deki Amerikan üssü radyosunu dinlemeyi ihmal etmezmiş. Tatil bittiğinde İstanbul dönüşünde frekansını Karamürsel’deki Amerikan üssünden yayın yapan radyoya çevirir, hatta gece geç saatlerde, o parazitli tiz seslerden kurtulmak amacıyla el ayak çekildiğinde transistörlü radyolar daha iyi istasyon çektiği için klasik rock dinlemek için Radio Luxemburg’a yönelirmiş.  

***

1975 yılında Londra’ya gittiğinde duymuş ilk kez reggae müziğini. Açık söylemek gerekirse önceleri pek vasat bulmuş, daha önce dinlediklerine göre. Ancak ne vakit ki orada Jamaikalı arkadaşları olmuş, Rastafarian (**) hareketinin yükselişine tanıklık etmiş; işte o zaman anlamaya başlamış bu insanların dertlerini, kültürlerini ve “sürgün Afrika’yı”, “sürüklenen kıta”yı. Hele bir de onlar gibi giyinmeye başlamaz mı?

Ondan sonra gelsin Bob Marley’ler, Third World’ler, Steel Pulse’lar, Burnin’ Spear’lar… Bir yandan okumaya çalışıp, öte yandan da sıkı bir reggae hayranı olma yolunda emeklerken, uzamaya başlayan saçları nedeniyle, milliyetçi okul müdürünün hışmına uğramış. Geldiği Kadıköy Marmara Koleji’ndeki notlarının yetersizliğini bahane ederek kaydını silinince, İngiltere macerası -Punk Patlamasına tanık olamadan- bitmiş.

Memlekete döndükten sonra saçlarını kesmemiş. Çalıştığı firmanın hoşgörülü patronu da onay verince dreadlock (***) olmuş. Beline kadar uzanan saçları nedeniyle birkaç kez polisle muhatap olmak mecburiyetinde kalmış. Kiminde yabancı sanmışlar, kiminde de meczup.

Aradan uzun yıllar geçtiğinde, saç sakal ağarıp belli bir yaşa kemale erişildiğinde biraz daha zor bir hal almış, bu sıradan olmayan görüntü ile muhafazakâr ve gerici bir toplumda idealleri ve inançlarıyla yaşamak.

***

Pozitif’in ilk kurulduğu yıllarda düzenlediği tüm reggae konserlerini en önden izleyen adammış Ras Memo. Bir kilometre öteden görseniz ışığını hissettiğiniz, iç ısıtan elektriğini hemen aldığınız bu adam konserlerin sembolü olarak yer etmiş zihinlerde.

Açık Radyo’ya Pozitif’in kurucu ortak olduğu ilk günlerde -Osman Osman’ın iteklemesiyle- başlamış program yapımcısı olarak. 1996 yılında birkaç ortak giriştikleri -adını bir marihuana dergisinden alan- High Times adlı programda, iki yıl sonra tek tabanca kalmış. 

Açık Radyo’da aynı isimle yirminci yılına yaklaşan bu program vasıtasıyla reggae camiasının kalbine taht kurmuş Ras Memo. Rahmetli Mikey Dread tarafından yapılan program cingılı, bu ülkede reggae dinleyenlerin ortak marşı gibi tınlamaya başlamış yıllar içinde. Yeni kuşaklar onun programında çaldığı parçaları keşfederek iyiden iyiye bağlanmış bu müziğe.

Bilmediğiniz bir parça herkes için mutlaka sıkışmış aralara bir yerlere, onun playlistinde. Ne kadar bu müziğe meraklı olursanız olun, her zaman birilerini yeniden şaşırmayı bilmiş.

Programına olan sadakatini hemen hissedersiniz dinlerken. Ras Memo sadece bu kültürün müziğini çalmaz, yanı sıra yaşar ve tüm çevresine de yaşatır.

Radyoda tanıştıklarından -yayın akışında kendinden sonraki programı yapan- DaFrogg Selim de bu harikulade insana işte bu yüzden “sana baba diyebilir miyim?” teklifini yapan sayısız seveninden biri.

Kendisini sevenleri karşılıksız bırakmayan Ras Memo da, İtalya’da gurbette bulunduğu moralsiz zamanlarında DaFrogg Selim için yazdığı harika bir “roots” şiirle manevi desteğini eksik etmemiş. Kim bilir belki bir gün bu şiiri Sattas şarkısı olarak dinleriz!

***

Camianın baba figürü Ras Memo. Zira bu yaşta kabine girerek inandığı müziği hiçbir beklenti olmaksızın bu kadar tutkuyla, sevgiyle çalan başka bir örnek yok.

Haile Selassie bir kenarda dursun; Bob Marley için Marcus Mosiah Garvey (****) neyse, bizim memleketin bir avuç barışsever, doğruluk ve kardeşlikten yana reggae müptelaları için Ras Memo o.

Reggae camiası dediğin de, müzik dünyasında bir avuç insan, azınlık içinde azınlık. Aslında pek bir büyüdüğü, kalabalıklaştığı da yok. Reggae camiası dışında, henüz tam olarak anlaşılmış ve hakkı teslim edilmiş bir figür değil Ras Memo. Ülkemizden -Osman Osman ile- yaklaşık 2.000 üyeli Reggae Ambassador Worldwide’a resmi rasta selekta üyeliği olan iki kişiden biri. Örgütün 469 numaralı ajanı…

İlk kez DaFrogg Selim’in verdiği cesaret üzerine çekingenliğini yenmiş ve sahneye, konser salonlarının karanlık kabinlerine çıkmış, DJ olmuş. Orada da farkını, Mevlana’vari geniş gönlünü koymuş ortaya; her çaldığı yerde (en çokta İstanbul’un reggae mabedi Nayah’ta) özel tütsüsünü -60’lı yıllarda hippilerin çokça rağbet ettiği doğal Nag Champa’sını- yakmış, plakların yanı başında. 

Şimdi her ay Arka Oda da yaptığı “Kati Suretle Vinil” adlı geceyi iple çekenler bu gecedeki ortakları Gökçe (Selekta Firuzaga) ile DaFrogg Selim değil sadece; herkes merakla bekliyor “acaba bu akşam hangi parçaları keşfedeceğiz” diye.

Hareketli dingin bir reggae şarkısı temposunda, vücut dili bu şarkıların melodileri kadar yumuşak; hele hele nurlu yüzü ve ışıklı mavi gözleri; en az bu şarkılar kadar umut ve özlem dolu. Tüm çevresi ve ailesi de nasibini almış bu güzel insanın huyundan suyundan sanki. Hediye vermeyi sanat haline getirmiş birisi ki bunu özellikle ondan kendi elleriyle yaptığı kapaklarla bir plak hediyesi alanlar iyi biliyor.

Ne DJ’lik ne radyoculuk; bu işlerden para almıyor. Uluslararası nakliye şirketlerinde çalışmış uzun yıllar. Şimdi emekli maaşıyla ayağını yorganına göre uzatmak, onun dünya görüşüne göre daha doğru; en azından ruhen huzurlu, fiziken emniyetli.

Beyaz doğmasına hayıflanıyor mu bilinmez, ama -öyle bir şey varsa- bir sonraki hayatında siyah olarak doğmayı istediğine şüphe yok.

 

-----------------------------------------------------------------------

 

(*) İstanbul Arnavutköy’de Pupa adlı bir mekân açarak reggae müziğinin sevilmesi ve yayılmasına büyük katkılar yapan Sudanlı müzik aşığı.

(**) Kökü Haile Selasiye’nin mesih olarak görüldüğü inanışa kadar uzanan, Ras Tafari inanışına bağlı hareket. Doğal olmayan ve hayvansal besinleri tüketmemeyi dini bir eylem sayan Ganja’lar, Britanya adasında yaşarken kutsal bildikleri Afrika topraklarına zihnen ulaşmaya çalışmışlardı.

(***) Özgür Rastafarian savaşçısının simgesi olan -düşmanlarından korkmaması, cesaret kazanmaları hatta düşmanın üzerine korku salmaları amacıyla yapılan- saç modeli. Keçeleşmiş, tutamlar halinde birbirine yapışarak tiftiklenmiş, gemi halatına benzer bir görüntü veren uzun saçlar…

(****) Bob Marley’i derinden etkileyen, siyahların özgürlüğü için verdiği mücadele nedeniyle 20. Yüzyıl peygamberi olarak kabul edilen düşünce adamı. Hayattayken yasa dışı, ölümünden sonra milli kahraman ilan edilmişti.

 

Murat Beşer ([email protected])