Lardayüzen Alsancak…

İstiklal Marşı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün direktifiyle yeniden düzenlendi, içerik olarak değil, müzikal açıdan…

İçeriği çok tartışılıyor, tartışılacak da insanın insanı sömürmediği bir dünya sistemine, sınırların bir anlam ifade etmediği bir geleceğe değin…

Birine göre milli duyguları şahlandıran, birliği ve bütünlüğü dile getiren bir başyapıt, berikine göre laik (ve sınırları içinde pek çok milletin yaşadığı) bir devletin milli marşında olmaması gereken satırlara sahip milliyetçi şiir. Çocukluğuna gönderme yapanların belleğinde bir müsamere travması, Türk Dil Kurumu’na göre ise Bağımsızlık Düttürüsü…

Her neyse… Mademki müzikal açıdan yeniden düzenlenmiş, o halde biz de (tüm içerik tartışmalarını günümüze uyarlanmış ironik bir sürümle bir yana bırakıp) yeni yoruma kulak verelim, müzikal açıdan…

Bakma, dönmez şafak vakti yurttan kaçan o alçak
Dönmeyip Amerika’da, arlanmaksızın yasayacak.
O benim milletimin hırsızıdır, yurdu soyacak,
Hortumladıkları benimdir, milletimindir ancak.

Çalma kurban olayım hepsini, ey hırslı çakal
Gariban halkıma da bir pul, bırakacak kadar al
Olmaz sana götürdüğün paralar sonra helal
Hakkını vermezsen buradaki ortaklarının behemehâl (*)

***

Öncelikle belirtmeli, tüm besteci ve müzisyenlerin İstiklal Marşı üzerinde hemfikir olduğu şey, bestenin prozodi yönünden tam bir facia olduğu.

Ayrıca en tuhaf özelliği, sanki kalabalıklar ve sıradan sokaktaki insanların söylemesi istenmiyormuş (yani bir milli marş olarak bestelenmiş olduğu hiç kaile alınmamış) gibi, en pes ile en tiz arsındaki ses aralığının genişliğinden dolayı söylenmesinin zorluğu.

İşte o yüzden sıklıkla yaşanır detone seslerin havada uçtuğu o komik tablo maçlarda, resmi törenlerde, devlet erkanının hazır kıta bulunduğu açılışlarda, mitinglerde, cenazelerde…

Ancak yüksek nota ve musiki bilgisi gerektiren, eğitimli kişiler tarafından okunması gerekir bu marşın, doğru seslerle duyulabilmesi için…

Korkma sönmez bu şafak
Lardayüzen alsancak
Sönmedenyurdu
Munüstünde tütenensonocakobe
Nimmilletimin
Yıldızıdır parlayacakobenim
Dirobenimmilletimindirancak

İşte biz hep sözcükleri böyle bölerek söyledik, söyletildik anlamsız hece parçacıklarının beynimize kazıyarak büyüdük. İşte biraz da budur çocukluğumuza ilişkin o travmanın nota karşılığındaki yansıması…

Bilirkişisine göre dünyada mevcut milli marşlar arasında bu kadar müzikal açıdan hatalı bir beste yok. Yine aynı görüşün sahiplerine göre bunun nedeni, armoniye gönül vermiş Cumhuriyet müzisyenleri tarafından bugüne değin el atılmamış olması.

***

170 müzisyenle yeniden kaydedilen yoruma gelecek olursak…

Bu yorumda kulaklarımıza uygun olup olmadığı tartışılır bir mod, Phrygian makamı (**) kullanılmış. Doğal olarak iç karartıcı bir etki bırakıyor. Evet, bir de Mehter soundu var ki, bunu da yeni Osmanlıcılık zihniyeti olarak görmek mümkün.

İlk dinleyişte majör farklılıklar yokmuş gibi algılanan yorum, birkaç dinleyişten sonra kendini ele vermeye başlıyor. Eskisinin arabeskleştirilmiş mehteran sürümü, biraz da nota süreleri kısaltılmış, hızlandırılarak daha bir marş havası verilmiş. Avrupa kökenli çalgıların etkisi azaltılarak, armoni duygusu rendelenmiş.

Yeni yorumu bilemem… Şimdilik Erkin Koray’ın doksanlarda bestelediğini ve bir türlü meydana çıkmayan yorumunu duymadığımız için, gönül rahatlığı ile Hadise’ye rağmen, İsmet Özel’in ilahi formundaki yorumundan daha komiğinin olmadığına bahse girebiliriz…

***

(*) Meraklısı 10 kıtanın tamamını internetten bulabilir.
(**) Anadolu’da Sakarya ile Büyük Menderes ırmakları arasında kalan Frigya’da çıktığı varsayılan, eski Yunan Re-re makamı. Ortaçağda ise Milano kardinali Aziz Ambrosius’un (340-97) Yunan gamlarının kabulü talimatıyla kilise müziğinde Mi-mi olarak belirlenen otantik dizi.

[email protected]