Heykeli dikilecek plakçı

Tercihini plaktan yana değiştirmek isteyen herkese kusursuz bir bilgilendirme yapıyor, konferans veren bir akademisyen inceliğinde. Nihayetinde alış-veriş yapıp yapmamanız önemli değil; Rainbow 45’in sahibi Salih Karagöz’ün titizliği işine duyduğu sevgi ve saygının göstergesi.

Plaklar söz konusu olduğunda ne kadar elitse, cihazlar hakkında o kadar orta sınıfa, hatta dar gelirliye sesleniyor; ancak gerçekten plak sesi alabilmeleri için belli bir çizginin altına inmiyor. MP3’ü geçmeyecek kalitede ses veren tel-maşa pikapları ne satıyor, ne de tavsiye ediyor.

Plaklara gösterdiği özenin onda birini cihazlardan esirgeyenlerin aksine, ikisinin ancak bir arada anlam kazandığını biliyor.

1970 Antalya – Alanya doğumlu, ama halis İstanbul beyefendisi sayılır ki zaten burada büyümüş. Hayatını değiştiren şey, 1982 yılında kuzeni Afşin Akın’ın Kabataş Erkek Lisesi’ni kazanarak yanlarına yerleşmesiyle gerçekleşmiş. Kiss, Marillion ve Deep Purple ile onun sayesinde tanışmış, TRT Radyo3 programlarıyla kendinden geçmiş. Hepsinin derininde yatan şey ise babasının sadık bir Zeki Müren hayranı oluşu.

Grobschnitt, Guru Guru gibi senfonik-progresif rock dünyasının yakası açılmadık toplulukları ile aşkının müsebbibi, Bakırköylü Eloy Hakan’ın tezgâhından aldığı çekme kasetler. Öğrenciliği esnasında semti Merter’in atölyelerine bastırdığı müzik tişörtlerini Eloy Cafe’ye, Laleli’de Cabir’e satıyor; kazandığı parayı bu kasetlere ve plaklara yatırıyordu.

İstanbul Üniversitesi, İktisat mezunu bu genç adamın 14 yıl boyunca bir elektrik otomasyon firmasında ithalat ihracat ve satın alma uzmanı olarak çalıştığı beyaz yakalı dönemi, sürdürmekte olduğu hayatla arzuları arasındaki açıyı büyütüyordu. Araya bir de çalıştığı bölümdeki yönetim şeklinden mutsuzluğu ve altında kaldığı ağır mesainin sağlığını tehdit edecek boyutlara varması istifasını hazırladı. Caydırmak için çok cazip teklifler yaptılar, ama nafile; o tazminatıyla ne yapacağını planlamış, hayallerini süsleyecek olan dükkânı çoktan tutmuştu bile. Evde biriktirdiği plakların yarısını taşıyarak açtı Rainbow 45’i; kızını gelin etmiş baba duyguları içinde, 2011 yılında.

***

Aslında plak satmaya daha evvel başlamıştı, dükkânın adı da satış yaparken kullandığı nick-name’den geliyordu. Deep Purple’dan türeyen toplulukları ağacın gövdesinden daha çok sevdiği, özellikle de Rainbow’un şarkı sözlerinin ergen günlerine ilaç gibi gelmesinden almıştı bu adı.

Kıl mertebesinde titiz bir satıcıydı; ürünün beş farklı resmini çeker koyuyor, şarkı sözleri dahil her türlü bilgiyi ekliyor, yetinmiyor, kendine has üslubuyla hikayesini yazıyordu. Müteakip, yazı font ve karakterine değin taklitçileri çoğalınca, yarattığı alametifarikaya sahip çıktı. Sattığı şeyin ederi topu topu 10 liraydı, yani hiç kimse bu zahmete bu para için katlanmazdı. İlk beş Modern Talking albümünden derlenip Dino Record tarafından basılan plağı, 20 liraya açık arttırmaya çıkarıp, 255 liraya sattığında kapıldığı şey kar hırsı değildi; plakların anlamını ve manevi hazzını öğrenmişti.

***

Kadıköy Zuhal Sokak’ta açtığı arkası bahçeli büyük yeri, maliyetleri ve ruhi soğukluğu nedeniyle, bir yıl sonra Sakız Sokak’taki Cafer Ağa Spor Salonu’nun karşı çaprazına taşıdı. Ön tarafa satılması nispeten kolay albümleri dizmişti, ama kalbi müzik tarihinin loş sayfalarına yazılmış plakların bulunduğu arka bölümlerdeydi. Armsterdam’ın Utrech caddesinde bulunan Concerto adlı dükkândan almıştı ilhamını. İçinde kahve içilip, kurabiye yenen, dostluk kurulup pekiştirilen sıcak bir yer hayal ediyordu.

Hayatını müziğe yatırmış insanların kıraathanesi, kelimenin her anlamıyla butik bir yer; 6.000 plak var, CD yok. Bir anda binlerce plağın domates patlıcan gibi yığıldığı, kabzımallık eder gibi esnaflık yapılan bir yer değil. Salih satacağı plakları bizzat elleriyle seçiyor, o plağın önce müşterisi oluyor, sonra satıcısı. Sevdiği şeyleri alıp satıyor. İşte bu yüzden burası butik bir yer.

Deform’un indie-alternatif, Plakhane’nin cazda, Kontra Plak’ın elektronik ve modern konseptlerde yoğunlaşması misali, senfonik-progresif rock konusunda iddialı Rainbow 45.

Plakların tarza göre dizilmişi, kalitesine göre detaylı olarak etiketlenmesi, tam bir Avrupalı zihniyetin ürünü. Kusurlu mal satmıyorlar, çöpü ikinci el diye tezgâha çıkarmıyorlar; kullanılmış plakların üzerine iliştirdikleri ve (basım yılı, tarihi, yeri, kondisyonu gibi) her tür bilginin yazıldığı künye adeta bir garanti belgesi.

Salih (ve tabii ki Rainbow 45 özdeş, hüsnüniyet timsali Selim Kalkandelen’in) müşterileriyle aralarında sanki 40 yıllık dostmuşçasına kurulmuş bir gönül bağı var; eski İstanbul mahallerinde esnaf ile ahali arasındaki gibi. Sabah akşam uğrayan, muhabbet karşılığı çay içen, komşuları oluşmuş kısa sürede.

Issız Adam filmiyle heveslenip, ardından cayan maymun iştahlıları sevmeseler bile, yüzlerindeki gülücük, kalplerindeki mütevazılık hiç eksilmiyor.

Plak basıyorlar; şimdilik iki adet Nemrud, bir de The Ringo Jets ve yoldaki Baba Zula var kataloglarında. Ayrıca yakında internet üzerinden de satışa başlayacaklar, ama bana sorarsanız bu işi kıvıramayacaklar. Çünkü misafirlerine böyle iyi davrandıkları sürece kim internetten plak sipariş eder ki?

 

Murat Beşer ([email protected])