Kadınlar kadınlar dağlara doğru...

Yok biz dağlara gitmeyelim. Olanca zorluğuyla doğurduğumuz/yarattığımız bu güzellikleri zalime teslim etmeyelim. Tam ortasında yer alalım yaşamın, aşkın ve kavganın. Ne kadar çabalarlarsa çabalasınlar bizi hayatın içinden süremeyecekler.

Seçimlerin son düzlüğünde iyice belirginleşen siyasi atmosfer gösteriyor ki bundan sonra meclis aritmetiği nasıl şekillenirse şekillensin yaşamın içinde var olma savaşı vereceğiz. Müslümanlık yarıştırmacası almış başını gidiyor. Fatiha’dan sınava girmeyi kabul edenlerden tutun da tarihi gericilere övgüler düzenine kadar bir yarış içindeler. Laikliği kim daha çok ayaklar altına alacak koşusunun en kaybedeni ise şüphesiz biz kadınlarız. 

Arkasını dönerek protesto eden kadınlara  edebsizliğinizin sınırsızlığı ile söylendiğinizde, karısını öldüren kocayı tahrik indirimleri ve iyi hallerle ödüllendirdiğinizde, 1+1 evleri ve tren kuşetlerini yasaklayarak “ahlaksızlığı” önlediğinizi düşündüğünüzde, türbanın/mescidin/dini nikahın/din eğitiminin önündeki engelleri kaldırdığınızda, cihatçılara tırlarla silah gönderdiğinizde nasıl laikliğin kökü kuruyorsa; diyanet işleri başkanlığını inanç bakanlığına evrilttiğinizde, sıklıkla Kabe’nizi vurguladığınızda, ezberden sûre okuduğunuzda, zorunlu din derslerine karşı durmadığınızda da laikliği öldürüyorsunuz.

Anayasa Mahkemesi’nin kararını duymuşsunuzdur. Bundan sonra kadının medeni eşitliğini gözeten “belediye nikahı” olmadan da çiftler dini nikah ile yaşamlarını sürdürecekler. Bu demektir ki medeni hukuk yerine çiftlerin bağlı bulunduğu dinin şeriatı evlilik ilişkilerini düzenleyecek. Laiklik tam da bizim yasal haklarımızın dini kurallardan bağımsızlaşması değil miydi? 15 yaşında zorla evlendirilen küçük kızın yaşamını Fatiha okuyarak mı savunacaksınız, Üstad’ın eserlerini yorumlayarak mı? Buyrun buradan yakın bakalım..

TCDD yakında trenlerde kadınların tek başına yolculuk yapmasını yasakladığında ne tepki vereceksiniz peki?

Laikliği gözden çıkardığınızda, kadınları erkeklerden korumak için elinizden gelenin en iyisi kadını görünmez kılmak, kara çarşaflara olmadı türbana sarıp sarmalamak, mutfağına tıkmak oluyor. Bizim korunmaya ihtiyacımız yok oysa ki, eşitliğe ihtiyacımız var. Yasalar önünde eşitliğe, çalışma hayatında eşitliğe, evlilikte eşitliğe… Bu eşitliği gözetmediğinizde, akşam karanlığında minibüse tek başına binen kadın tecavüze uğrayıp öldürülür, eşinden ayrılmak isteyen kadın bıçaklanır, bütün yaşam hakları elinden alınarak 15 yaşında evlendirilen kızlar intihar eder. Laiklik tam da bu eşitliğin ön koşulu değil midir?

550 Komünist Kadın’a bir de bu gözle bakın. Aydınlanmanın ve laik bir yaşamın en açık ve cüretli savunusudur 550 Komünist Kadın. Ali,Deniz ve Bahtiyar yoldaşların 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkardıkları bayrak, gericilik yarışına dönen bu seçimlerde komünist kadınlar eliyle sandığın ortasına dikilmektedir.