Buyrun cenaze namazına...

Bundan sonra sürer mi bilmiyorum ama son bir yılda şehirlerde yürütülen savaşlar halkı epeyce yordu ve yıprattı. Sadece Van’a son aylarda yüzbini aşkın kişinin göç ettiği söyleniyor. Bu kişiler ne yer ne içer ne zaman geri dönebilir sorularının yanıtı tam bir muamma.

İktidarın uyguladığı anormal şiddeti anlamak ve tartışmak imkansız. Toplar ve uçaklarla yapılan bombardımanın örneğin Yüksekova’nın yarısını dümdüz ettiği söyleniyor. Evlerini boşaltıp Van’a göç etmiş insanlardan dinlediğim kadarıyla, neredeyse tüm evlere tek tek girilmiş, eşyalar dağıtılmış, yakılmış. Bir evde sarı kırmızı yeşilli herhangi bir şey, bir gerilla resmi vs gördüklerinde –ki Yüksekova’da bunların olmadığı ev neredeyse yok- o ev hemen ateşe veriliyormuş. Sonuç olarak yürütülen sadece silahlı bir savaş değil, demografik bir savaş da yürütülüyor sanki. Göç edenler bir daha geri dönmesin isteniyor. Zaten kuraldır zorunlu göç edenlerin çok küçük bir yüzdesinin geri döndüğü, ve yine göç edenlerin çoğunun göç ettikleri yerlerde parçalanmış hayatları nedeniyle yok olup gittikleri de başka bir kuraldır.

Diğer taraftan bu savaşların şehirlerde sürdürülüyor olmasını Kürt siyasi hareketi açısından da anlamlandırmak mümkün değil. Halkını bu kadar yoran, evsiz barksız yurtsuz bıraktıran bir savaşı sürdürmenin mantığı nedir? Bu konuyu kime sorsam önce bir sessizlik arkasında da bir veryansın işitiyorum. Savaşı kendisini destekleyen halkın yoğun yaşadığı bölgelerde yürütmek ve bu stratejide ısrar etmek, üstelik en yetkili şahısların ağzından hiç beklemedikleri bir savaş yaşadıklarını, devletin bu kadar ağır müdahale edeceğini beklemediklerini ifade eden bir örgüt açısından tek bir anlam ifade ediyor: dış güçlerin müdahalesi.

Güçlü oldukları bölgelerde günlerce savaşı sürdürmek, diğer merkezi bölgelerde bombalar patlatarak günlük hayatı istikrarsızlaştırmak herhalde iktidarın Suriye emellerini ertelemesi, emperyalizmin iktidarı  altemperyal projelerde istihdamının kendi söküğünü dikemediğinden ertelenmesi ve hatta yine aynı dış güçlerin olası bir çözüm sürecine zemin hazırlaması ve süreci yönetmesi amacıyla yapılmış olmalı. Çünkü bu meselenin sadece silahla çözülemeyeceği her iki taraf için de aşikar. Hatta ben artık bu meselede silahın, bombaların ve hatta çözüm masasının kendisinin ara ara piyasaya sürülen bir araç olduğunu düşünüyorum.  Bu arada alnından vurulan, bedenleri bombalarla parçalanan, yurtlarını terk etmek zorunda kalan insanlar da bir araç haline geliyor, temel sorun da bu değil mi zaten?

Bölgemin güzel insanları yorgun ve kızgın. Örneğin diğer şehirlerdeki savaştan kaçanların yoğun biçimde göç ettiği Van’da da savaş çıkarsa nereye gidecek bu insanlar? diye soruyorlar. O kadar umutla parlamentoya gönderdiğimiz vekillere biraz zaman verseydiniz diyorlar (kimisi AKP ile koalisyon ne güzel olurduyu da ihmal etmiyor). Hemen herkes şehirlerdeki bu savaşın HDP projesini gömdüğü konusunda hemfikir, cenaze namazı da dokunulmazlıkların kaldırılması ile mecliste kılınmış oluyor.

Bu arada olan hep yurdumun güzel insanlarına oluyor. Geçenlerde kaldıkları eve uzak olduğu ve yol parası olmadığı için kayıt yaptıramadıkları Anadolu lisesi yerine eve yakın İmam Hatip Lisesi’ne verilen Yüksekova’lı iki kardeşin hikayesini dinledim. Önce ölmediklerine sevineyim diye düşündüm ama ölüm sadece bedensel değil. Gelecekle ilgili hayallerini çaldınız bu çocukların daha ne yapacaksınız?