Potansiyelden güce

Bu başlık,01 Mayıs 1969 da yayın hayatına başlayan, TİP paralelindeki EMEK DERGİSİNİN ilk sayısının benim çok sevdiğim başlığı idi.O dönem,15-16 Haziran 1970 de ,sendikalar yasasında işçi aleyhine yapılmak istenen değişikliklere karşı,tankların üzerinden geçerek,nerdeyse tüm İstanbul’u teslim alan bir hareket oluşturacak güçte bir işçi sendikası DİSK vardı.FKF si,TÖS ü,İLK-SEN,i vardı .DDKO larıyla ve bir çok TİP üyesi ve yöneticisiyle bu günkünden çok daha solcu ve halka dayanan bir kürt hareketi,75 de kitle örgütü POL-DER i kuracak ,ilerici,yurt sever hatta solcu polislerin bile derneği vardı .Saydıklarımın dışında da ,bir çok ilerici hatta solcu STK larından destek alan TİP neredeyse,her köyde bir köylü,her fabrikada,bir işçi komitesi oluşturmuştu. Birçok yerde parti teşkilatları, işçilerinde katılımıyla hararetli tartışmalara sahne oluyordu.

İşte bu ortamda ciddi bir sol potansiyel varken,bu potansiyelin nasıl güce dönüşeceği,sosyalizm hedefindeki yürüyüşün nasıl hızlandırılacağı arayışı derginin ilk sayısına bu manşeti attırmıştı.Hepimizin bildiği gibi ve bu gün gereksizliği iyice anlaşılan bir şekilde,sol hareketin bölünmesi,arkadan gelen askeri darbeler ,dünya sosyalist hareketindeki karşı devrimler, ,Behice Boran’ın 35 sene önce’,TOPLUM GERİ GİDİYOR’ DİYE tespitini yaptığı ,bu gün içinde yaşadığımız tabloyu yaratmıştır. 30 seneyi aşkın zamandır SOL ,ülke politikasındaki etkinliğini tamamen yitirmiştir.Hal bu iken,çok iyi bir zamanlamayla,önce SOL GAZETESİNİN ÇIKIŞI,şimdide,bu gün ilk toplantısını yapacak olan SOL CEPHE bir anda umutlarımızı yeşertmiştir.Görülen odur ki,bundan böyle ,kerhen oy vermekten sıkıntılı halkımız için SOL SEÇENEK her gün güçlenenrek var olacaktır.

Ancak hep söylediğimiz gibi ,bu gün içinde yaşadığımız koşullar 1969 lardan çok farklıdır.Son 30 yıldır, küreselleşip, çok gelişen ,özellikle de çok ileri iletişim teknolojisi ile emperyalist sistem,her gün artan sömürü düzeninin güvenliğini iyice arttırmıştır. Doğrudan işgal, bombalama, milliyetçi ve etnik hareketleri kullanarak bölme, gerici ve faşist rejimler getirerek yönetme konusunda küresel sistem ne kadar başarılı ise, sosyalist sistem ise, yeni devrimler yapmayı bırakın, sorunlarını çözme,yeni strateji ve taktikler geliştirme konusunda bile son derece başarısız kalmıştır. Sorunlarımızın çözümü için ise üzülerek de olsa bu gerçeği görmek bizler için kaçınılmazdır.

Sömürünün.eşitsizliğin ,haksızlıkların sonuna kadar arttığı,bu nedenle ,en azından 11 yıldır,gerici ve faşist bir rejimle yönetilebilen ülkemizde,hep yazdığımız gibi sistem içinde bir ekonomik çözüm kalmamıştır.Bu nedenle de,özel hayata müdahaleye varan baskılar her gün artarken,iktidarı oluşturan güçler arası kavgalarda keskinleşmeye başlamıştır.Cılız muhalefetle oylarını %50 lere yükselten AKP,başta ekonomi ve dış politika olmak üzere sonu olmayan noktalara gelmiş ve muhalefeti her kesimden halkımız kendisi başlatmıştır.En başta,Haziran Direnişinde gördüğümüz gibi 30 yıldan sonra ,insanlarımız ,baskıya karşı direnmeye başlamışlardır.Bu uğurda ölen,yaralanan ,hapse düşen insanlarımız,gençlerimiz yine de ve çoğalarak direnişe devam etmektedirler.Bu insanların aradığı en önemli şey ise direnişin siyasi karşılığıdır.AKP ye özenip,cemaatçi,başkan adayları arayan parlemonta daki muhalefette ,liberal veya BDP-HDP yanaşığı sol da! ise bu arayışın cevabının olmadığı açıkça ve bir kez daha anlaşılmıştır.

Bu arayışa cevap verebilecek tek unsur ise sol harekettir,Ancak ülkemizde,sendikaların durumunun eskisi gibi olmadığı, iyice sararıp düzene uyan bu sendikaların işçilerin gelecek beklentilerini karşılamaktan ve dolayısıyla da sol harekete çok uzak olduğu açıkça görülmektedir.Güvensizlikten bu sendikalara bile üye olamayan işçi sayısı da her gün artarken,işçilerin durumu her geçen gün daha da kötüleşmektedir..Ülkemizde,işçinin niteliğinde ise,önemli değişimler olmuştur.Fabrikalarda bile işçinin önemli kısmı bilgisayar başında çalışırken,büro ve mağaza işçi sayısı ise sürekli artış göstermektedir.Görülmektedirki ekmek arslanın ağzındayken,iş bulabilen işçinin düşük ücretlere rağmen kaybedeceği zincirleri ,en azından bu gün için vardır.Bu durm ,solun neredeyse asırlık örgütlenme modellerinin mutlaka gözden geçirilmesini gerekli kılmaktadır.

Aslında bu tesbitlerin amacı, tarihin diyalektik akışı içinde gelişmeleri göstermektedir. Önemli sıkıntı sol hareketin,bu olgular karşısında tartışma ve çözüm eksiğidir.Çok önemli olan meslek odası ve STK ların çoğunun yönetiminde ilerici,yurtsever ve hatta solcu insanlar varken,sol partilerin bunlarla ilişkileri ise eski TİP zamanındaki gibi değildir.En önemlisi de,SSCB den miras kalan,TİP de mevcut olan,sol örgütlerin genel hastalığı merkeziyetçilik yerelde ise,inisiyatif kullanamama huyu devam etmektedir.Yayın hayatına 14 ay önce başlayan gazetemizin İzmir gibi bir şehirde tiraj düşüklüğü için ortak akıl yaratacak şekilde bir toplantı bile yapamaması bunun en tipik örneğidir.

Görüldüğü gibi 30 yıllık aradan sonra şimdilik GEZİ DİRENİŞİYLE ORTAYA ÇIKAN ciddi bir SOL POTANSİYEL bizleri bir anda umutlandırmıştır.Bu potansiyeli güce dönüştürmek için şartlar ise 1969 un oldukça gerisindedir.Sorunların çözümü,eski hastalıklardan kurtulup,hizip fraksiyon yaratmadan,eleştiri ve özeleştiri sınırları içinde,tartışma ve ortak akıl yaratmaktan geçmektedir..Biraz gecikmeyle ,ama iyi bir zamanlamayla kurulan SOL CEPHE nin Kuruluş Bildirgesi ise ,kurucuların ülkenin durumunu çok iyi kavradıklarını göstermektedir.İlk elde insanlarımızın karşı çıktığı faşist baskılar yanında,3,5 ay kalan yerel seçimlerde solcu,ilerici,yurtsever insanlarımızın oy verecek parti olmayışı karşısında ,nihai hedefin sosyalizm olduğunu unutmadan sol cephenin acilen yaratması gereken çözümler,çok hızlı ve gerçekçi hareket edilmesini zorunlu kılmaktadır.Yerel seçim sürecinde ,kentsel çözümler ise tam da TMMOB nin çok beğendiğim yerel seçim bildirgesi yayınlanmışken ,ilgili ve ilerici tüm meslek odaları ve STK larıyla berabeber üretilmelidir.Bu seçim SOL un seçimi olmalıdır.. Bu gün benimde Ankara’daki ilk toplantısına katılacağım sol cephemiz in başarısı ise hepimizin umududur.