Özelleştirme mi, bağış mı?

Mete Gönenç'in "Özelleştirme mi, bağış mı?" başlıklı köşe yazısı 25 Kasım 2012 Pazar tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Türk Telekom, Petkim, Finansbank, Denizbank, Şekerbank, Başak Sigorta ve nice kamu kuruluşumuz... AKP’nin 10 yılını dolduran iktidarında Türk, Amerikalı, Rus, Arap ayırmadan, üç kuruşa yerli ve yabancılara peşkeş çekilen, emekçi halkımızın alınteri ile yapılmış kamu kuruluşlarımız, ulusal mal varlığımız...

Geçen hafta izlediğimiz gibi, bunları şimdi de yüzde 25’i daha önce özelleştirilmiş olan Halk Bankası’nın, yüzde 23,92 hissesinin, yüzde 80’i yabancılara olmak üzere, 4,5 milyar liraya satışı izledi. Böylece, 1933 yılındaki büyük ekonomik sıkıntı ve kuruluş yıllarında emekçilerimizin ter ve hatta kanı ile kurulmuş ve asıl görevi küçük esnafımıza destek olmak olan bu kuruluşumuzun da yarıya yakın hissesi kamunun mal varlığından çıkarılmış oldu.

Bilindiği gibi, 12 Eylül sürecinde “çok sivil” Başbakan Turgut Özal’la birlikte küresel dünyaya uyum süreciyle başlayan ve Kemal Derviş’le geliştirilen özelleştirme politikaları sonucunda, yaklaşık 36 milyar doları AKP döneminde olmak üzere, toplam 43,6 milyar dolarlık ulusal mal varlığımız özelleştirme adı altında tasfiye edilmiştir.

Bu dönemde, 3530 kamu taşınmazı, 17 liman, 201 tesis ve işletmemiz çok değerli taşınmaz ve taşınırları ile birlikte satılmış, 98 kuruluşumuzun yüzde 50’nin üzerinde, 119 kuruluşun da yüzde 50’nin altında kalan hisseleri “özel ve güzel” ellere devredilmiştir. Yapılan satışın 15,47 milyar dolarını ise yabancılara yönelik satışlar oluşturmuştur. Dışarıdaki krizler nedeniyle hedefin oldukça altında kalınmıştır.

AKP iktidarının Özelleştirme İdaresi tarafından, bedel takdir edilerek satılan bu kuruluşlarımızdan elde edilen 35 milyar gelir bütçeye aktarılamadığından bu gelirin 31 milyar doları, bu dönemde 300 milyar dolardan 600 milyar dolara fırlayan iç ve dış borçlarımızın tasfiyesi için Hazine’ye aktarılmış yine 940 milyon “dolarcığı” 70 milyarlara tırmanan SGK açığının kapatılmasında kullanılmıştır. Paranın 3,23 milyar doları ise, özelleştirilecek kuruluşlara borç olarak verilmiştir.

Görüldüğü gibi AKP iktidarı 10 yıllık dönemde, başta özelleştirme uygulamaları olmak üzere yaptığı reformlarla ekonomiyi hale yola koymuştur. Dünyada da benzer bir eğilim sürmektedir. 1988-2011 döneminde, dünyada 2,35 trilyon dolarlık özelleştirme yapılmış olup, bunun yüzde 44’ü, 25 Avrupa Birliği ülkesi tarafından gerçekleştirilmiştir. Muhtemelen bugün sokaklardaki milyonlarca insan tarafından takdirle(!) anılan Avrupa’daki ekonomik başarıda da, bu özelleştirmelerin büyük payı bulunmaktadır.

Başta Petkim ve Telekom olmak üzere özelleştirilen birçok kuruluşumuz, sosyal, ekonomik işlev ve amaçlarının yanında, vergi listelerinde en çok vergi ödeyen kuruluşların en başında yer alırken satılmışlardır. Bunların başta bedel tespiti olmak üzere, satışları ile ilgili birçok konuda kamuoyunun ciddi şüpheleri bulunmaktadır. Bunca yaygaraya rağmen elde edilen cılız gelir bu şüpheleri doğrulamaktaysa da, bu konuda yapacağı tarafsız ve etkin bir denetimle bizleri rahatlatacak bağımsız bir devlet kuruluşu da bugün yoktur.

Son 80 yıldır, ekonomik ve sosyal alanda birçok başarılı işler yapmış, milyonlarca insanımıza iş ve aş vermiş bu kuruluşlarımızın iyi yönetilmediği iddiaları ise devletin tümü için geçerli olmak üzere doğrudur. 1980’li yıllarda kamu görevlisi olarak bir heyetle beraber yaptığım denetimde, çok önemli bir KİT’imizin kendi yeterli ekipman ve işçisine rağmen, tüm kuruluş yatırımlarını, bunları da kullandırarak, taşeron firmalara yaptırdığını bizzat gördüm. Yönetim yapılarını araştırınca da, devletin özel hukuk hükümlerine göre çalışan bu işletmelerde sahipliğini, zaten meşgul devletin genel müdür, müsteşar gibi yöneticileri veya emekli paşalar vasıtasıyla yürüttüğü bir kez daha ortaya çıktı... Bu yönetim sorunuyla beraber, politik baskı ve yönlendirmeleri de iyi bir devlet çok kolay çözebilecek iken, bunları üç kuruşa satmanın gerekçesinin aslında “iyi bir devlet olmama niyeti” olduğu ise çok açık bir gerçektir.

Ülkemiz varlıkları, 80 yılda emek, ter ve hatta kanla var edilmiştir. Çocuklarımızın geleceği de düşünülerek, milli bayramlarımızın yasaklanmasında gösterilen doğru tepki ve heyecanı bu özelleştirmelere karşı da göstermek, ülkesini, insanları sevdiğini söyleyen herkesin görevidir.