Övgü ile Sövgü

Halkımız, iyilik getirmeyeceğine, sofuca olanlarının ağzıyla, hayırlara vesile olmayacağına, tersine uğursuzlukları kışkırtacağına inandığı kişinin adını anmaz. Yeri gelip de sözünü etmeden geçemeyeceği durumlarda, örnek olsun, "adı batasıca" der ya da buna benzer kargışlı anmalara başvurur.

Şimdi ben de öyle yapacağım. Adını buraya yazmayacağım ak kâğıt üstüne, eskiden öyle derdik, şimdi yazdığımız her neresiyse oraya yazmayacağım. Ama, kim olduğu anlaşılsın diye, birkaç tarif yapmadan da olmaz. Şu bizim eski, 1965 yılındaki İstanbul milletvekilimizin küçük oğlu diyelim profesör, küfür romancısının kardeşi, AkP destekçisi gazetenin baş köşe yazarı...

O zat bir televizyon programına daha çıkmış geçen gece. Krizi Marx aslında pek güzel bilmişti ama Lenin bir şey bilmez, zaten o hiçbir şey bilmez, diyesiymiş.

Ben görüp dinlemiş değilim dünkü Vatan gazetesinin internet sayfasında okudum. Onun üzerine bizim Korkut Hoca'ya sormuşlar anlaşılan o da bazı laflar etmiş. Benim anladığım, epeyce de kızmış kızdığını ilk kez görüyorum. Ben kendisinin, deyiş uygunsa, manevi anlamda öğrencisiyim ondan çok şey öğrendim ve öğreniyorum, ama resmen hiç öğrencisi olmadım. O yüzden, ne zaman kızar, neye kızar, kızdığını nasıl belli eder, bire bir söylemem mümkün değil. Onu "resmi öğrencileri" daha iyi bilirler. Ama burada kızdığını fark etmemek imkânsız.

Korkut Hoca, "odatv.com"dan aktarılan sözlerinde, emperyalizm incelemelerine pencere açan katkıların Lenin ile başladığını, Marx'ın emperyalizmin sömürgecilik dönemini incelediğini hatırlattıktan sonra, "Bunların Marx ile uğraşmak için bir nedenleri yok. Kendi kuramlarını, dünya görüşlerini Marx'a yakıştırarak ne kazanıyorlar, onu anlamıyorum. Kapitalizm yakın tarihinin en büyük krizlerinden birinin içinden geçiyor ama, hâlâ kapitalizmi suçlamaktan imtina eden insanlara artık Marx lafını etmek günahtır. Marx ile uğraşmasınlar."demiş.

Buraya kadar, kendisine "Ağzına sağlık!" demekten başka söylenecek söz bulamıyorum. Ama, bundan sonra, Hoca'nın iki cümlesi daha var şöyle diyor:

"Başka alanlarda incelemeleri, çalışmaları varsa devam etsinler. Gönül vermedikleri, tanımadıkları, bilmedikleri, incelemedikleri bir alanda ahkâm kesmekten vazgeçseler iyi olur."

Burada bir itirazım, bir de ek açıklamam olacak.

İtirazım şuna: Artık örneklerini pek az görebildiğimiz bir tür olarak "seçkin akademisyen" niteliğiyle Korkut Hoca'nın bu söylediklerinde herhangi bir gerçekçilik payı bulamıyorum. Zaten onun da gerçekçi davranarak böyle konuşmadığından eminim olması gerekenden söz ediyor sadece ve nezaketinden böyle konuşuyor. Onların bırakalım gönül vermeyi, inceleme sözcüğünün anlattığı kadar bile emek harcamadan ahkâm kestiklerini, böylece yer edindiklerini ve buradaki "yer"in piyasada şan, şöhret, para, pul demek olduğunu açıkça söylemekte herhangi bir yanlışlık yahut haksızlık yoktur.

Ek ya da açıklama dediğimse bu türün neden böyle Marx sever ve bu kadar Lenin düşmanı olduğuna ilişkindir.

Hiç düzen karşıtı, kapitalizm muarızı falan olmadan, Marx'ı kapitalizmi enine boyuna incelemiş, onunla ilgili bir yığın geçerli saptama yapabilmiş bir yazar olarak kabul etmek mümkündür. Bu yargının teorik dayanaklarını aramaya girişmeden, pratik gerekçeler ileri sürmek hiç de güç değil: Bir örnek olsun, yukarıdaki kabule imza atacak çok sayıda "düzen adamı" bulunabilir. Her meslekten, her soydan, her renkten olmak üzere böylelerini dün de bugün de kolayca bulabiliriz.

Oysa, Lenin için durum farklıdır. Ama, iki tarihsel kişiliğe bakış arasında bu tür bir hakkını teslim etme ya da hoş görme farklılığı ortaya çıkmasında akademik ya da bilimsel nedenler bulmaya çalışmak boşunadır. Akademik anlamda ya da entelektüel olarak Marx'ın Lenin'e üstünlüğünü gösterebilecek kanıtlar aramak saçmadır. Zaten ikisi arasında bir benzemezlik, hatta uyuşmazlık ayrımı yapanların da, görünürdeki söylemleri bir yana, gerçekte böyle bir niyetleri, kaygıları, çabaları yoktur.

Sorunun, akademik ya da bilimsel anlamda yahut geleceği öngörmek bakımından birinin öbürüne üstünlüğünü araştırıp ortaya koymak gibi bir tür "sportif" çabayla ilgisi bulunmamaktadır.

Sorun şuradadır: Marx'ın ortaya koyduğunu, böyle diyerek ne proletaryanın büyük bilgini ve öğretmeni Engels'e haksızlık edelim ne de bu iki büyük dostun ruhlarını muazzep etmiş olalım, öyleyse sözün gidişini düzeltelim, Marx ile Engels'in geliştirdiklerini ete kemiğe büründürmenin, olabilirliğini ortaya koymanın, soğuk kitaplardan hayatın sıcaklığına dönüştürmenin simge adı Lenin'dir. Sadece kapitalizmin asıl sahibi olan sınıf değil, onun eteklerinde sebeplenenler, bu fazla aşağılayıcı görünüyorsa, kucağında hayat bulanlar da Lenin'e benzersiz bir düşmanlık beslerler. Şu basit nedenle: Onların güllük gülistanlık hayatını gerçekleştiren iktidara yönelmenin ve el koymanın ilk başarılı örneğinde önderlik eden odur. Dolayısıyla, kapitalist sınıfın yanı sıra bu sınıfın organik aydınlarının da, kendilerini kırk katır mı kırk satır mı türü bir tercihle karşı karşıya hissettiklerinde, ne yapıp edip Lenin'e saldırmalarının mantığı besbellidir. Geçmişte ikisinin birlikte bayraklaştırılması, kendileri için hiç hayırlı olmamıştır bunu bilirler. Ayrıca, onların yeniden anılır ve aranır oluşundan kaçış görünmüyorsa eğer, o iktidar arayıcısını tercih etmeleri için ya büsbütün akıldan yoksun ya da mazoşist olmaları gerekir.