Berbat Senaryolar

Daha kötüleri de olabilir. Ama o kadar ileri gitmeye gerek yok, kolayca ve gerçekçilikten hiç uzaklaşmadan akla gelebilen bazılarını yazmaya çalışalım.

AkP'ye, müteveffa Ecevit'ten sonra, gökten düşen bir elma olarak müreffeh aylar ve yıllar yaşattığı sıklıkla belirtilen kısa vadeli sermaye girişleri hızla duraklayabilir mi? Duraklayabilir.

Duraklamanın da ötesinde, çaresiz adını andığımız müteveffanın büyük ölçüde kendi iradesi dışındaki bir yakalama ile yüzde yirmilerin üstüne çıkmış oylarının tarihe geçmiş bir dibe vuruşla yüzde birlere inişini kışkırtan kaçışa benzer bir telaşla, bir günde 7-8 milyar dolarlık, hatta daha da paniklemiş bir kaçışa dönüşebilir mi? Dönüşebilir.

Türk bankalarında payları yarıya yaklaşmış ve bazıları batmaya başlamış yabancı bankalar da, bir biçimde, bu kaçışta rol oynayabilir mi? Oynayabilir.

Aklı başında iktisatçıların ne zamandır dikkat çektikleri gibi, ciddi ölçülerde dövizle borçlanmış "reel sektör" kuruluşları, birbiri ardına kapıya kilit vurmaya başlayabilir mi? Başlayabilir.

Türkiye ekonomisinin en büyük dış ticaret ortağı durumuna gelmiş Avrupa'ya hızla yayılacak krizin de etkisiyle, epeydir devam eden büyüme frenlenebilir, hatta sıfırlanabilir mi? Evet, olabilir.

Bütün bunlar hem finans kesiminde hem de üretici firmalarda çalışan çok sayıda emekçinin, 2000 ve 2001 yıllarındakileri aratacak boyutlarda olmak üzere, kapının önüne konulmasına yol açabilir mi? Açabilir.

Bu saydıklarımız ve saymadıklarımız olup biterken, epeyce olmuş ama bitmemişken, badem bıyıklısıyla okunmuş sakallısıyla başı bağlısıyla gözü sürmelisiyle gemi sahibiyle dört çekerlisiyle kaynaşmış bir kitle görünümündeki AkP, içeriden ve dışarıdan müdahalelerle, paramparça demeyelim de, yeterli sayıda parçaya bölünebilir mi? Bölünebilir. Bu bölünmede, dövüşerek barışarak yıllardır kendisine koalisyon ortaklığı yapmış AsP'nin kayda değer etkisi olabilir mi? Olabilir.

Böylesine zayıflamış, hâlâ yıkılmamışsa, pamuk ipliğine bağlanarak yerinde kalan bir iktidar, AsP kanadı azçok yerli yerinde durmakla birlikte AkP kanadını tümüyle değiştirmiş ya da tanınmaz ölçüde dönüştürmüş olarak, krizi hangi aşamada devralmış olursa olsun "yeni" olacak ve kapitalizmin büyük krizleri savaşlar ile aştığını genlerinden bilecek Amerikan başkanının daha rahat yönlendirmesiyle, Afganistan'da, Pakistan'da, İran'da ve Irak'ta her türlü, sözün gelişi değil gerçek anlamıyla her türlü güdülmeye, parmak atmaya, itilip kakılmaya sınır tanımaz derecede teşne, hazır, susamış hale gelebilir mi? Gelebilir.

Bu susamışlık, en değerli ihraç malı uzmanlarınca yeterince önceden açıkça dile getirilmiş "asker millet"in diyar diyar kılıç kuşanmasını kolaylaştırır mı? Kolaylaştırır.

Böyle bir Türkiye'de yurt içinden gelen asker cenazeleri yurt dışından gelenlerin yanında önemsiz sayılarda kalabilir mi? Kalabilir. Kıyıda köşede, küçük kasabalarda ara sıra ortaya çıkan "doğu kökenli yurttaşlar" ile çatışmaların yaygınlığı, sıklığı ve kanlılığı artabilir mi? Artabilir.

Yukarıdakilerin tümü de bir iki yılla anlatılabilecek bir süreye sığabilir mi? Sığabilir.

Pek eksik ve yetersiz biçimde resmedebildiğimiz böyle bir durum, "felaketin eşiği"nden tam ortasına doğru dev bir adım anlamına gelir mi? Gelir.

Bu yazıyı okumak gafletinde bulunanlara insaf etmenin zamanı hâlâ gelmemiş midir? Bunlara neden berbat dediğimiz üzerinde durmak koşuluyla, kuşkusuz, gelmiştir.