Vicdan: Gücün merhamet gösterisi

İlber Ortaylı, bu hafta Milliyet Pazar ekindeki “Bakü günleri” başlıklı yazısında kentteki değişimi anlatırken şöyle diyor:

“Lakin gökdelenler ufku kaplamış, şehrin sakinleri bile rahatsız oluyor. Beni rahatsız eden bir konu da birçok tarihi olayı ve anıyı barındıran, bir-iki katlı avlulu binalardan oluşan 19’uncu yüzyıl Bakü’sünün konut mahalleleri gökdelen tehdidi altında. Gözünün yaşına bakmadan yıkıyorlar, hatta Mustafa Suphi’nin evi ve gazetesini çıkardığı konut bile tehdit altında dediler. İşte bu ölçüyü kaçırmaktır. Bazı şeylere dikkat etmek lazım. Bakü elbette Azerbaycan’ın kalbi ve başkentidir ama Azerbaycan’ın dışında birçok toplumlar ve topluluklar için de anlamı olan bir şehirdir.”

Geçtiğimiz Pazartesi günü de gazeteler, Pepsi’nin CEO'su Indra Nooyi’nin “vicdanlı kapitalizm” tarifini yayımladı. Nooyi şöyle diyor:

“Kapitalizmin iyi bir sistem olduğunu düşünüyorum. İnsanlardaki yetenekleri ortaya çıkarmasına yardımcı olan sistem. Öte yandan kapitalizm vicdanlı olmalı. Vicdanını yitiren kapitalizm felaket getirir. Aslında bugün Wall Strett'teki protestoların nedeni vicdanını kaybetmiş kapitalizme karşı işini kaybedenlerin isyanı.“

Ortaylı, aslında sosyalizm sonrası Bakü’nün nasıl da yağmalandığını anlatırken, büyük bir tekelin başındaki Nooyi de vicdandan söz ediyor.

Gerçek, Ortaylı’nın başka bir cümlesinde... “Gözünün yaşına bakmadan yıkıyorlar” diyor. Söz konusu kapitalizm ise, doğası budur günümüzde sermaye açısından “doğrusu” da budur Çünkü sermayenin bir “ölçü” derdi bulunmamaktadır. Vicdansız olarak nitelendirilenler ise, bir tekelci firmanın CEO’sunun sermayenin yoğunlaşması (temerküz) isteğinin kurbanı olarak anlaşılmalıdır.

Vicdan, günümüzde patronlar ve düzen açısından gücün merhamet gösterisinden başka bir şey değildir. Sözüm ona merhamet duyulacaksa, vicdan(ımız) rahatsız olacaksa düzen içi ve patronlara, sermaye sınıfına ait olmalıdır! Ülkemizde bilinen iki prototip, İshak Alaton ve Osman Kavala’dır.

Kapitalizmin “vicdan” ideolojisi, sol’dan çaldıklarıyla beslenir.

Buna ideolojik olarak da ihtiyaçları bulunmaktadır. Nooyi’nin dediği gibi, “kapitalizm, iyi bir sistemdir” bir de bu vicdansızlar olmasa, daha doğrusu “ölçüyü kaçırmasalar”! Bu düşünceyle, ezilenler düzeni değil, birkaç kendini bilmez vicdansızı suçlu bulur. Hele de o vicdansızlar cezalarını çekerse... Değmeyin keyfimize!.. Bakın tekellerin keyfine!.. Ta ki, yeni vicdansızlar gündeme gelinceye dek.

***

Ülkemizdeki vicdani söylemlerin seyri ilginç. Örneğin AKP’nin ikinci döneminde mağduriyetten mağrur hale geçişin altyapısı oluştukça, söylemlerdeki değişikliğin göze çarptığını görürüz. Bir yandan “gözünün yaşına bakmadan” memleketi satıp, yıkıp yağmalayanlar, insani tüm erdem ve değerleri ayaklar altına alanlar, kimi zaman vicdani söylemler kullanabilmektedirler. Özellikle A. Gül, B. Arınç ve ve C. Çiçek’in bu konuda epey deneyimli oldukları söylenebilir.

Kimi güncel konularda sanki ayrıksı ve vicdani bir tutum sergiliyormuş gibi davranmaları samimi oldukları için değil, gerçeğin ve doğrunun güç haline gelmesine engel olmak ve yapılanların üstünü örtmek, ideolojik üstünlüğün idamesi ve pekiştirilmesi çindir.

***
Geçtiğimiz hafta, Bursa’da önce yakılıp sonra yıkılan Merinos fabrikasının alanında, Türkiye’nin ilk tekstil sanayi müzesi açıldı. Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, Bursa’da tarihi ve kültürel mirasın korunmasından, müzeyi gezerken tüm hatıraların canlanmasından, Merinos’un üretim misyonunu tamamladığından ama Merinos Fabrikası'nın kokusunun burnumuza yeniden geleceğinden söz ediyor! Vali Yardımcısı Vedat Müftüoğlu da özel sektörün görevi devralmasıyla(!) Merinos Fabrikası’nın bir kültür merkezine dönüştü(rüldü)ğünü belirtiyor!

Ortaylı’nın deyimiyle, “Gözünün yaşına bakmadan” yıkacaksınız, sonra bu aslı astarı olmayan cümleleri sarf edeceksiniz. İşte “gücün merhamet gösterisi” budur!

Sormazlar mı, hangi kriterlerle Merinos’un misyonunu tamamladığını düşündünüz diye? Memleketi peşkeş çekerek, memleketin hangi mirasını koruyabillirsiniz ki? Yerine yaptığınız Atatürk Kongre Kültür Merkezi için 150 milyon dolar harcayabildiniz de, fabrika için yapılması gereken yatırımlar için kaç parayı esirgediniz? Yerine yenisini kurmak isteseniz, ne kadar harcamanız gerekir, hiç düşündünüz mü?

Anlayacağınız, Merinos fabrikasının muhteşem arazisine bakıp da, yerine dikilen tesislere övgüler düzenler sadece aymaz değil, tarih bilincinden de yoksundur. Çünkü, kaybedilen sadece bir fabrika değil sanayi tarihimizin en önemli değerlerinden biriydi. Kurtuldular! Bursa kentini o fabrika kadar sosyal ve kültürel olarak etkilemiş başka bir tesis var mıdır acaba?

Cumhuriyet’in kuruluş döneminin anti-emperyalist bir öykünmesi olan Merinos fabrikası, bir miras değildir, artık tarihe gömülmüştür. Cumhuriyet’in diğer bir çok kurumu gibi.

Balkanlarda ve Ortadoğu’daki kentlerin her sokağında Osmanlı’nın izlerini ve mirasını görmeye meraklı AKP’liler, ülkemizde de Cumhuriyet’in kuruluş döneminin eserlerini satıp savdıkları yetmiyormuş gibi, “tarihsel miras” hikayesi yazmaya başladılar.

2. Cumhuriyet için bunu yapmak, toplumsal ve siyasal alanda “ölçüyü kaçırmak” zorundalar. Bitirdikleri Cumhuriyet’in devrimci ve anti-emperyalist izlerinden hafızalarda kalan ne varsa silmek, onu “tarihte bir kesinti” ve Osmanlı’ya geriye dönüşü “ilerleme” olarak tarif etmek...

Sırada memleket var. Merinos gibi teslim edecek miyiz?