Üfle CHP üfle, hükümet serinlesin

10 yıldır yaşıyoruz aynı şeyi ama kimse de çıkıp “biz bu filmi görmüştük” demiyor.

CHP, muhalefetin içini boşalttığında sesini yükseltiyor. Boş bir teneke gibi... AKP'nin hamleleri karşısında etkisiz mızırdanmalar ve oportünist “biz de besmele ile..” ya da “imzaların arkasındayız diyemeyiz ama o zaman da enternasyonal demokratlık standartlarına uymayacak, ne desek ki...” eyyamcılıkları dışında bir şey yapamaz olduklarında, bir gürültü çıkarmanın yolunu buluyorlar.

Kılıçdaroğlu, “Diktatör Bozuntusu” diyerek “ses bombasını” patlattı.

Üç ay önce bu kalıbı kullanan bir CHP gençlik kolları üyesi olsaydı herhalde CHP yönetimi ağzına biber sürer ve siyasetteki seviyeyi korumak, yapıcı muhalefet gibi şeyler adına hiç şık olmadığını söylerdi.

Belli ki kuru muhalefet kabak tadı verdi diyerek Kurultay'ın rakipsiz başkanı hamlesini yaptı.

Milletvekili Barış Yarkadaş durur mu? O da meclis kürsüsünden tekrarladı bu sözleri.

Meclis Genel Kurulu'nda çıkan kavganın boyutlarına bakılırsa tiyatrocuların her oyunun ikinci sahnelenişi en kötüsüdür demelerine benzer bir durum yaşandı. Yarkadaş, başkanının ardından bu ifadeyi tekrarladı ve AKP sıralarından bulduğu karşılık gündem dışı konuşmasına karşı bir gündem dışı konuşmadan ibaret oldu. AKP'liler Yarkadaş'ı kınadılar!

Eh bir kuru kınama günün (ya da Yarkadaş'ın) anlam ve önemi bakımından oldukça yakışıksız kaçacağından olaylar olaylar olaylar...

Yarkadaş tekrar sahneye çıktı ve muhalefetin yeni uçan halısı olmaya aday o kelimeleri tekrarladı: Diktatör bozuntusu.

Sesler yükseldi ve ardından CHP'nin Giresun milletvekili Bektaşoğlu sahneye çıktı. “Ben Karadenizliyim, her şeye karışırım” cümleleri ile başlayan tiradı, bir noktada “ne yaparsın?” sorusuna verdiği “seni döverim” yanıtı ile sürdü.

AKP'li vekiller dahi Bektaşoğlu'nu pek ciddiye almadılar ve “yaşından utanmasını” önererek ayıplamakla yetindiler.

Bektaşoğlu, belki içinden “bu kavga son kavgamızdır artık” diye mırıldanarak atağını sürdürdü. “Seni yerim, yerim!”

Çok saygısız, ötekileştirici bir dil kullanan AKP'li vekil Ahmet Hamdi Çamlı'nın “Kaç tane dişin var senin? Ne yersin sen ya! Cürmün kadar yer yakarsın! Ayıp ya!” sözleri Bektaşoğlu'nu çileden çıkardı.

Bozuntu demiş vekil arkadaşım, “döverim” diye girişmişim yetmeyince “yerim, yerim” demişim.

E, hemşerim! Bu mudur yani bunun karşılığı. Yürüsene üzerime, yok mu sende delikanlılık.

Belli ki Bektaşoğlu bir yandan içinden söylenip bir yandan da takma dişlerini takırdatarak Çamlı'nın saygısızlığına mutlaka bir yanıt vermesi gerektiğini düşündü.

“Yerim” deyişini hafife alan “sayın milletvekilini” ısırsa...

Yapıcı muhalefet meselesi bir yana, riskli bir iş. Ya takma dişler “sayın vekilin” ceketine yapışıp kalırsa!

Bektaşoğlu, bu sıkışmadan tek kelimeyle çıktı: Üflerim!

Evet ya. Karadenizin deli bozuk ihtiyar delikanlısı, CHP'nin fedai ruhlu milletvekili, madem ısıramıyordu, üfleyecekti!

“Üflerim” deyiverdi.

“Ülkenin üçte biri Suriye'ye döndü, kalanında zamlar, zamlar, zamlar. Hukuksuzluk diz boyu” hattında analitik muhalefet yapan CHP'de kimse dönüp de “Eh ama Yener abi. Yani üflemek nerden çıktı şimdi?” demedi.

CHP bir kez daha kızışmış memlekette, kaynayan gündeme bir güzel üflemiş oldu.

Oh! Hükümet serinledi.

 

Günün #AzizNesinlikÜlkeyizVesselam hikayesi: Porsiyon, ekmek arası, dürüm aydınlık...

Erdoğan'ın aydınlık dersi vermesi, entelijansiyamızın gururu, davudi sesli, kanarya kanatlı kartalımız Cem Karaca'yı da kendine şahit göstermesi günün hikayesi olamaz. Her şey bir yana Erdoğan bunu 2012'de de yapmıştı. “Bunlar sanatı toplum için yapmazlar. Sanatı sanat için yaparlar” sözlerini sarf ettiği Partisinin Kahramanmaraş İl Kongresi'nde (bir yanlış anlama olmasın, Bozuntu Hazretleri bu sözlerle tiyatroların özelleştirilmesine karşı çıkanları mahkum ediyor!) şöyle demişti: “Rahmetli Cem Karaca zamanında bunlara gerekli cevabı verdi: 'Bunlar aydın değil, bunlar yarım porsiyon aydın' dedi. “

Dolayısıyla daha pek yakın zamanda “kitap okumayıp, danışmanlarına yazdırdığı özetleri okuduğu” hatırlatılan organik aydın Erdoğan'ın başkalarına “yarım porsiyon aydın” demesi en azından güncelliğini yitirmiş olduğu için günün hikayesi sayılamaz.

Ama bakın ardından gelen “bunlar yarım porsiyon değil, çeyrek porsiyon aydın” cümlesi pek çok nedenle günün #AzizNesinlikÜlkeyizVesselam hikayesi sayılabilir.

4 senede aydın üzerine bir tane yeni tez, tez ne yahu, “sataşma” üretememiş olmasına işaret etmek doğru olur.

Ama daha önemlisi şu...

Bizim bozuntu, aydınlığı döner ya da kokoreç sanıyor: Yarımı olduğuna göre çeyreği de olur diyor.

Nasılsa canı istediğinde, dürüm yapıp yiyor!