Şaha kalkan Türkiye

Fotoğrafı çoğu okur görmüştür. Ankara’da bir hafriyat kamyonu açık kalmış damperi ile otoyolda bir tabelaya takılmış. Tabela devrilmemiş, kamyon şaha kalkmış.

Fotoğraf üzerine şeyler söyleyesim var.

Bir kere yakın tarihimizde ilk defa gerçekleşen bir şey bu. Yanlış anlamayın. İlk olan açık kalan damperin yol tabelasına takılması değil; tabelayı devirememiş olması. Yoksa açık kalan damperle tabela devirmek milli hasletlerimiz arasına gireli çok olmuş. Her yıl en az bir “allah korudu” temalı haber çıkıyor basında. Fotoğraflarını da koyalım. Söke’de, Karabük’te, damperi takan takana.

  

Tabelalar devriliyor, “kaza ucuz atlatılıyor”, yoldaki başka araçların üzerine düşse de bazı tabelalar, çok hasar olmadan olay kapanıyor.

Lakin, Ankara Belediyesi çalışıyor. Hafriyat kamyonunun damperiyle bile devrilmeyen tabela dikmişler!

Kamyonun şaha kalkması da cabası. Sankim, şahlanan Türkiye’nin küçük bir modeli olmuş. Yani tam böyle. Damperi sağa sola takarak şahlanıyor yurdumuz da.

Hafriyat kamyonu damperi niye kaldırır diye sordum bir de kendime. Toz toprak, cürufat taşıyan kamyon, herhalde hafriyatı bir yerlere boşalttıktan sonra bir süre damperi açık gezerek kalan tozu toprağı da temizlemiş oluyor. Yolun sarsıntısı, vibrasyon falan… Bayağı güzelce temizleniyordur damperin içi. Tozu asfalta boca ederek tabii!

Fotoğrafta dikkat çekmek istediğim bir diğer detaysa, tabelanın kendisi ile ilgili. Askıdaki ikinci tabela Tulumtaş Mahallesi’ni işaret ediyor. Ancak harflerde bir gariplik var. Ortadaki “m” harfi diğer harflerden biraz daha cüsseli sanki. Belli ki, tabela önce yanlış yazılmış. Kimbilir belki, “Tuluntaş” diye hazırlanmıştır. Sonuçta sorun sonradan fark edilmiş, yanlış harf çıkartılıp doğru “m” yerine yerleştirilmiş. Aranan “m” biraz büyük bulununca öyle olmuş.

Neyse, yenisiyle değiştirilirken, harf hatası yapılmaz herhalde.

Harf hatası demişken…

6. Sınıf ders kitaplarında yapılmış bir “hata” de öğretmenlere sayfa yırttırılarak çözülüyor. 10-12 yaşlarındaki çocukların Türkçe kitabına konulmuş olan bir Selçuk Erdem karikatürü büyük olay olmuştu hatırlarsanız. El hareketi yapan ayının “ne anlatmak istemiş olabileceği” soruluyordu çocuklara! “El hareketli” öğrenci çalışma kitabı “ayıbını” gidermek için geç kalınmış, ders kitapları çoktan okullara dağıtılmış. Sorun karikatürün olduğu sayfayı öğrencilere dağıtmadan önce yırtarak çözülüyor. Atanabilen öğretmenlere bir uğraş, sayfa yırtacaklar.

(Bu arada el hareketi pek nahoş, pek ayıp tabii ama karikatürün de mesajı pek yerinde.)

Ve ayıp demişken...

Zonguldak’ta 5 polisin çevrelerini sarıp “niye bira içtiklerini” sorduktan sonra karakola götürdüğü, orada bir de alkol kontrolünden geçirdiği iki kadın doktorla ilgili vali beyin açıklamaları da pek hoş olmuş. “Yani olay, görüntü felan hiç hoş değil tabii ama kamu görevlisi doktorlar da içki içip rahatsızlık yaratmışlar. Ayıp etmişler, o yüzden karakola götürülmüş” minvalinde.

Doktorların “sarhoş olup çevreyi rahatsız ettikleri” iddiası ile yapılan alkol kontrolünde 0 ve 0.5 promil vermiş olmaları arasındaki tutarsızlık da “kamu görevlilerinin” ayıbı.

Damperi açıp, otoyolda tabelaya takan kamyonun şöförüne alkol kontrolü yapılmış mıdır acaba?

Kontrol demişken…

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kontrolü biraz kaybedip yaptığı “aşağılıksınız” açıklamasına da değinmek şart. Aysel Tuğluk’un annesinin cenazesine yapılan aşağılık saldırıyı incelemek üzere gittiği karakolda daha sonra gözaltına alınan saldırganlardan birisiyle de fotoğraf çektirmiş olması ifşa edilince, çok sinirlenmiş. “3.5 saat boyunca saldırının videolarını seyrettiğini” de anlattığı açıklamasında “eşrafla fotoğraf çektirdik ne var yani” diyesi gelmiş. İçinden “hay allah tabii ya, o çocuk bu çocuktu, videodaki… Bak şu işe” de demiş olabilir.

Bu fotoğrafı çektirmiş olmasının böyle ifşa edilmesinin “aşağılık” kişilerin bir manüplasyonu olduğunu bildirmiş Soylu.

İşte tüm bunların içinde…

Şaha kalkan Türkiye, yeni öğretim yılına hazırlanıyor.

Tabelalarındaki harf hatalarıyla, yalan söyleyen valileriyle, sadece “aslansın, koçumsun” diye şişirip, deli köpek gibi ortaya saldığı “mahalle eşrafına” değil sinirlerine de hakim olamayan bakanlarıyla…

Korkutucu olansa böyle birkaç güne sığan acayiplikler değil.

Sonunda, “yahu ikide bir ‘pardon’ demekle niye uğraşıyoruz. ‘Yaptım yine yaparım’ diyelim. Yiyen yesin, yemeyen derdine yansın” deme ihtimalleri çok yüksek.

Kimden korkacaklar ki?

Bira içen iki kadına polisleriyle çökerken, “CHP’li belediye zaten o plajda içki içilmez diye tabela asmış” deyiveriyorlar. CHP'li belediyenin açıklaması ise "şişede durduğu gibi durmaz" başlığı ile düşüyor haberlere.

Orta öğrenim müfredatının ırzına geçmiş, Fizik kitaplarına kadar dini sokmuşken, yırta yırta ayı karikatürünü yırtıyorlar. Tüm bunlardan sonra ana muhalefet lideri “imam hatiplere karşı olmadığını” duyuruveriyor.

Kimden korkacaklar ki?

Kimden?

Korkuyorlar ama… Demek ki, korkmaları gereken birileri var hâlâ. Tabela direkleri dışında da...