Sağlı sollu düzen

“AKP olmadan Türkiye’de siyaset dizayn edilemez.”

Davutoğlu buyurdu bunu. Önce 21 Temmuz günü yapılan İl Başkanları toplantısında, sonra da 21 Eylül’de yapılan aday tanıtım toplantısında. Tam olarak şu şekilde:

“Herkes bir hesap veya bir siyasi beklenti içinde olabilir. Bir rüya görebilir, bir hedef gözetebilir. Bunda hiçbir yanlışlık yok. Ama AK Parti'siz bir Türkiye dizayn etmeye çalışanlar oldu. AK Parti'nin etkili olmadığı, AK Parti'nin neredeyse suçlu sandalyesine oturtulduğu bir Türkiye dizayn etmek isteyenler oldu (…) herhalde herkes bugün görmektedir ki AK Parti olmadan Türkiye'de siyaset dizayn edilemez. AK Parti olmadan Türkiye'de siyasetin doğası şekillenemez"

Hoş değil mi!

Herkesin bir hesabı olabilir, bir siyasi beklenti içinde olabilir. Siyaset dediğin şey de fazlasıyla dizayna açık bir alandır. İsteyen bunu da yapabilir. (AKP’nin kendisi zaten bir dizayn değil miydi?)

Ama AKP’siz bir Türkiye dizayn etmeye çalışırsanız olmaz! Davutoğlu böyle buyuruyor.

Kızabilirsiniz, bunu iki yıla yakın bir zamandır bu ülkeyi açıkça şantajla yönetenlerin son buyrultusu olarak görebilirsiniz.

Bununla yetinirseniz önemli noktayı ıskalarsınız.

KIZMAYIN, ADAM ÇOK DA HAKSIZ DEĞİL
Davutoğlu sözü sarf ettiği “dar konjonktür içinde ve sonuna kadar” değil ama Türkiye siyasetinin son çeyrek yüzyılı ve tarihsel eğilimleri göz önüne alındığında kısmen haklıdır.

Kabaca, AKP dizaynı öyle bir dizayn ki, onun yerini alacak, onu bir süre için kenara atacak yada paramparça edecek bir yeni dizayn burjuva siyasetinin dinamikleri içinde kolay görünmüyor.

Bunun öznel nedenlerini abartmak bir hatadır. Yani örneğin RTE ve çetesinin “ya benimsin ya kara toprağın” dayatmaları yüzünden işin bu hale geldiğini söylemek hatadır.

Davutoğlu’nu “haklı” kılan bir neden AKP’nin belirli bir güç merkezi çevresinde sağın bütününü birleştirmiş bir parti olmasıdır. İslamcılık, 50 yıl boyunca sağ siyasetin tamamlayıcı unsuru oldu. Hatta sağ siyasetin içinde eridi. AKP ile birlikte sağ siyasetin belirleyici, birleştirici, merkezi unsuru haline geldi.

AKP’yi sağı dağıtmayı göze almadan geriye itemiyorlar.

Denilebilir ki, “ANAP için de durum buydu”. Doğrudur. Ancak ANAP’ın “eğilim birleştiren” merkez unsuru ANAP’ın ya da Özal’ın tekelinde değildi. Daha önemlisi ANAP geri çekilip hızlıca çözülürken, bu merkez unsur (piyasacı, küreselci, bireyci yeni sağcılık) pek az yara ile siyasette yeni yerini buldu.

AKP’nin gündemdeki “dağılması” İslamcılığın ağır bir yara almasını kaçınılmaz kılıyor. Aldığı pek az yara bile ülkenin dengesini bozmuşken, fazlasını ne sermaye sınıfının ne de emperyalizmin gözü yiyor.

Bir adım ötesinde, İslamcılıkla oluşturulan alaşım içinde kendini daha korunaklı kılan “sağ” bu alaşımdan koptuğu anda kendini yeniden kurarken başka cilalara ihtiyaç duyacaktır.

Piyasacılık, serbest rekabet ve mülkiyet… Sadaka kültürü olmadan pek kuru pek mat görünecek.

Milliyetçilik. Yeni Osmanlı aynı zamanda kurumuş, heyecansız kalmış milliyetçiliğe nabız vermiştir.

Şimdi AKP’ye yönelik sermaye operasyonunun bu partiyi değil, onun tarihsel liderini hedef almasının nedeni de budur. Tayyip Erdoğansız bir AKP çevresinde sağ siyaset yeniden kurulabilir. Tayyip Erdoğan’ın ve daha doğrusu RTE çetesinin izin vermediği de budur.

Bu tabloda öznel/bireysel olan Tayyip Erdoğan’ın kendini vazgeçilmez kılma çabasıdır. Burjuva siyaseti açısından nesnel/sınıfsal olansa AKP’nin kolay gözden çıkarılamaz olmasıdır.

Gözden çıkarılamaz… Ama uzunca bir süredir sadece “şimdilik.”

Sermaye örgütleri ve uluslararası güçler uzun süredir bu vadeye bir son vermeye çalışıyor.

Kestirme sonucu söyleyebiliriz: AKP’nin sermaye ve emperyalizm için vazgeçilmez olmaktan çıktığı nokta düzen siyasetinin gerçekten yeni bir solukla dizayn edilebilir hale geldiği noktadır.

Davutoğlu’nun deyişiyle “AKP’siz bir dizayn” mümkün olduğu anda, ya da daha doğrusu şu anki AKP'yi dönüştürerek yeni bir dizayn yapılabildiği noktada sermaye ve Türk sağı için kurutuluş yolu açılmış demektir.

Düzen partilerinin hep birlikte (HDP ve CHP eksik olmadan) bütünüyle buna konsantre olmaları, aydınlarımız onlardan sola açılım beklerken, onların hep sağa açılmaları bununla ilgilidir.

“AKP’yi halk götürecek”ten, “AKP’yi seçimler geriletecek” noktasına, “AKP’yi istemiyoruz”dan, “Tayyip’i istemiyoruz” noktasına gerileyen solcuların görmediği budur.

Düzene güvence vermek, düzen partilerinin işidir.

Sağın karşısında solu rakip olarak kurmaya çalışmak da düzen solunun işidir.

Biz komünistlerin işi düzeni yıkmaktır. Onun sadık bekçisi “sağ”dan başlayarak.