Pornografi ile yasaklama arasında gerileyen Türkiye

Bir islam aliminin çocuk pornografisine dönük ilgisi ve FBI tarafından takibe alınışı çokça ses getirdi. Sol cenahta da çoğunlukla meselenin “dinci ikiyüzlülükle” olan ilişkisi işlendi.

Kadının saçının teline bakmayı günah sayanlar, müstehcen görüntülere ne kadar da ilgiliydi.

“Değil mi ya” diyerek geçmeyi uygun görmüyorum. Burada gördüğümüz “müstehcenlik”ten hadi bir adım ötede pornografi ya da “sapıklık”tan ibaretse ve bunu sadece “dincilerin tutarsızlığı” ile bağlıyorsak gerçekten yeni dünya düzeni vura vura sinirlerimizi köreltmiş demektir.

İslamcımız kendi ahlaki tanımlarıyla çelişkiye düştüğü için değil, sapık ve alçak olduğu için taşlanmalıydı. Ve taşıdığı dinsel ideoloji bu alçaklığı pekala kaldırabilmiş olduğu için.

“Pedofili bir hastalık mıdır, yoksa suç mu konusu tartışılıyor” diye yazılmış bir hukuk metninde.

Pedofili'nin bir hastalık olduğu açık. Buna bağlı olarak işlenen suçlar da ortada.

Çocuk pornografisi için ise Birleşmiş Milletler'in ilgili protokolünde: “Çocuğun gerçekte veya taklit suretiyle bariz cinsel faaliyetlerde bulunur şekilde herhangi bir yolla teşhir edilmesi veya çocuğun cinsel uzuvlarının, ağırlıklı olarak cinsel amaç güden bir şekilde gösterilmesi anlamına gelir” tanımı kullanılmış.

Interpol'ün kullandığı tanım daha somut ve bence daha gerçekçi: “Çocuğun cinsel olarak sömürülmesinin ve istismarının sonucunda oluşan çocuğun seksüel sömürüsünün tasvir edildiği ya da desteklendiği, çocuğun seksüel haline ya da cinsel organına yönelik her türlü yazılı ya da görsel materyal.”

Şimdi gelelim islam alimimizin durumuna…

Müstehcenlik, cinsellik, bunlara ilişkin dinsel düzenlemeler…

Bunların hepsini bir kenara koyun.

Dinler insanın “iyiliği”ni vazeder. Dinsel düşünce, kendisini gerçek erdemli insana, iyi insana ulaşmanın yolu olarak gösterir. Yaratıcısına tapmayı, onu tanımayı (galiba takva tam bu oluyor) erdemin esas koşulu olarak gördüğü ölçüde islam dininin bu konuda önemli arızalara meydan verdiğini söylemek mümkün kanımca. Gerçekten de müminin en büyük erdeminin iman ve kulluk olarak görülmesi dinler tarihinin belki de en politik, en pragmatist inanışı olmasının da anahtarı.

Ama sonuçta islam için de “iyi insan” amacından vazgeçmek çok mümkün değil.

İyi bir insan, seks kölesi yapılmış çocukların görüntülerinden vazgeçtim, varlığından nasıl zevk alabilir?! İlahiyatçı sapığımız, dünyanın bir köşesinde 10 yaşında bir çocuğun bir somun ekmekle karnını doyurmak ya da iyi bir dayak yememek pahasına kameraların önüne itilmesinde bir sorun görmüyor. Bu görüntüleri topluyor internetten.

Çocuk pornografisi, pedofiliden ibaret görülüyor. Oysa “Çocuk Pornografisine Karşı Finansal Koalisyon” tarafından açıklanan verilere göre 2008 yılında 2 milyon çocuk bu “işte” seks kölesi olarak kullanıldı ve o yıl çevrimiçi (online) çocuk pornografisi 20 milyar dolarlık bir finansal büyüklük oluşturuyordu. “Koalisyon” hakkında iki çift söz söylemeliyim. Kredi Kartı kuruluşları tarafından oluşturulmuş bir yapı. 2006 yılında bankalar, kredi kartı yayınlayanlar ve internet servis sağlayıcıları tarafından atılan bazı adımların sonucu. Bir haberci iddiası olarak değil bir devrimci yargısı olarak okuyun: Çocuk pornografisi gibi karanlık gölgelerin internet, e-ticaret, kredi kartları gibi sektörlerin sorgulanmasını getirebileceğini öngörenler bu adımı atmış olmalı!

İlahiyatçı sapığımız dünyanın herhangi bir yerinde bu 2 milyon çocuktan birisinin zorla çekilmiş görüntülerini topluyor!

Biz burada sömürüye, baskıya, istismara açılan alçaklığı görmek yerine dinci sapığımızın “ideolojik tutarsızlığına” bakıyoruz.

* * *

Bunlar olurken ilk başörtülü bakanımız Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu açıklama yapıyor. Çocuklara sosyal medya yasağının kapıda olduğunu “yaş sınırı 12 mi olsun 16 mı” konusunun tartışıldığını duyuruyor.

Basında “üvey anne şiddeti” (Vol. 192029) olarak yer bulan haberlerin “tam da çocuklar rehabilite olmaya başlamışken” yayılmasından duydukları rahatsızlığı uzun uzun anlatarak. Kayseri'deki bu olayda rol alan muhafazakar babayı isminin baş harfleriyle anıp, yayınlar konusunda suç duyurusunda bulunduğunu bildirerek.

Şiddet pornografisinin, acıları kanırtarak olağanlaştıran, düşüncesizce ve “okur getirir mi” dışında hiçbir sorgulama yapılmaksızın girişilen haberlerin nasıl bir kansere dönüştüğünü hepimiz biliyoruz.

Bakanın, dinci gericiliği, muhafazakar aile değerlerini (!) ve mülkiyet ideolojisini korumak dışında kaygılarla hareket etmesinin pek mümkün olmadığını da.

Bu konu için bir başka yazıyı ayırmak uygun olacak sanırım.

Dipnot niyetine…

Bu arada meclise verilen bir önergede AKP’li Ergenç “Ebeveynlerin amatör video ekipmanlarıyla kendi çocuklarının pornografik filmlerini çekip bunların ticaretini yaptıkları” tespitine yer vermiş. (Link http://www.hurriyet.com.tr/meclis-te-cocuk-pornosu-alarmi-5623947)

Dincimiz, meseleyi yine dönüp dolaştırıp “aile kurumunun önemine”, getirmeyi tercih etmiş.

Zorbalığı, sömürüyü, paranın saltanatını, kapitalizmin yarattığı bencil sapık bireyi görünmez kılmak için meseleyi bireylerin ahlaksızlığına bağlamak… Yakışmış.

İkinci dipnot niyetine…

İlahiyatçı sapığın meselesini nasıl değerlendirdiğimi anlatabildiğimi sanıyorum. Bu nedenle bu yazacaklarımın konuyla karıştırılmayacağını umuyorum.

İslamcıların, kamuoyunda “islam düşünürü” olarak bilinen kişilerin cinsel hayatlarına ya da ilgilerine ilişkin haberlere gösterilen “ilerici” ilgiyi bazen anlamakta güçlük çekiyorum.

Zekeriya Beyaz'ın bir otel odasında paralı erotik kanallara “takılması” uzun süre konu edilmişti. İslamcının tutarsızlığı bu olacaksa canımıza minnet.

Sosyal medyada İmam Hatipli kızların şen şakrak görüntülerini, birbirlerine yaptıkları cinsel içerikli şakaları yayıp “görün işte bunlar türban diye kafamıza ekşiyenler” yazanları ise anlamamanın ötesinde kınıyorum.

İkiyüzlülük elbette bir “özgürleşme” yolu olamaz.

Ama mesela başörtülü kızların cadde ortasında sevgilileri ile öpüşmesinden bırakalım islamcılar rahatsız olsun.

En kötü tutarsızlığımız böyle olsun.